Bugünlerde etrafımıza baktığımızda, tüketimin dipsiz bir kuyuya dönüştüğü bir çağda debelendiğimizi hissediyorum. Her köşede bize daha fazlasını satın almamız fısıldanırken, elimizde tuttuğumuz telefonlardan akan sonsuz içeriklerle “tüketme hızımız” övülüyor. Peki ya üretmek? İşte tam da bu noktada, m3art Collective’in 15 Nisan Dünya Sanat Günü vesilesiyle düzenlediği “Yan Yana’yız” etkinliği, bir nefes oldu. Çünkü biliyorum ki üretmek, yalnızca bir eylem değil; direnişin ta kendisi.
12-15 Nisan 2025 tarihlerinde İstanbul’da bir araya gelen sanatçılar, zanaatkârlar ve üretim tutkunları, tüketim kültürüne adeta bir manifesto yazdı. Berna Acar Bayrakoğlu’ndan Sibel Akkulak-Dosch’a, Türkan Akkulak-Koç’tan Asya H. Borahan’a, Rezzan Demir’den İclal Erentürk Güçsav ve Türkan Karali’ye uzanan bir dayanışma halkası… Ve bu halkaya ben, Nurgül Dökmecier gibi isimlerin de eklenmesiyle, kadınların “yan yana” duruşunun ne denli güçlü bir ışık yaktığını bir kez daha gördüm.
Etkinliğin her köşesinde, üretmenin insanı nasıl özgürleştirdiğine tanık oldum. Hepsi, birbirinden farklı disiplinlerin aynı amaç için nasıl kenetlenebileceğinin kanıtıydı. Bir kolaj atölyesinde, farklı parçaların birleşerek yepyeni bir bütün oluşturması gibi, bizler de “yan yana” gelerek anlam kazandık.
m3art Collective’in sözcüsünün dediği gibi: “Farklılıklarımız olsa da ‘yan yana’ olmak insana iyi gelir.” Bu cümle, etkinliğin ruhunu özetliyordu adeta. Üretirken birbirine güç vermek, dayanışmanın en saf haliydi. Bir kadın, elindeki malzemeyi diğerine uzattığında yalnızca malzeme değil, umut da aktarıyordu. Ve bir kez daha anladım ki üretmek, yalnızca nesneler değil; bilinçlenmenin ta kendisi.
Bu etkinlik bana şunu hatırlattı: Toplumlar ancak üreterek var olabilir. Tüketim kültürü bize geçici hazlar vaat ederken, üretmek kök salmak demek. m3art Collective’in de vurguladığı gibi, “üreten insan özgürleşir, üreten toplum kalıcı olur.”Bu yüzden, sokakta gördüğümüz bir enstalasyon yalnızca sanat değil; aynı zamanda bir direniş sembolü. Geri dönüşüm malzemeleriyle şekillenen eserler, sürdürülebilirliğin sanattaki yansıması. Örnekler sonsuz çeşitlendirilebilir. Ama bana göre en önemlisi, kadınların birbirine verdiği güç…
Etkinlikten ayrılırken, kolektifin gelecek vaat eden sözlerini düşünüyorum: “Bu dayanışma ruhunu sürdüreceğiz.” Çünkü biliyorum ki sanat, yalnızca güzellik yaratmaz; aynı zamanda dünyayı değiştirme cesaretini de aşılar. Üretmenin ateşi, bu etkinlikle İstanbul’da yandı. Yarın ise belki çok daha uzaklarda, yeni “yan yana”larla büyüyecek.
Tüm etiketlerimden sıyrılarak salt bir kadın olarak son sözüm şu olsun: Tüketmek için değil, üretmek için yan yana duralım. Çünkü ancak o zaman özgürleşir, ancak o zaman kalıcı oluruz.