Dünyada pek çok insanın çeşitli fobileri var. Kimileri küçük yaşlardan itibaren insanı esir alıyor. Genetik olarak aktarılıyor. Kimileri ise yaşanan travmalar sonrası ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabiliyor. Örneğin bir çocuğun bir köpeğin saldırısına uğraması ya da uğrayan birine tanık olması köpek fobisini oluşturabiliyor.

Kişilerin canlı ya da cansız varlıklara karşı veya bir ortama karşı hissettiği ileri düzeydeki korku hali olarak tanımlanan fobi psikolojide kaygı bozukluğu olarak isimlendiriliyor.

Kişiler fobi nesnesi olan durumla karşılaştığında bir tür panik hali yaşıyorlar. Genellikle panik atak durumunda ortaya çıkan çarpıntı, titreme, nefes darlığı, mide bulantısı, yutkunmada güçlük, soğuk terleme hatta bilinç kaybı gibi belirtiler fobi durumunda da ortaya çıkabiliyor.

Fobisi olan kişiler ortamda kaygı verici unsurların olmadığını, korkularının gerçek dışı olduğunu bilseler de aşırı endişe ve korku yaşayabiliyorlar. Bu da sosyal hayattan soyutlanmalarına sebep oluyor.

Fobiler genel olarak 2 gruba ayrılıyor:

Özel fobiler; çocukluk ve ergenlik döneminde ortaya çıkan ve zaman geçtikçe korku seviyesi azalan fobiler. Yılan – örümcek gibi hayvanlardan korkmak buna örnek verilebilir.

Karmaşık fobiler ise daha zorlayıcı etkileri olan fobiler. Kişinin utanç ve aşağılanma korkusu yaşayacağını düşünmesi veya güvenli gördüğü ( ev veya oda gibi) sosyal alanının dışına çıkmasına engel olan fobiler bu gruba giriyor.

Günümüzde karşılaşılan ve bazıları son derece ilginç olan fobiler ise:

Palyaço Fobisi: Bu fobiye Stephen King'de 'O' isimli romanı ile büyük katkı sağlamış olabilir.

Jöle Fobisi: Çocukluk çağında gelişen bir fobidir.

Tripofobi: İnsana hayatı zehir edici olarak tanımlanan bir fobi türüdür. Halk arasında delikli el hastalığı olarak bilinir. Bal peteği, sünger gibi delik içeren yapılara bakamamak olarak özetlenebilir.

Agirofobi: Karşıdan karşıya geçme korkusudur. Özellikle yaya geçitleri bu korkuyu yaşayan kişiler için büyük sorun olmaktadır.

Anatidaefobi: Ördek fobisi, bize sevimli gelen ördekler tarafından çocukken kovalanmak bu fobiyi oluşturabilmektedir.

Klostrofobi: Kapalı alanda kalma korkusu. İnsanların % 7'sinde görülen bir korku türüdür. Bu korkuyu yaşayan bazı insanlar boğazlı kazak giymekten bile rahatsızlık duyduklarını belirtmektedir.

Akrofobi: Yükseklik korkusu. Kadınlarda görülme olasılığı erkeklerden 2 kat fazla olan bu fobiyi yaşayan insanlar yürüyen merdivenlere binmekten bile korkmaktadırlar.

Aslında fobilerin hem ilaçla hem de terapiyle ortadan kaldırılması imkanı var. Ancak çoğu insan bunu hastalık olarak görmediği için tıbbi yardım da almıyor.

Kısa olarak nitelendirebileceğimiz insan hayatının bu tür korkularla geçirilmesi, hayattan keyif alınamaması çok üzücü. Kişinin korkularıyla baş edebilmesi için çevresinden alacağı destek de önemli. Yaşanan bu korkuların çevre tarafından önemsizleştirilmesi, bireyin huyu olarak görülmesi ya da kişilik özelliği olarak yansıtılması doğru olmayan davranışlardır. Fobileri olan kişilere yardımdan çok onların daha da içe kapanmasına neden olan yaklaşımlardır.

Unutulmamalıdır ki korkularımız bizim hareket etmemizi engelleyen, bağlı olduğumuz birer zincir gibidir; ancak bu zincirlerden kurtulduğumuzda hayattan keyif almaya başlarız.