Günümüz ekonomisine hükmeden finans ve para piyasalarını yönlendiren ve yöneten sistemin kurucusu para teorisyenlerinden ekonomist Milton Freidman'ın iş dünyasında işletme hissedarları hariç hiçbir grubun söz sahibi olmadığından söz eden ortak paradigmasına tepki olarak sosyal paydaş modeli, doğmuştur.

Sosyal paydaş modelinin teorisi, dışındaki diğer gruplara karşı sorumlulukları esas alan yaklaşıma dayanmaktadır. Çünkü ortaklar gibi diğer sosyal paydaşlar da işletmelere yatırım yaparlar. Bu nedenle işletme yönetiminin, tüm sosyal paydaşların çıkarları üzerinde bir denge kurması gerekir. Bu yapı özellikle; herhangi bir sosyal paydaş grubuna gelebilecek zararı önleyerek veya meydana gelen herhangi bir olumsuz durumu düzelterek oluşturulmalıdır.

Bu yapılanma sürecini Doç. Dr. Hilal Özdemir Çakır şöyle açıklıyor: 'Bugünün kurumsal misyon bildirgelerinde; geleneksel ürün, pazar ve teknoloji boyutlarının yanı sıra topluma katkı yapmanın da üzerinde durulmaktadır. Paydaşlık teorisini kuramsallaştıran Edward Freeman'a göre; sosyal paydaş firmanın amaçlarının gerçekleştirilmesinden etkilenen veya amaçların gerçekleştirilmesini etkileyen; firma üzerinde doğrudan veya dolaylı çıkarları olan gruplar veya bireylerdir. Sosyal paydaşlar genel olarak birincil ve ikincil başka bir değişle iç ve dış paydaşlar olmak üzere iki ana gruba ayrılırlar. Birincil çıkar gruplarını hesaba katmadan bir işletmenin varlığını sürdürmesi ve başarılı olması mümkün değildir. Birincil paydaşlar işletme kaynakları üzerinde yasalarca sağlanmış doğrudan haklara sahip olan ve işletmeyi ekonomik olarak doğrudan etkileyen birey veya gruplardır. Genellikle ortaklar, yatırımcılar, çalışanlar, müşteriler ve tedarikçilerin yanı sıra altyapı ve pazar hizmetleri sağlayan ve itaat edilmesi gereken kanunlar ve düzenlemeler yaparak işletmelerin vergiler ve diğer yükümlülüklerini yerine getirmesini talep eden devlet ve toplum, yani kamusal sosyal paydaş grubudur. İkincil paydaşlar ise işletmenin faaliyetlerine doğrudan katılmamakla beraber işletme üzerinde önemli etkilere sahip olabilirler ve işletmenin faaliyetlerinden ciddi şekilde etkilenebilirler. Kamuoyunu firmanın performansının yararına veya zararına olacak şekilde yönlendirirler. Medya ve özel çıkar grupları; ikincil paydaşlara örnek olarak verilebilir'.

Bu bağlamda bakıldığında kar odaklı işletmelerin sosyal odağı da dikkate almaları sosyal paylaşım modelinin yapılanmasına ve uygulamada gelişmesini sağlamıştır. Bu da işletmelerin sosyal sorumluluk anlayışının temellenmesinin alt yapısını oluşturmuştur.