Cumhuriyetimizin 96. Kuruluş Yılını kutladık. Cumhuriyetimiz, kolay kazanılmadı. Onun için çok ağır bedeller ödendi ve 29 Ekim 1923'te ilan edildi.
Bu Cumhuriyet, laik olacaktır. Çünkü laik temel üzerine oturtulmuştur. Laik temel, Amasya Genelgesi ile atılmıştır.
Amasya Genelgesi'nde;
'ULUSUN BAĞIMSIZLIĞINI, YİNE ULUSUN İSTENCİ VE KARARI KURTARACAKTIR.'
'SİVAS'TA BİR ULUSAL KONGRE TOPLANACAKTIR,' denilmektedir.
Bu iki maddeye göre, ulusun her türlü işlerini, ulusun kendisi yürütecek; bunun dışında herhangi bir dinsel kurum, makam, kişi ve kurallar karışmayacaktır.
Cumhuriyet 29 Ekim 1923'te duyuruldu. Bundan 4 ay, dört gün sonra ÜÇ DEVRİM YASASI çıkarıldı:
a) Şer'iye ve Evkaf Vekaleti ile Erkan-ı Harbiye Başkanlığının Kaldırılmasına Dair Yasa,
b)Öğretim Birliği Yasası,
c) Halifeliğin Kaldırılması Yasası.
Bu üç yasa, Türkiye Cumhuriyeti'nde atılacak her adımın laik olacağının göstergesidir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDE eğitim ulusal, çağdaş ve laik olacaktır.
Osmanlı Devleti'nin ulusal, çağdaş ve laik bir eğitim düzeni yoktu.
Osmanlıdaki okulların niteliği şöyledir:
a) Batı tarzı açılan yeni okullar (Devlet tarafından denetlenmektedir.)
b) Medreseler ve sibyan okulları (Din eğitimi vermekte, her türlü yeniliğe karşı durmaktalar, devlet denetimi dışındadır.)
c) Azınlık ve yabancı devlet okulları (Devlet denetimi dışındadır, kendi toplumlarının yararına, Osmanlı karşıtı kuşaklar yetiştirmektedirler.)
Laik temel üzerine oturtulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti'nde bu tür eğitim öğretime izin verilemezdi. Bu nedenle Öğretim Birliği Yasası çıkarıldı ve her tür okullar, Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı. Devlet denetimi altına alındı.
Eğitimin iki temel gerçekliği vardır: Kolay ve anlaşılır olması.
Okunup yazılması zor olan Arap yazısı ile ağdalı Osmanlıca ile kolay ve anlaşılır bir eğitim verilemezdi. Çünkü Arap yazısı, Türkçenin ses özelliğine uygun değildir. 33 sessiz, bir sesli (elif) harf var Arap yazısında. Elif, 'a, e, ı' diye okunur; ayrıca ' v, y' sessiz harfleri de sesli gibi okunmakta. Arap yazısında kimi sessiz harfler ya da 'k-l' yazılanlar, gel, kel, kol gül, kil diye okunabilmektedir. Arap yazısı, Türk ulusunun okuryazar olmasını sağlayamamıştır. Çünkü Osmanlıca denilen dil, Arapça-Farsça sözcüklerden, yazım kurallarından ve birkaç Türkçe sözcükten oluşan karma, yapay bir dildir.
Eğitimin gerçekliği anlaşılır olmasıdır ama şu atasözüne bakalım öyle mi?
'Kellimü'n-nas ala kaderi ukulihim' Hem okunması hem yazılması zor. Anlamı ne? 'Halka anlayabileceği gibi söyleyin.' Şu terimlere ne demeli? 'Ehl-i hibre (bilirkişi), müselles, mütezaviy-ül adla (eşkenar üçgen).
Yazı, dilin en etken aracıdır. Halkın kolay okuyup yazabilmesini sağlayacak bir yazı gereklidir. Bu yazıyı hazırlamak için 1927'de çalışma başladı. Atatürk, 1928'de, üç eğitimci, üç uzman, üç milletvekilinden oluşan dokuz kişilik bir kurul oluşturdu. Bu kurul, Atatürk'ün de zaman zaman katıldığı çalışmalarla 21 ünsüz, 8 ünlüsü olan, 29 harfli Latin kökenli Türk abecesini hazırladı.
Atatürk, 8/9 Ağustos 1928'de Sarayburnu Parkı'ndaki gazinoda halka şöyle seslendi:
'Bizim uyumlu ve zengin dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüz yılardan bu yana kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bu gerçeği anlamak zorundayız. Ulusumuz, yazısıyla, kafasıyla uygarlık aleminin yanında olduğunu gösterecektir.'
Atatürk, başka bir konuşmasında da şöyle der:
Her araçtan önce büyük Türk ulusuna, onun emellerini kısır yapan çorak yol dışında, kolay bir okuma yazma anahtarı vermek gerekir. Bu okuma yazma anahtarı ancak Latin kökenli Türk abecesidir.'
Atatürk yeni abecenin üç ay içinde uygulanmasını istemiştir.
Yeni Türk abecesi, 1 Kasım 1928'de benimsenmiş ve kısa sürede Tüm yurt açık bir okul durumuna getirilmiştir. 24 Kasım 1924'te Ulus Okulları Yönetmeliği yayımlandı, buna göre Atatürk, Ulus Okullarının Başöğretmeni oldu.
Yazı Devrimi, salt harf değişikliği değildir.
Atatürk, çağdaş bir toplum yaratmak için birbirini bütünleyen devrimler yapmıştır. Atatürk Devrimleri bir bütündür. Bu bütünün anası da dildir, yazıdır. Dil, ulusal varlığımızın, insanlığın, uygarlığın ana kaynağıdır, dillerin en etkin aracı da yazıdır.
Yazı Devrimi ile yazımız laikleştirilmiştir. Yazı Devrimi, laik eğitimin bir uzantısıdır.
Yazı Devrimi'nin iki önemli amacı vardır: Siyasi amaç, kültürel amaç.
Yazı laikleştirilerek iktidarın dinsel- geleneksel niteliğinden kurtulmak; ulusal bir Türk devleti yaratmaktır. Kültürel amacı da ulusal Türk kültürünün gelişmesini sağlamaktır.
Yazı Devrimi, Dil Devrimi'nin itici gücü olmuştur. Yazı Devrimi ile eğitim öğretim yaygınlaşmış, okuryazarlık oranı artmış Türkçe yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılmıştır. Yazı ve Dil Devrimleri sonunda Türkçe bilim, sanat, yazın, spor dili durumuna yükselmiştir.
Kimi kimselerin söylediği gibi, Yazı Devrimi ile geçmişimiz arasındaki bağ kopmuş değildir. Çünkü Osmanlının ulusal kültürü, ortak değerleri olmamıştır. Halktan kopuktur. Osmanlıca basılmış on binlerce özgün eser de yoktur. Söz gelimi matbaanın ülkemize gelmesinden Yazı Devrimi'ne kadar geçen 200 yılda Osmanlıca ve Arap yazısıyla yazılmış 40 bin dolayında kitap basılmış; bunun yaklaşık 20 bini basılmış eserlerin tekrarıdır, kalanı da yabancı dillerden çeviri ve derlemedir. Özgün telif 3-5 bin dolayındadır. Bu esereler de Türk abecesine aktarılmıştır.
Güzel yurdumun güzel insanları! DİLİMİZ KİMLİĞİMİZDİR. Yazımıza, dilimize sahip çıkalım, Güzel Türkçemizi, dilimizin yazım kurallarına uygun olarak yazalım ve konuşalım. İş yerleriyle ilgili tabelaları Türkçe ve Türk abecesi ile yazalım.
Dil ve Yazı Devrimlerimiz kutlu olsun.