Meydana gelen depremden dolayı seçimlerin, fiilen yapılıp yapılamayacağı ve bu nedenle ertelenip ertelenemeyeceği tartışılmaya başlandı.


Seçimlerin hangi durumlarda ertelenebileceği Anayasa'mızın 78.maddesinde düzenlenmiştir.


Maddenin 1.fıkrası şöyledir: Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir.


Bazı köşe yazarlarımız kararın en az 360 milletvekilinin kabul oyuyla mümkün olabileceğini belirtti.


Anayasa'mız karar ile ilgili nitelikli bir çoğunluk aramamıştır. Dolayısıyla Anayasa'nın toplantı ve karar yeter sayısı başlıklı 96.maddesine göre TBMM en az 200 milletvekili ile toplanır. Anayasa'da başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı 151' den az olamaz.


Anayasa'mız seçimlerin ertelenebilmesi için bir tek sebep saymış. O da savaş sebebidir. TBMM, savaş hali olmasına rağmen seçimleri ertelememe iradesine sahiptir.


Savaş kavramını Anayasa'mızın 92.maddesi bağlamında değerlendirmeye çalışalım:


92.maddeye göre, milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilanına izin verme yetkisi TBMM'nindir.


Seçimlerin ertelenmesinden önce savaş halinin ilanına karar verilmesi gerekecek.


TBMM İçtüzüğünün 129.maddesinin 1.fıkrası şöyledir: Anayasa'nın 92.maddesinin birinci fıkrası gereğince, yabancı bir devlete karşı veyahut belli bir devleti hedef tutmayıp Türkiye için savaş hukukunun yürürlüğe girmesini gerektiren hallerde savaş hali ilanına, Cumhurbaşkanının istemi üzerine, TBMM'ince karar verilir. Bu kararı Cumhurbaşkanı uygular.


Savaş ifadesi iç hukukumuzda 'Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu'nda şöyle tanımlanmaktadır:


Madde 3/3.- Savaş: Devletin bekasını temin etmek, milli menfaatleri sağlamak ve milli hedefleri elde etmek amacıyla, başta askeri güç olmak üzere Devletin maddi ve manevi tüm güç ve kaynaklarının hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan kullanılmasını gerektiren silahlı mücadeledir.


Madde 3/4.- Savaş hali: Savaş ilanına karar verilmesinden, bu halin kaldırıldığının ilan edilmesine kadar devam eden süre içinde, hak ve hürriyetlerin kanunlarla kısmen veya tamamen sınırlandırıldığı durumdur.


Anayasa'mız savaş halinin ilanı için ancak milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde söz konusu olabileceğini özellikle belirtmiştir. Bu konuda milletlerarası hukukun iç hukuktan üstün olduğunu vurgulamıştır.


Milletlerarası savaş hukukunda savaş sebebi ne olabilir?


Birleşmiş Milletler Şartı'nın 2(4).maddesi şu düzenlemeyi beyan etmektedir
:


'Tüm üyeler uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı gerek Birleşmiş Milletlerin amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.'


Dikkat edildiği takdirde 'savaş' yerine 'kuvvet' kavramı kullanılmıştır. Hüküm bütün devletler bakımından bağlayıcıdır
.


'Kuvvet' yalnızca silahlı kuvveti değil, ekonomik gücü, boykot veya ambargo uygulaması madde 2(4) kapsamında değerlendirilebilir mi?


Meşru müdafaa ile ilgili Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51.maddesi kesin olmasa da özel olarak silahlı kuvvete atıfta bulunmaktadır.


51.madde şu şekildedir:


'Bu antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyine bildirilir ve Konseyin işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez.'


İki maddeyi birlikte değerlendirdiğimizde 2(4) madde kapsamındaki yasağı ihlal eden ve 51.maddeye göre silahlı bir saldırı gerçekleştiren devlete karşı meşru müdafaa hakkı kullanabilecektir.


Meşru müdafaa hakkı, bir veya birden çok devletin silahlı saldırısına karşı koyma, saldırılardan korunma veya bir bölgenin düşman işgalinden kurtarılması gibi amaçların varlığı halinde söz konusu olabilecektir.


Saldırı gerçekleşmediği halde madde 2(4) te belirtildiği gibi tehdit söz konusu ise meşru müdafaa hakkı doğacak mı? Kuşkusuz bu da ayrı bir tartışmayı gerektirir.


Buraya kadar seçimlerin ertelenebilmesi için, milletlerarası hukukun meşru saydığı halleri çok dar bir hukuksal alanda değerlendirmeye çalıştım.


Anayasal düzlemde ve seçim hukukumuzda savaş sebebi dışında başkaca bir sebeple seçimlerin ertelenmesi mümkün görülmüyor.


Ancak, savaş sebebi dışında başka mücbir sebeplerin varlığı halinde seçimlerin ertelenebileceğini ileri sürenler de vardır.


Anayasa Mahkemesinin 2012/30 esas ve 2012/96 sayılı kararını da irdelemekte yarar var.


Karar, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanununun bazı maddelerinin iptali ile ilgilidir. Seçimin geri bırakılması başlıklı 5.maddesinin de iptali istenmektedir.


Madde 2012 yılında düzenlenmiştir. 1.fıkrası şöyledir: (1) Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkan görülmediğine dair karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı seçimi bir yıl geriye bırakılır.


Mahkeme maddenin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine karar vermiştir. Osman Alifeyyaz Paksüt, Mahkemenin iptal isteminin reddi görüşüne katılmamış ve bir karşı oy yazısı yazmıştır.


Babası Emin Paksüt'le Meclise yeni girmiş biri olarak 12 Mart Muhtırasından sonra 1971'de Anayasada yapılan değişikliklerde Dolmabahçe Sarayında 1 aya yakın süre zarfında beraber çalışma olanağı buldum. Gencecik toy bir memurdum. Malum merhum Emin Paksüt birçok Anayasa değişikliklerinde emeği vardır. Tesadüf oğlu Osman benim asker arkadaşımdır.


Fatih Altaylı'nın Habertürk'teki 'Seçim erteleme ve Anayasa Mahkemesi' başlıklı yazısında, …seçimleri ertelemek isteyen iktidarın elinde bir başka manivela var. O da Anayasa Mahkeme'sinin 2012/30 sayılı esas ve 96 sayılı karar metninde 'Savaş ve benzeri zaruret sebepleriyle seçimlerin yapılmasının fiilen imkansız kalması' halinde ertelenmesinin önünü açıyor diyor ve bunun Anayasaya aykırı olduğunu belirtiyor.


Mahkeme kararında şöyle denmektedir: Anayasanın 102(şimdiki 101) 'maddede Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevinin devam edeceği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla Anayasa koyucu yeni Cumhurbaşkanının seçilememesini bir boşalma hali olarak değerlendirmemiş ve bu nedenle de görev süresi bitmiş olsa bile yeni seçilen Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar eski Cumhurbaşkanının görevine devam etmesini Anayasa'nın 102(101).maddesinde hüküm altına almıştır. Bu nedenle savaş ya da başka bir nedenden kaynaklanan bir zaruret halinde seçimlerin fiilen yapılamaması durumunda herhangi bir erteleme kararı olmasa da süresi biten Cumhurbaşkanı görev yapmaya devam edecektir.'


Mahkeme burada herhangi bir erteleme kararı olmasa bile seçimlerin fiilen yapılamaması durumundan bahsetmekte ancak, bunun hukuki zeminini ortaya koyamamaktadır.


Osman Alifeyyaz Paksüt karşı oy yazısında şu görüşlere yer vermektedir:


'Yüksek Seçim Kurulu, Anayasa'nın 79.maddesinde düzenlenmiş olup, seçimlerin genel yönetim ve denetimi konusunda tam yetkilidir.'


'Mücbir sebep, hukukun evrensel ilkelerindendir. Cumhurbaşkanlığı seçiminin de mücbir sebeple ertelenmesi kuşkusuz akla gelebilir. Savaş hali, mücbir sebeplerden yalnızca bir tanesidir. Türkiye'nin katılmadığı ancak ülkemizi etkileyen nükleer bir savaş veya nükleer bir kazanın yol açabileceği nükleer bir felaket, büyük illerimizi vurabilecek çok şiddetli bir deprem gibi nedenlerle milyonlarca seçmenin güven içinde ve düzenli olarak oy kullanmasının mümkün olamayacağı haller de seçimlerin ertelenmesi için mücbir sebeptir. Bu gibi hallerde Anayasa'nın verdiği genel yetkiye dayalı olarak, seçim takvimini Yüksek Seçim Kurulunun belirleyeceği açıktır. Savaş hali ise uluslararası hukuka uygun olarak TBMM'nin vereceği kararla belirlenir. Savaş hali olan her durumun kendiliğinden mücbir sebep oluşturmaması da mümkündür (topraklarımızı doğrudan etkilemeyen, çok uzak bir bölgede katıldığımız bir savaş gibi)'


Her ne kadar bu görüşlerde, Seçimlerin genel yönetim ve denetiminden sorumlu YSK'nin seçimlerin ertelenmesine karar verme yetkisinin bulunduğu imasında bulunuluyor ise de hukuki bir izahı yoktur.


TBMM çatısı altında uzun yıllar beraber çalıştığım bilgisine ve görüşlerine çok değer verdiğim arkadaşım ve dostum TOBB Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fahri BAKIRCI'nın, 13 Şubat 2023 tarihinde Kısa Dalga'ya verdiği mülakatta konumuzla ilgili çok önemli açıklamalarda bulunmuştur.


Bakırcı, savaş ilanı söz konusu olmadığı sürece seçimlerin geriye bırakılmasının mümkün olmadığını belirterek, 'Anayasa'da öngörülen seçim süresinin Anayasa'da öngörülen özel sebep, yani savaş hali dışında ertelenmesi söz konusu olursa, Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan ve değiştirilemezlik niteliği bulunan 'demokratik devlet ilkesi' değiştirilmiş olacağından Anayasa sivil bir darbeyle değiştirilmiş olur ve bu tür bir değişiklik hukuksal değil siyasal bir asli kurucu iktidar yetkisinin kullanıldığı anlamına gelir' diyor.