Kimi parlamenter demokrasi, kimi parlamenter sistem diyor. TBMM İçtüzüğünün 107 inici maddesi 'parlamenter hükümet sistemi' diye tanımlamış eski sistemi. 'Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi'nin karşıtı bir tanımlama.
TBMM'de mevcut siyasi partilerden AKP ve MHP dışında kalan diğer siyasal partiler bugünkü hükümet sisteminden memnun değildir. TBMM'de grubu olmayan yeni siyasi partiler de tek kişi yönetiminden ve bugünkü sistemden memnun değil.
Bir parti, kurulurken 'Siyasi Partiler Kanunu'nun 8.maddesi hükmüne göre bazı bildiri ve belgeleri İçişleri Bakanlığına vermek zorundadır. Parti tüzüğü ve programı gibi.
Aynı Kanunun 90.maddesinin ikinci fıkrasına göre de siyasi partiler, tüzük ve programları dışında faaliyette bulunamazlar. Partilerin programlarını internet ortamından inceleyebilir, yazılanların faaliyetleriyle bağdaşıp, bağdaşmadığına karar verebiliriz. Onun için söze, yazıya değil, davranışa ve uygulamaya bakmak gerek. Aklımıza değil, duygularımıza hitap eden hitabet ve belagat sahiplerine kanmayalım. Bizi kandırabilirler.
Ne demişti Afrikalı bir bilge: 'Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde toprak vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı.'
Her zaman dini, etnik ve milli duygularımızı istismar ederek gözlerimizi kapamaya çalışanlar ve yalanlarını yutturanlar olacaktır.
18 yıldır iktidarda bulunan-ülkeyi yöneten- AKP. programından konumuzu ilgilendiren bazı alıntılar yapmaya çalışalım.
İnternet ortamındaki Şubat 2015'teki programda şu ilkeler var: 'Parlamentonun yasa çıkarmada ve denetimde etkin, bağımsız ve verimli olması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır. Yasama ve yürütme erkinin birbirlerinden net bir biçimde ayrılması için başbakan hariç diğer tüm bakanların meclis dışından atanmasını sağlayan sistem değişiklikleri araştırılarak kamuoyunda tartışmaya açılacak, bu konuda kamuoyunda oluşacak uzlaşmaya paralel olarak gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır.'
Programda, başbakanın olacağı ve parlamenter hükümet sistemine devam edileceği ifade ediliyor.
7 Haziran 2015'te yapılan milletvekili genel seçimi sonuçlarına göre, hiçbir siyasi parti tek başına iktidar olabilmek için gerekli olan 276 sandalye sayısına ulaşamadı. 9 Temmuz 2015'te Davutoğlu Başbakan atanarak hükümeti kurmakla görevlendirildi. Amaç, hükümet kurmak değil, erken seçime gidebilmek için Anayasa'da öngörülen 45 günlük süreyi tamamlamaktı.
Erdoğan istemiş olsaydı bir koalisyon hükümeti kurulabilirdi.
CHP, koalisyon ortağı olacağım diye mi bilemiyorum bu dönemde çok konuşulan yolsuzlukları soruşturmak için Meclisi harekete geçiremedi. TBMM Başkanı seçiminden önce Geçici Başkanlık Divanı ile konuyu görüştürebilirdi. İçtüzük buna cevaz veriyordu. Bu konuda uygulamalar da var. MHP de destek veriyordu. Kasım 2015'te yapılan erken seçime kadar konuyu Yüce Divana taşıyabilir, seçim sonuçlarını etkileyebilirdi.
AKP Haziran 2015'te yapılan seçimde tek başına iktidar olamadı, ama yeni bir seçimle kaybedilen iktidarı kazanma şansına sahip olabilirdi. Erdoğan için bir kayıp söz konusu değil. Zaten Cumhurbaşkanı. Partisi yeniden iktidar olabilirdi. Bu fırsatı kaçırmadı. 45 günlük süre içinde hükümet kurulamayınca yeniden seçime gidildi.
Kasım 2015 seçimi bir denemeydi. Seçmen yaratılan algılarla korkutuldu. Hükümetsiz kalınacak endişesi, terör ve beka gibi sorunlar etkili oldu ve AKP yeniden tek başına iktidar oldu.
AKP'nin artık bundan sonraki seçimlerde tek başına iktidar olmasının zorlaştığı kanaati ağır basınca yeni sistem arayışları başladı. Her ne olduysa Devlet Bahçeli işaret fişeğini ateşledi ve 2017 Anayasa değişikliği ile 'Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi'ne geçildi.
Haziran 2018'de yapılan seçimde, seçim kanunlarında yapılan değişiklikler sonucu MHP ile kurulan ittifak sayesinde Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi. Fakat partisinin parlamentoda salt çoğunluğu elde edemediği görüldü.
Bu genel değerlendirmeyi yapmamın nedeni, Erdoğan'ın yeniden seçilebilmek için izlediği yolu hatırlatmaktır.
Son günlerde erken seçim söylemleri dinlendirilmeye başlandı. Erken seçim kararı alınmazsa normal seçim 2023'te yapılacak. Erdoğan 2 defa Cumhurbaşkanı seçildiği için, 2023'teki seçime Anayasa hükümlerine göre katılması söz konusu olamaz. Kendisinin alacağı erken seçim kararı ile de seçime katılması ve aday olması mümkün değildir. Anayasa'nın hükümleri yoruma muhtaç değil, gayet açıktır. Aday olabilmesi için tek şart, parlamentonun 2023'ten önce bir erken seçim kararı almasıdır. Anayasa'nın 116.maddesine göre Parlamento, 360 milletvekiliyle böyle bir karar alabilir. AKP ve MHP'nin toplam milletvekili sayısı karar için yeterli değil.(Hürses'teki 'Erdoğan 3.kez Cumhurbaşkanı seçilebilir mi?' yazım).
Bunun için çağrılar başladı. Meral Akşener'e evine dön dendi. Diğer partilerden ve bağımsızlardan erken seçim için destek aranacak. Bu konuda başarı sağlanamazsa başka stratejiler devreye sokulacak.
Erdoğan; Parlamentonun erken seçim kararı alamayacağına ve cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olamayacağına kesin kanaat getirirse, bir yolunu bulup 'Parlamenter hükümet sistemi'ne geçmekten çekinmeyecektir. Zaten diğer partiler buna hazır.
Güzel söylemler ve diğer sorunlar bir yana, ülkenin ekonomik gerçekleri hiç iç açıcı değil. Döviz kurları yükselişte. Bir zamanlar ekonomiden sorumlu Ali Babacan, doların TL. karşısında % 10 değer kazanması enflasyonu % 1,5 arttırır diyordu. Enflasyon hayat pahalılığı demektir. Bundan dolayı bir erken seçim söz konusu.
Bu durumda; parlamento bir erken seçim kararı alırsa, seçimden sonra, böyle bir karar alamazsa, yine de 2023'ten önce 'parlamenter hükümet sistemi'ne geçilmesi olası gözüküyor.