İnsanların temel ihtiyaçlarından biri de sosyalleşmektir. Bir arkadaş çevresine sahip olmak, onlarla birlikte vakit geçirmek, konuşup dertleşmek insana kendini iyi hissettirir. İnternetin yaygınlaşması, telefon ve tabletlerde yer alan çeşitli uygulamaların hayatımıza girmesiyle bir yerlere gidip sohbet etme kültürümüzde değişti. Hatta yolda tanımadığımız birinin bize selam vermesi bizi endişelendirirken hiç tanımadığımız kişilerle internet üzerinde yazışmaya, konuşmaya ve hatta yüz yüze görüşmeye başlayan insanlar olduk. Bazıları bunu sahte isimler ve hesaplarla bir hayal dünyası üzerinden kurgularken bazıları kendini saklamadan tüm hayatını hiç tanımadığı kişilerle paylaşmaya başladı. Bunun adı da sosyal arkadaşlık, sosyal hayat oldu.

Bu sosyallik üzerinden arkadaşlıklar, alış- verişler, evlilikler yapıldı. İnternetin bilgi sunma hizmeti, bilinmeyene ulaşma konusunda yaptığı yardım pek çok kişi tarafından oldukça yanlış anlaşıldı. Çeşitli uygulamalarla kendimize ait bilgileri, gezdiğimiz yerleri, yediğimiz – içtiğimiz şeyleri, doğum günü, evlilik yıldönümü gibi özel günlere ait kutlamalarımızı herkesin görebileceği şekilde paylaşır olduk. Kendimiz yetmezmiş gibi ne yazık ki çocuklarımızı da buna alet ederek onların fikrini almadan her anlarını, anılarını paylaştık.

Sosyal medyanın mesafeleri kısaltma konusunda yaptığı yardım da bazılarımızda ters tepti. Aile içinde telefona, tablete bağlı bireyler birbirlerinin yüzüne bakmaz oldu. Sohbetler kalmadı. Fenomen adı verilen kişilerin hayatlarını, çocuğumuzun hayatından daha iyi bilir olduk. Çocuğumuzun nereye gittiğini takip etmezken bu kişilerin gittikleri her yeri bildik.

Sosyal medya hemen hemen herkeste bir özgüven patlaması oluşturdu. Üniversitenin kapısında girmemiş olanlar kendilerini üniversite mezunu olarak tanıttı; işi gücü olmayanlar firma sahibi oluverdi; yaşını başını almış olanlar gençleşti; evli ve hatta çocuklu olanlar da bekar hayatı sürüvermeye başladı. Aslında özgüvenin yerini yalan, kurgulanmış hayatlar aldı.

Kendi hayatımızı bırakıp, hiç tanımadığımız insanların hayatlarına özenmeye başladık. Özenmeyi bırakıp kıskandık hatta. Onların yaptıkları paylaşımların altına yorumlar yazdık, hızımızı alamayıp hiç tanımadığımız insanlarla sosyal medya üzerinden kavgaya tutuştuk.

Kısacası ipin ucunu kaçırdık. Sosyal medyayı hayatımızın merkezine aldık.

19-32 yaş grubu arasında 7 bin kişiyle yapılan araştırma sonucuna göre sosyal medyada zaman geçirmenin sosyal izolasyona neden olduğu ve kişinin kendini daha yalnız hissettiği sonucuna ulaşıldı. Yalnızlaşma duygusuyla birlikte depresyon da arttı.

Yapılan araştırmalar Dünya nüfusunun yüzde 40'ının sosyal medya kullandığını gösteriyor. Araştırmalara göre ortalama iki saatimizi sosyal medyada geçiriyoruz. Bu, her dakika yarım milyon tweet ve Snapchat fotoğrafı paylaşılması anlamına geliyor.

Sosyal medya kullanımı hayatımıza öyle yerleşti ki; uyku düzenimizi de bozdu. 18-30 yaş arası 1700 kişi üzerinde yapılan araştırmada, uyku bozuklukları ile ekrandan yayılan mavi ışık arasında ilişki olduğu, sosyal medya sitelerinde harcanan zamandan ziyade, bu sitelere takıntı halinde sık sık bakılmasının daha olumsuz etkide bulunduğu görüldü.

Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarda hepimiz çok mutlu, lüks içinde yaşayan, her zaman eğlenen, en güzel kıyafetleri giyen, daima bakımlı, yiyip –içen insan hayatları takip ediyoruz. Her şey son derece ışıltılı ve cazip görünüyor. Özellikle gençler ister istemez kendi yaşamlarını bu hayatlarla kıyaslayarak kıskançlık, mutsuzluk, yetersizlik gibi duygulara kapılıyorlar.

Kişiler kendilerini beğeni, takip veya yorum aldıkça mutlu hissetmeye başlıyor. Paylaştığı bir fotoğrafın veya yorumun beğeni almaması, izlenmemiş olması kişiye kendini değersiz hissettiriyor. İnsan hayatını, kendi mutluluğunu başkalarının bakışında aramamalıdır.

Kişinin mutluluğu, değer yargıları, yaşama bakış açısı, hayattan istedikleri, inandıkları başkalarının empoze ettikleriyle şekillenmemelidir.

Özellikle güzellik, başarı, mahremiyet, mutluluk gibi kavramların anlamı sosyal medya tarafından dönüştürülerek kişiye ait olmayan kalıplara sokulmakta ve bu doğruymuş, olmazsa olmazmış algısı yaratılmaktadır.

Bilgi paylaşımı, doğru bilgiye ulaşımın hızlanması konusunda bize yardımı olan sosyal medyanın tüm bu olumsuz etkilerini fark etmek, sosyal medyaya göbekten bağlı olan insanlar olmamızı engelleyecektir.