El yazısından karakter tahlili yapmaya yardımcı olan grafoloji bilimi, aslında adli belge incelemelerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Yazının sahte olup olmadığı, yazı üzerinde bir tahrifat yapılıp yapılmadığı konusunda özellikle adli vakalarda önemli bir yeri vardır. Ancak grafoloji bilimi ile uğraşan kişiler el yazımızın kişiliğimiz hakkında bilgi verdiğini, davranışlarımızı gösterdiğini belirtmektedirler.
 

Grafolojinin başlangıcı 400 yıl öncesine dayanmaktadır. Günümüzde kriminoloji, işe alım süreçleri, çocukluk döneminde duyguların analizi gibi alanlarda kullanmaktadır.
 

Bir el yazısının analiz edilmesi için: hız, biçim, basınç, yön, boyut, süreklilik ve düzen öğelerine dikkat edilir. Yazının hızlı yazılması kişinin pratik, kıvrak bir zekaya sahip olduğunu ifade edebilir. Yazının biçimi ve boyutu kişinin estetik algısını öne çıkarır. Bazı harflerin kuyruklu yazılması, boylarının uzatılması kişinin hayalperest, empatik veya vizyoner olduğunun göstergesi değerlendirilir. Yazı yazarken kağıda uygulanan basınç kişinin stresli ve gergin olduğunu ifade edebilir.  Silik ve ince yazılan yazılar ise yorgunluk, duygusallık ve kırılganlık olarak kabul görür. Harflerin büyük yazılması özgüven olarak değerlendirilir. Harf boyutları küçük olan yazılarda ise kişinin rasyonel bir karaktere sahip olduğu düşünülür. Kelimelerin yazımında bir düzen olması; mesela boşluk miktarlarının fazlalığı kişinin özgürlükçü yapısını, az olması yalnızlıktan hoşlanmayan kişiler olduklarını anlamaya yardımcı olur.
 

El yazısının zamanla değişmesi ve gelişmesi söz konusudur. Hastalık, ruhsal değişikliler el yazısını farklılaştırabilir. Uzun yıllar içinde saklanan defterler sayesinde kişinin el yazısındaki değişimler karakter durumundaki değişimleri ortaya çıkarır. Yazı yazmayı öğrenmemiş çocuklarda ise yapılan çizimler, resimler onların ruhsal dünyalarına kapı açar. Ayrıca bu resimler sayesinde gelecekte sahip olacakları yetenekler öngörülebilir.