Birkaç gün önce Samsun'da Atatürk heykeline iki kendini bilmez tarafından saldırı yapıldı. Bu şimdiye kadar yapılan ilk saldırı değil. Daha önceleri de farklı illerde benzer saldırılar yaşandı. Heykeller kırıldı, üzerine yazılar yazıldı, boyandı. Nedir alıp veremedikleri? Nedir onları bu kadar hırslandıran, bu kadar sinirlendiren konu?

Maneviyatına zarar vermek için uğraştıkları Atatürk; 57 yıllık ömrüne 11 savaş sığdırdı. 1911 yılında katıldığı ilk savaşta Trablusgarp'ta İtalyanlara karşı zafer kazandı. 1912 yılında Balkan Savaşı başladı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışına büyük katkı sağladı. 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. 1. Dünya Savaşı başladığında 19. Tümeni kurmak için Tekirdağ'da görevlendirildi. Çanakkale'de komutasındaki askerlerle destan yazdı, 7 düvele Çanakkale'nin geçilemeyeceğini gösterdi. Anafartalar kahramanı olarak anıldı. Çanakkale Savaşları'nın ardından 1916 yılında tümgeneralliğe yükseltildi. Ruslarla savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. 1918 yılında Halep'te 7. Ordu Komutanı'ydı.

Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasıyla İtilaf Devletleri'nin işgalleri başladı. 19 Mayıs 1919'da Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için Samsun'a çıktı. Amasya, Sivas ve Erzurum'da kongreler yaptı. 'Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.' dedi. 23 Nisan 1920'de Ankara'da Büyük Millet Meclisi'ni açtı. Yaklaşık bir ay sonra İstanbul Hükümeti tarafından ölüme mahkum edildi. Ancak Ankara'da meclisin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti için de ilk adım atılmış oldu. Meclisin kurulması ile düzenli bir orduya geçiş sağlandı. Kuva-yi Milliye güçleri düzenli orduya dahil oldu.

Kurulan düzenli orduyla; 1. İnönü, 2. İnönü ve Sakarya Meydan Muharebeleri kazanıldı. Sakarya Zaferi'nin ardından Mustafa Kemal'e meclis tarafından mareşallik ve gazilik rütbeleri verildi. Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nin ardından tüm düşman devletler topraklarımızdan çıkarıldı. 24 Temmuz 1924'de imzalanan Lozan Barış antlaşması ile Kurtuluş Savaşı sona erdi. Ancak Mustafa Kemal'in bu ülke halkı için yapacakları henüz bitmemişti. Küllerinden doğan yepyeni bir ülke inşa etmek için çalıştı.

1 Kasım 1922'de saltanat kaldırıldı, 29 Ekim 1923'de Cumhuriyet ilan edildi. 3 Mart 1924'de hilafeti kaldırdı. Artık hiç kimse padişahın kulu değildi. Türk halkı bağımsız olarak seçme ve seçilme hakkını kullanabilen, kadın – erkek ayrımı olmadan oy vererek ülkesini kimin yöneteceğine karar veren bir halktı. Kadın ve erkeğin her alanda eşit olabilmesi için 1926 ve 1934 yılları arasında çeşitli kanunlar çıkarılmasına öncülük etti.

1 Kasım 1928'de Harf İnkılabını başlattı, tüm ülkenin başöğretmeni oldu. İnsanların konuştukları şekilde yazmalarını sağladı. Ders kitapları yazdı. Almancadan Türkçe'ye kitap çevirileri yaptı. Milli mücadeleyi, yaşanılan zorlukları, sonrasında ulaşılan zaferi gün gün anlattığı Nutuk'u bizlere armağan bıraktı. Tarımın, sanayinin gelişmesi için çalıştı. Köylüye değer verdi. Kadına, çocuğa, doğaya, hayvana değer verdi. Türk Dil Kurumu'nu, Türk Tarih Kurumu'nu kurdu.

Hastalığının en ağır döneminde bile Hatay'ın anavatana katılması için çalıştı ve başardı.

Yılmadı, yıkılmadı.

Birkaç densizin onun heykeline, maneviyatına zarar vermek istemesiyle de yıkılmayacak elbet.

Hayatında bir baltaya sap olamamış, iki kelimeyi yan yana getiremeyen akıl yoksunları O'nun yaptıklarını anlamakta elbette zorlanacaklardır.

Ölümünün ardından savaştığı düşman ülkelerin komutanları bile yas tuttu. Örneğin Çanakkale'de Arıburnu'nda kendisine karşı savaşan ve 3 kez yenilgiye uğrayan Mareşal Sir William Birdwood cenazesine katılıp O'na selam durdu.

Yunan Başbakanı Venizelos, Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdi.

İngiltere Başbakanı Churchill, Atatürk'ün ölümünün ardından 'O'nun ölümü yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır.' dedi.

Bizler biliyoruz ki; O'nun kurduğu ülkenin toprağı üzerinde yaşayıp, O'nun maneviyatına katlanamayan bu kişiler asla amaçlarına ulaşamayacak. İçimizdeki Atatürk sevgisini yok edemeyecek.