Boş zamanlarınızda ne yaparsınız sorusuna çoğumuz hemen hemen hiç düşünmeden 'kitap okurum' deriz. Gerçekte öyle midir pek bilinmez ama kitap okumanın boş zamanı doldurma aracı olarak görülmesi büyük bir haksızlık bence.

Peki, Türkiye'deki kitap okuma oranı ne?

2021 yılı verilerine göre ülkemiz kitap okuma oranına bakıldığında 180 ülke arasında 140. sırada. Bu oranın pandemi gibi hepimizin evlerine kapandığı bir dönemi baz alması ayrıca dikkatimizi çekmeli.

Bir dikkat çekici bilgi ise 2020 yılında özel bir üniversite tarafından hazırlanan Türkiye Eğilimleri Raporu'nda karşımıza çıkıyor. Bu rapora göre 2019 yılında kitap okumayanların oranı %50,9 iken 2020 yılında bu oran %59,1 e yükseliyor. Ne yazık ki bu oran artmaya devam ediyor.

Satın alınan kitaplarının oranına bakıldığında ise %65 'le aşk romanları ilk sırada, sonrasında %24 siyaset ve %13 oranında düşünce/ felsefe kitapları geliyor.

Günümüzde kitap okumanın yerini ne aldı?

Bunun cevabı çok basit ve açık. Aynı raporda toplumun %90'dan fazlasının vaktini sosyal medya ortamında ve televizyon karşısında geçirdiği belirtiliyor. Covid-19 salgını sürecinde teknoloji bağımlılığı daha fazla artarken salgın öncesi 4 saat civarında olan teknoloji kullanımı 8 saati aşmış durumda.

Neden okumuyoruz?

Aslında bunu kişilere sorduğumuzda alınan ilk cevap vakitsizlik. Daha doğrusu günümüzde vaktin telefona bakılarak, sosyal medya ortamlarında gezinilerek geçirilmesi.

Bir diğer öne sürülen neden kitapların pahalı oluşu. Aslında bu vakitsizliğe nazaran biraz daha kabul edilebilir mazeret olarak düşünülebilir. Ancak burada sanal dünyanın nimetlerinden faydalanmak mümkün. Hem sanal kütüphanelerin yaygınlaşması hem de dönem internet üzerinden kitap satan sitelerde uygulanan indirimlerle daha az para ödeyerek kitap okuma imkanı var. Ayrıca kütüphanelerden ödünç kitap almakta mümkün.

Başka bir nedense kitap okumanın alışkanlık olmayışı. Çocuğuna sürekli 'kitap oku' diye söylenen bir anne –babanın TV veya telefon başında vakit geçirmesinin çocuk üzerinde okuma şevki oluşturmasını bekleyemeyiz elbette.

Okumak bize ne verir?

*Öncelikle kelime dağarcığımız artar. Daha düzgün ve akıcı konuşup kendimizi doğru bir biçimde ifade etme yeteneği kazanırız. Dinlediklerimizi daha kolay anlarız.

*Zekamız gelişir. Yapılan araştırmalar, kitap okumanın beyin hücreleri arasında yeni nöron bağlantıları oluşturarak, zeka kapasitesini ve düşünce gücünü arttırdığını göstermiştir.

*Hafızamız güçlenir.

*Empati kurma yeteneğimiz artar. Farklı bakış açıları ve düşünceler oluşturmamızı sağlar.

*Stres atmanın en kolay yoludur. Sizi sıkan düşüncelerden uzaklaştırır. Uyku kalitesini arttırır.

*Odaklanmayı arttırır.

*Yeni bilgiler öğrenmemizi sağlar.

Kitap okumak özünde bir alışkanlıksa bizler bunu çocuklarımıza nasıl kazandıracağız?

Çocuklarımıza küçük yaşlarda onların ilgisini çekecek kitaplar okumalıyız. Hareketlerle, küçük oyunlarla çocuğumuzu okumaya dahil etmeliyiz. Çocuklarımızla beraber kitap okuma saatleri oluşturmalıyız. Onlarla kütüphanelere gitmeliyiz. Kitabın kıymetli bir hediye olduğunu öğretmeliyiz. Tüm bunları yaparken elbette baskıcı olmamalıyız. Amacımızın güzel bir alışkanlık kazandırmak olduğunu, mecburiyet olmadığını unutmamalıyız.

Yetişkinler ise öncelikle ilgi alanlarını belirlemeli ve bu doğrultuda kitaplar seçmeliler. Günde okuyacakları sayfa sayını belirleyerek ve bahaneler üretmeden bunu gerçekleştirmeliler.

Unutulmamalıdır ki, bir alışkanlığı bırakmak ne kadar zorsa bir alışkanlığı kazanmakta o kadar zor olabilir. Burada önemli olan ise pes etmemektir.