Motivasyon (İsteklendirme)
Bir topluluğun içinde yaşamak sadece birlikte olmak değil, birlikte hissedebilmek, birlikte dayanabilmek demektir. Oysa ne zaman zorlanmaya başlasak, önce bireysel motivasyonumuzu, ardından duygusal gücümüzü ve nihayetinde topluluğa olan bağımızı kaybederiz. Bu yazıda, tam da bu üç yapıtaşı üzerinden birlikte kalabilmenin yollarını ele alacağız.
Motivasyon çok kullandığımız bir kavram. Fakat motivasyonu genellikle duygu durumu ile, keyfin koşulları ile ilişkilendirerek kuruyoruz. Halbuki motivasyon kelime köklerine indiğimizde istekli olmak ve bunu harekete geçiren enerjiyle ilgili. Kısacası motivasyonu tanımlayacaksak en uygun kelime “isteklendirme” olacaktır.
Bugün topluluk çalışmaları (örgütlenme/organizasyon) alanında ve bireysel anlamda hayatlarımızda zorlandığımız bir alan.
Motivasyonun bileşenleri
● Nedenimizin, derdimizin olması: Bizi harekete geçiren, içten gelen bir motivasyonun ya da çözmek istediğimiz bir meselenin varlığıdır.
● Değerler dünyası: Ne doğru ne yanlış, ne kıymetli ne anlamsız sorularına verdiğimiz yanıtları şekillendiren, yaşamı algılayış biçimimizi belirleyen ilkeler bütünü.
● Yükleyeceğimiz anlamlar: Yaşadığımız olaylara, yaptığımız işlere veya ilişkilerimize verdiğimiz derinlikli ve kişisel anlamlardır; bir şeyin bizim için neden önemli olduğunu gösterir.
● Bir topluluğun parçası olmak: Yalnız değil, bir "biz" duygusuyla hareket ettiğimiz, aidiyet hissettiğimiz bir sosyal yapının içinde yer alma halidir.
● Ortak amaç ve hedefler: Bir araya gelmiş bireylerin birlikte ulaşmak istedikleri somut ve soyut sonuçlardır; birlikte hareket etmeyi mümkün kılar.
● Paylaşılan vizyon: Geleceğe dair ortak bir hayal ya da idealin varlığı; nereye gitmek istediğimizi ve oraya nasıl ulaşacağımızı belirleyen ortak yönelimdir.
Ancak motivasyon (isteklendirme) tek başına yetmez. Zorluklar karşısında duygularımızla baş edemiyorsak, en içten nedenler bile bizi harekete geçiremez. Bu noktada devreye duygusal dayanıklılığımız girer.
Duygu Yönetimi (Duygusal regülasyon ve duygusal dayanıklılık)
● Gerçeği olduğu gibi kabul etmek ve ilerlemek
● Akla gelen olumsuz düşüncelerin gerçek olmadığını bilmek, sadece mevcut gerçeği kabul etmek
● Anlam aramak, yükleyeceğimiz anlamları bularak, kaybettiklerimiz yerine kazandıklarımızla ikame etmek
● Algıyı dikkatle nefes alış verişine odaklayarak nefes egzersizleri yapmak
● Sorun çözme becerilerini kullanmak, eyleme geçirmek
● Travmatizasyondan/donma ve kaçınmadan çıkabilmek için hayata bağlayan şeyler ve kişilerle olmak, güven bağı/köprüsü kurarak isteklilik oluşturmak
Topluluk olmanın bileşenleri (Kapsayıcılık ve katılımcılık ilkeleri)
● Eşitlik ve adalet: Herkesin aynı haklara sahip olması ve adil davranılması.
● Çeşitlilik ve temsil: Farklı kimlik ve görüşlerin toplulukta yer bulması.
● Erişilebilirlik: Herkesin topluluğa katılabilmesi ve olanaklara ulaşabilmesi.
● Katılımcı karar alma: Kararların birlikte alınması, herkesin fikrinin değerli olması.
● Şeffaflık ve hesapverebilirlik: Nelerin, nasıl yapıldığının açıkça paylaşılması ve yapılanların sorumluluğunun üstlenilmesi.
● Eğitim ve kapasite geliştirme: Herkesin kendini geliştirmesi için fırsatlar sunulması.
● İletişim ve bilgilendirme: Bilginin açık, doğru ve zamanında paylaşılması.
● Ortak hedefler ve vizyon: Hep birlikte ulaşılmak istenen bir amaç ve hayalin paylaşılması.
● Geribildirim ve değerlendirme: Yapılanların birlikte gözden geçirilmesi ve geliştirilmesi için görüşlerin alınması.
● Esneklik ve adaptasyon: Değişimlere açık olunması ve gerektiğinde yolların yeniden şekillendirilmesi.
İçsel gücümüzü, duygusal dayanıklılığımızı ve topluluk içindeki bağlarımızı güçlendirmek, sadece zor zamanlara değil, umutlu bir geleceğe de hazırlanmak demektir. Çünkü güçlü topluluklar, güçlü bireylerle; güçlü bireyler de birbirine tutunan topluluklarla var olur.