Tahminlere göre Dünya nüfusunun %11'i yani yaklaşık 800 milyon insan açlık sorunu ile mücadele ediyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre az gelişmiş ülkelerde kadınlar ve kız çocukları erkeklerden daha fazla açlık çekiyor. Bu ayrımcılık nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde doğan her 6 bebekten 1'i yetersiz kilo ile dünyaya geliyor.
Birleşmiş Milletler verilerine göreyse her yıl yaklaşık 6 milyon çocuk yetersiz beslenme veya açlık sebebiyle hayatını kaybediyor. Yetersiz beslenme nedeniyle çocukların önemli bir kısmında gelişim bozukluğu görülüyor.
Özellikle Sahraaltı Afrika'da yaşayan 220 milyon insanın küresel iklim değişikliğinin etkisiyle açlık sorunu yaşadığı biliniyor. Ayrıca bu bölgede bulunan çatışmalar ve savaşlar da insanların istikrarlı bir şekilde gıdaya erişim sağlamalarını engelliyor.
Bu sorun çözülebilir mi?
Birleşmiş Milletler, 2030 yılına kadar açlık sorununu tümüyle ortadan kaldırmayı hedefliyordu. Ancak mevcut durumda bu hedefin gerçekleşmesi ne yazık ki uzak bir ihtimal olarak görülmekte.
Küresel ısınma nedeniyle ılıman iklim bölgelerinde buğday, pirinç ve mısır üretim düzeyleri düşmektedir. İlerleyen yıllarda sıcaklığın etkisinin daha da artması beklenmektedir. Bu da üretimin azalmasına neden olacaktır. Yapılan araştırmalarda açlık sorunu yaşayan ülkelerin küresel ısınma etkisine daha çok maruz kalan ve kalacak olan ülkeler olduğu görülmektedir. Tarımsal üretimdeki bu olumsuz etkilenme nedeniyle üretilen gıdanın azalmasının yanı sıra mevcut gıdaya da daha yüksek maliyetle ulaşılmaktadır.
Dünya'nın en büyük sorunu olarak tanımlanan küresel açlık sorunu nasıl giderilebilir?
Aslında kaynakların israf edilmeden kullanılması mümkün olsaydı yeryüzü kaynakları mevcut nüfusun çok daha fazlasını beslemeye yeterli olacaktı. Ancak sanayileşmiş ülkelerin mevcut topraklarını daha verimli halde işlemesi bunun tam tersi olarak gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki verimsiz ve yetersiz tarım ayrıca farklı etkiler (küresel ısınma, savaş gibi) kaynaklara ulaşmada eşitsizlik yaratmaktadır.
Açlık insanların başına gelecek en zor durumdur. Savaş ve hastalık gibi olumsuz durumların altında gıdaya ulaşmadaki zorluklar yatmaktadır.
Nüfus artışı ve verimli toprakların sınırlı oluşu nedeniyle bilim adamları bioteknoloji üzerinde çalışmalar yapmaktadırlar. Bu yöntemle kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilmiş bitki, hayvan veya mikro organizmalar üretilmektedir. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) olarak adlandırılan bu ürünler ABD başta olmak üzere bazı ülkelerde desteklenirken, sağlık açısından olumsuz etkilerinin olması nedeniyle bazı ülkeler tarafından da desteklenmemektedir.
Küresel ısınmayla mücadele kapsamında Kyoto Protokolü dahil, sera etkisi yaratan gazların salınımını sınırlayan tedbirlerin uygulanması önemlidir.
Ayrıca ülkeler arası veya ülke içi savaşların önlenmesi, silahlanmanın azaltılmasını sağlayacaktır. Buradan ayrılan kaynak verimli tarıma teknolojilerinin geliştirilmesine, tohum ıslahına, sulama imkanlarının yaygınlaştırılmasına aktarılabilir. Gelişmiş ülkelerin yapacağı nakdi yardımlar ve bağışlarda küresel açlık sorunun azalmasına fayda sağlayabilir.