İnternet üzerinden kitap seçerken karşıma çıkan; üzerinde 'Atatürk'ün okulların müfredatına konulmasını istediği kitap' ibaresini görünce hemen aldığım bir kitabı anlatacağım size. Bu öyle bir kitap ki yanınızda mutlaka bir kalem bulunması ihtiyacını hissediyorsunuz. Altını çizecek ve sizi düşüncelere sürükleyecek pek çok cümleye rastlıyorsunuz okurken. Okumaya ilk başladığımda neden bu kadar geç buldum bu kitabı diye düşündüm. Lise veya üniversite zamanlarında okusaydım kendime daha farklı bir yol çizebilir miydim dedim. Kitap ufuk açıcı, çarpıcı ve bundan 100 sene sonra bile okunsa yaşadığınız topluma ışık tutabilecek güçte.
Peki bu kitap ne anlatıyor?
Kitap asıl mesleği rahiplik olan Grigoriy Petrov tarafından kaleme alınmıştır. Finlandiya halkının bağımsızlığına nasıl kavuştuğunu, çalışmaya, üretmeye nasıl değer verdiğini, bataklıklar içinde bulunan ülke topraklarını nasıl verimli hale getirdiğini, ülkenin her alandaki sadeliğini öven sözlerle anlatmaktadır. 1920'li yıllarda yazılan kitap Snelman adlı Finli bir aydının yönlendirmesiyle asker, din adamı, öğretmen, köylü ve kentli ayrımı yapmadan bir toplumun kalkınmasına nasıl yön verebileceğini, nasıl destek olabileceğini akıcı ve sade bir dille aktarmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkçe' ye çevrilmesi istenen ve o dönemde Kuran – ı Kerimden sonra en çok okutulan kitap olan Beyaz Zambaklar Ülkesinde destansı bir özveriyle bir ülkenin nereden nereye gelebileceğini gözler önüne sermektedir. İnsanların birlik içinde omuz omuza çalışarak, verdikleri mücadeleyi anlatan kitap sadece Türkiye'de değil; Bulgaristan ve Yugoslavya'da da büyük ilgi görmüştür.
Yazarlık başarısı yönünden Tolstoy'la kıyaslanan Grigoriy Petrov 'Bulgar Gençliği' adlı kitabında gençlere şöyle seslenmektedir:
'Milli servetin, halk vicdanı ve millet aklının kurucusu olabilmek için çaba gösterin. Hayatta istediğiniz mesleği seçebilirsiniz; örneğin profesör, doktor, işçi, bilim insanı, tüccar, subay, din adamı, memur, köylü veya bakan olabilirsiniz, bu sizin yeteneklerinizle ve şartların uygun olup olmamasıyla ilgili bir durumdur. Fakat şunu hiçbir zaman unutmayın: Vücudunuz, aklınız ve ruhunuzun sahip olduğu bütün gücü vatanınıza ve halkınıza adamalısınız.'
Bu sözler 1900'lerde söylenmiş olmasına rağmen günümüze ne kadar da güzel uyuyor.
Kitapta altı çizilecek cümleler var demiştim bunlardan beni en çok etkileyenleri burada paylaşmak istiyorum.
'Genç nesli değil, kendinizi suçlayın. Siz nasıl yetiştirdiyseniz, gençler de öyle olacaklar.' (sy:123)
'Çocuklardan sevgi, saygı ve itaat beklemeyin, bunları kendilerini korkutarak, azarlayarak veya cezalandırarak elde edebileceğinizi düşünmeyin. Çocukların önünde onların size saygı duyacakları ve sizi sahip olduğunuz erdemler sayesinde sevebilecekleri gibi davranın.' (sy.125)
Özellikle bu iki bölüm çocuklarımız için bir psikolog desteğine ihtiyaç duyduğumuzda bize söylenecekleri içermiyor mu? Herhangi bir mesleğe sahip olmak için eğitimini almamız gerekiyorsa; anne-baba olmanın neden bir eğitimi yok dedirtecek cümleler bunlar.
'Halkın büyük bölümünün eğitimsiz olması devlet eliyle yapılan bir kötülüktür. Bu durum kendi kendini talan etme, yıkıma uğratma ve aşağılamadır. İlkel halkların fakirlik ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmalarının nedeni sahip oldukları toprakların zenginliklerinden faydalanmamalarıdır.' (sy.172)
Yeni kurulan Cumhuriyet'in genç beyinleri için bu kitabın müfredata eklenmesinin güzel bir kanıtı da bu paragraf bence.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde okurken pişman olmayacağınız, üzerine bol bol düşüneceğiniz, pek çok yerinde ne kadar da bizi anlatıyor diyeceğiniz bir kitap.
Herkese bol okumalı günler diliyorum.