Öğretmenlik zor zanaat. Sabır işi, emek işi ve bence en önemlisi şefkat işi. Hem fedakarlık hem de sorumluluk isteyen bir meslek. Uzun bir yolculuğa çıkmak gibi kişinin kendini eğitimci olmaya hazırlaması gerekiyor. Bir bitkiyi yetiştirirken, ondan çiçek veya meyve almayı beklerken bile nasıl büyük bir çaba harcadığımızı düşünün. Bir çocuğu yetiştirmek, onu geleceğe hazırlamak, bilgilerle donatmak bundan çok çok daha meşakkatli bir iş. Bir çocuğa sadece matematik, fizik, tarih öğretmenin ötesinde nasıl iyi bir insan olunacağını, toplumu nasıl faydalı yetişeceğini de anlatan, bunu kendi hayat tarzıyla da gösterebilen bir meslek. Dediğim gibi son derece zor bir meslek.

Çocukları sevmiyorsanız, birilerine bir şeyi defalarca anlatmaktan yorulup, sıkılıyorsanız yapılacak iş değil doğrusu. Ya da uzun süre ayakta durmak sizi yoruyorsa, tahtaya yazı yazarken eliniz, kolunuz ağrıyorsa veya aynı sorunun tekrar tekrar sorulmasından rahatsız oluyorsanız; boş verin hiç öğretmenlik hayali kurmayın.

Öğretmenlik mesleği geleceği aydınlatan bir ışık. Düşünsenize hiç tanımadığınız bir insan sizin bilgi sahibi olmanız için çabalıyor. Hem bilgisini hem de sevgisini sizinle paylaşıyor.

Hangimiz ilkokul öğretmenin ismini unutmuştur, ya da hangimizin lise yıllarında hatırında kalmış, hayatında yer etmiş bir öğretmeni yoktur.

Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk 'Öğretmenler! Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.' sözünü boşuna söylememiştir. Geleceği genç nesillere emanet ederken bunun mimarının da öğretmenler olacağını açıktır.

Mustafa Kemal Atatürk öğretmenlere hitaben yaptığı bir konuşmada topluma yol göstermede öğretmenlerin rolünü şöyle açıklamıştır: 'Arkadaşlar, yeni Türkiye'nin birkaç yıla sığdırdığı askerlik, siyaset ve yönetim alanlarındaki devrimler, sizin; sayın öğretmenler, sizin toplumda ve düşünce yaşamınızda yapacağınız devrimlerdeki başarınızla gerçekleşecektir. Hiçbir zaman unutmayın ki, Cumhuriyet sizden 'fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür' nesiller ister.'

Bu nedenle çocuklarımızı emanet ettiğimiz, bilmediklerini öğretmelerini beklediğimiz öğretmenler için kutlanan 24 Kasım Öğretmenler Günü sadece çiçek veya hediye alınan bir gün olarak düşünülmemelidir. Bugün onların sosyal ve ekonomik haklarının da hatırlanması, düzeltilmesi gereken bir gün olmalıdır. Sözleşmesinin biteceği günü bekleyen, ya da hakkı olan maaşı alamayan, özel okullarda uzun süreli etütlere bırakılan bir öğretmen nasıl verimli ve istekli çalışabilir ki.

Uzun sözün kısası benim zor zanaat dediğim bu mesleğin ışığını yitirmemesi gerekiyor. Artık üniversite tercihi yapacak gençlerin hedefleri arasında öğretmenlik ilk sıralarda değil. Sağlam ve güçlü bir nesil için, elimizde zar zor tuttuğumuz değerlerin ortadan yok olmaması için mesleğini seven öğretmenler ve onlara hak ettikleri değeri veren bir ülke olmak gerekiyor.