Türk milleti olarak en büyük şansımız O'nun gibi bir lidere sahip olmaktı. O sadece bir halkı başka halkların esiri olmaktan kurtarmadı. Bir vatanın bölünmesini engellemedi. O en büyüğünden en küçüğüne kadar aynı vatan toprağı üzerinde yaşayan insanları bir amaç uğruna birleştirdi. Her birine değer verdi. Bir ulusun sadece yetişkin bireylerle bir yere gelemeyeceğini biliyordu. Ülkemizin geleceğini gençlere emanet etti. Çocuklara kıymet verdi. 'Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.' derken sahip olduğu bilinci tüm yetişkinlere aşılamak istiyordu.

'Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! Bu belli. Fakat zekanı unut! Daima çalışkan ol!' cümleleriyle çağdaş Cumhuriyeti emanet edeceği çocukların geçmişten ders almalarını öğütlüyor, onlara yol haritası gösteriyordu.

Atatürk çocukların düşüncelerini içlerinden geldiği gibi yalansız anlatmalarını çok severdi. O'nun için çocuk sevgi demekti; bu nedenle yaşamı boyunca sevdiği herkese çocuk diye seslendi. Ülkemizin bağımsızlığının temelini oluşturan Büyük Millet Meclisi açılışını çocuklara bayram olarak hediye etti. Dünya üzerinde o tarihe kadar hiçbir liderin, hiçbir ülkenin yapmadığını hatta düşünmediğini gerçekleştirmiş oldu. Bazı dönemler yeterince değer görmeyip, sözde kutlamalarla geçiştirilmiş olsa da; son zamanlarda O'nun bizlere kazandırdığı değerlere nasıl sıkı sıkıya bağlanmamız gerektiğini anladık. 23 Nisanları, 19 Mayısları, 29 Ekim ve 30 Ağustosları daha coşkulu kutlamaya başladık. Sadece şiirler okuyup, marşlar söyleyerek değil özünü kavrayarak; ne günlerden geçtiğimizi ve bizden ne beklendiğini hatırlayarak kutlamaya başladık.

Ülkemizin mihenk taşı olaylarını bizlere bayram coşkusu ile hediye eden önderimizin çocuklarla yaşadığı pek çok anısı var. Unutmayalım ki O çocuk deyip geçmedi, önemsizleştirmedi. Çocukları 'geleceğin gülü, bir ikbal ışığı' olarak gördü. Bu düşüncelerin ışığında anne babalarında kendilerini eğitmelerinin ne kadar önemli olduğunu her zaman vurguladı.

Yaşımız ne olursa olsun bizler O'nun bu ülkeyi emanet ettiği çocuklarız. Açtığı yolda, gösterdiği hedefe hiç durmadan ilerleyeceğiz.

Siz Türk Çocukları Benim Parçamsınız

Atatürk bir ilkokula gitmişti. Her zaman olduğu gibi bütün çocuklar etrafını sardılar. Hepsi sevinç içinde onu alkışlıyordu. Yalnız küçük bir çocuk bir kenara çekilmiş, ilgisiz gibi duruyordu. Bu durum Atatürk'ün gözünden kaçmadı. Onu yanına çağırdı:

– Çocuğum, neden durgunsun? Bir derdin mi var? Hasta mısın? dedi.

Çocuk cevap verdi:

– Bir şeyim yok efendim.

Sonra arkasını döndü. Gözlerinden akan yaşları gizlice sildi.

Atatürk bunun üzerine:

– Niçin ağlıyorsun yavrum? Sen ağlayınca ben üzülüyorum, dedi.

Küçük çocuk, o vakit yaşlı gözlerini Atatürk'e çevirdi:

– Atam, seni böyle yakından görmek isterdik. Geldin, gördük, sevindik. Ama artık sıramızı savdık. Bir daha seni ne vakit göreceğiz?
Ona ağlıyorum.

Atatürk, o vakit bütün çocuklara baktı:

– Beni her vakit görmek isterseniz, aynaya bakın. Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Ben de sizin.

----------------------------

Kaynak: Mustafa Kemal Atatürk'ün Çocuklarla Anıları