Bugüne kadar kimlerden hesap soruldu ki; yolsuzluk yapanlardan, hortumculardan, görevlerini kötüye kullananlardan hesap sorulsun. Birbirimizi kandırmayalım.
Maalesef her şey sözde kalıyor. İcraata gelince sınıfta kalıyoruz. Söylediklerimizi unutuyor ve kendimizi kandırıyoruz.
İktidarı ele geçirenlerin zihinlerinin bir tarafında kirli işlere bulaşsak bizi de ileride kimse sorgulamazsın düşüncesi yatıyor sanki.
Aklıma çiftdüşün-çiftgörgü diye bir kavram geldi. Birbiriyle çelişen iki düşünceyi zihnimizde bir arada tutma ve bu düşüncelerin ikisine de aynı anda inanabilme sanatıdır
Başka bir anlatımla ciftdüşün, insanın iki çelişik inancı zihninde aynı anda bulundurabilmesi ve ikisini de kabullenebilmesi anlamına gelir.
Kişi, gerçeklikle oyun oynadığını da bilir, ama çiftdüşün uygulayarak kendini gerçekliğin çiğnenmediğine de inandırır.
Televizyon kanallarında boy gösteren, tarafsız ve bağımsız davranamayan kimi kişiler, bu oyunları çok güzel oynadıklarına şahit oluyoruz.
İroni o ki, Orwell'in distopyasında devletin şiddeti meşrulaştırma aracı olarak tasvir edilen çiftdüşün, bugün dünya çapında daralan çoğulcu politik alanları yeniden tahayyül edebilmemizin araçlarından biri haline gelmiş durumda.
Seçimler yaklaştıkça şiddet ve provokasyon olayları ivme kazanıyor her nedense. Bu konuda gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. Alınamıyorsa siyasi rant kazanılmaya çalışılıyor algısı toplumun zihninde yer almaya başlıyor.
Girizgahtan sonra konuma dönüyorum:
Millet ittifakı, Cumhurbaşkanı adayları olarak Kemal Kılıçdaroğlu'nu kamuoyuna ilan etti. Hayırlı olsun.
Kılıçdaroğlu, uzun zamandan beri yolsuzluk yapanlardan ve devlet hazinesini soyanlardan hesap soracaklarını yüksek tonda ve kararlı bir biçimde söylüyor.
Millet ittifakının kamuoyuna deklare ettiği anayasa taslağı var.
Hesap soracağız söylemleri yoğunlaşınca ve hele meblağ 418 milyar dolar gibi bir rakam olunca taslağı tekrar gözden geçirdim. Hesap sorma ile ilgili ne var diye.
Hazırlanan taslaktaki metinler, parlamenter sistem dönemindeki metinlerin bazı değişikliklerle revize edilmesinden ibaret görülüyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde yaşanan aksaklıklar, eksiklikler, adaletsizlikler giderilmeye ve denetlenebilir bir sistem oluşturulmaya çalışılmış.
Ancak, mevcut Cumhurbaşkanı ve yardımcılarıyla ilgili soruşturma mekanizmasının nasıl işleyeceği, uygulanacağı taslakta düzenlenmemiştir.
Malum bugünkü Cumhurbaşkanı tek başına büyük yetkiler kullanmaktadır. Eskiden Bakanlar Kuruluna verilen yetkiler de dahil. Kararları tek başına almaktadır.
Millet ittifakı, Anayasayı değiştirecek Meclis çoğunluğunu kazandığı ve taslak metin kanunlaştığı takdirde Cumhurbaşkanından hesap sorabilecek mi? Çünkü taslak metne göre Cumhurbaşkanı, ancak vatana ihanetle suçlandırılabilir. (Taslak madde 105 değişikliği)
Vatana ihanet suçu Ceza Kanununda tanımlanmamıştır. Tanımı yine taslaktaki metne göre Kanunla düzenleneceği belirtilmektedir.
Vatana ihanetten neyi anlamak gerekir? 1982 Anayasasında yer alan bu hüküm gerekçede de belirtildiği gibi eski metinden yani 1961 Anayasasından alınmıştır. 1961 Anayasasında '….vatan hainliğinden dolayı…', 1982 Anayasasında ise '….vatana ihanetten dolayı…' ifadeleri kullanılmıştır. İkisi de anlam itibariyle aynıdır.
1961 Anayasasının ilgili maddesinin görüşme tutanakları incelendiğinde 'vatana ihanetten' neyi anlamamız gerektiği ortaya çıkacaktır.
Madde üzerinde söz alan;
Fahri BELEN. '..Cumhurbaşkanının vatan hainliği ve Anayasayı ihlal ve nüfuzunu kötüye kullanmaktan kaydının ilavesini teklif ediyorum. Bu esbabı mucibe üzerinde fazla durmak istemiyorum, lüzumu cümlenizce malumdur. …..' Eski cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı kast ediyor.
Ahmet KARAMÜFTÜOĞLU. '….Vatana ihanet gibi, anayasayı ihlal suçundan dolayı Devlet Reisinin mesul addedilmesi lazımdır…. ' Almanya, İtalya, İsrail, Hindistan ve Lübnan anayasalarında Cumhurbaşkanının Anayasayı ihlal suçlarından dolayı suçlandırılabilir hükmünün yer aldığını belirtiyor. Devamla '…Bir Devlet Reisinin memleketi ne hale getirdiğini yakinen cümleniz bilmektedir. Anayasa, bir memleketin, bir milletin, bütün dayanağıdır. Bunun için Reisicumhur tarafından bozulmaması, bozulduğu takdirde ceza tehdidi altında bulunması lazımdır. Modern Anayasalarda, medeni memleketler anayasalarında bunların yer aldığını görüyoruz. Sayın Komisyon da zannederim kabul eder. Bu itibarla Anayasaya hüküm koymak memleket ve kanunlarımız için teminat olacaktır….'
Sırrı ATALAY. '……Yalnız mesuliyeti vatan ihaneti olarak tespit etmeye imkan yoktur. Bütün anayasalar; cumhurbaşkanlarının mesuliyetleri. Anayasayı ihlal ve hatta bir kanunu kasten ihlal etmesi mesuliyetlerini derpiş etmektedir. ……..Bir önerge vermiş bulunuyoruz. Yalnız vatan ihaneti, Anayasayı ihlal değil, herhangi bir kanunu kasten ihlalden dolayı da Cumhurbaşkanının mesul olmasıdır. Geçmişteki olayların sebepleri üzerinde durmak gerekir….'
Emin SOYSAL. '…..Muhterem arkadaşlarım, burada vatan hainliği suç denmemiştir. Vatan hainliği suçu karakterini teşkil eden, Anayasayı ihlale müteveccihtir. Öyle olduğu içindir ki, 1924 Anayasası yalnız hiyaneti vataniye dediği halde, Anayasa çıktıktan sonra bilahare vatan hainliği tabiri şeklini aldı, daraldı.'
Mehmet GÖKER. 'Efendim, bizim kanunlarımızda umumiyetle yeminin icrasından sonra, edilen yemine riayet etmemenin cezası nedir, bunlar gösterilmemiştir. Burada Reisicumhurun sorumluluğu mevzubahis olurken 98 nci maddeye yemine sadakatten ayrıldığı takdirde mesul olur kadının aynı şekilde konması zarureti vardır.'
KOMİSYON SÖZCÜSÜ Turan GÜNEŞ. 'Muhterem arkadaşlar, sondan başlayalım, Mehmet Göker arkadaşımın fikrine külliyen muhalifim Reisicumhur ben Türk Devletine yönelmiş olan şeylere karşı savunuyorum demekle yapmayacağı kalmaz. Müeyyide olmaz. Bilakis muhayyerül ukul yetkiler vermek demek olur. Buna imkan göremiyoruz. Vatan hainliği suçu Hiyaneti Vataniye Kanunu ile tanzim edilmiş idi. Milli iradeye karşı da, Meclise karşı da işlenen suçlar Hiyaneti vataniye sayılmıştır. Demokratik düzeni, laiklik düzenini yok eden suçlar vatan hainliğine dahildir.'
Sözcünün bu izahatı üzerine Sırrı Atalay takririni geri alıyor.
Sonuç olarak; Ceza Kanunumuzda vatan hainliği tanımı yapılmamış olsa bile sözcünün ifadesiyle demokratik düzeni, laiklik düzenini yok eden suçların –Anayasayı ihlal - vatan hainliği olarak kabul edilmektedir.
Peki görevden ayrılmış olan Cumhurbaşkanı ve yardımcıları görevleri ile ilgili suç işledikleri iddiasıyla haklarında nasıl soruşturma açılabilecek? Açık ifade etmek gerekirse Anayasa taslak metni kanunlaşırsa Erdoğan hakkında soruşturma bile açılamayacak? Çünkü bu konu düzenlenmemiş.
Taslakta bakanlarla ilgili bir düzenleme var. Ülkeyi yöneten tek kişi ve yardımcısı için yok.
Taslakla Anayasa'nın 105 inci maddesinde yapılan değişikliğe göre Cumhurbaşkanının şahsi suçlarından doğan sorumluluğu yasama dokunulmazlığı hükümlerine tabi olacak.
Taslak kanunlaşırsa görevde olan Cumhurbaşkanının şahsi suçları için yukarıdaki hüküm uygulanacak, ancak görevden ayrılan Cumhurbaşkanına uygulanamayacaktır.
Doktrinde Cumhurbaşkanı hakkında şahsi suçları iddiasıyla soruşturma açılabilmesi için milletvekillerinin tabi olduğu yasama dokunulmazlığı hükümlerinin uygulanabileceği ifade edilmektedir.
Ancak, bugünkü Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı hakkında bir suç işlediği iddiasıyla 301 milletvekili tarafından verilecek önergeyle Meclis soruşturması açılabilir. Suç, şahsi veya görev suçu olabilir.
Önergenin kabulü için Genel Kurulda 360 milletvekilinin oyu gereklidir.
Önerge kabul edilirse bir soruşturma komisyonu kuruluyor. Komisyon sonuçta Yüce Divana sevk kararı alır ve TBMM Genel Kurulunda da bu karar en az 400 milletvekilinin gizli oyuyla kabul edilirse Yüce Divana sevk kararı alınmış olur.
Devleti tek başına yöneten ve her alanda sayılamayacak görev ve yetkileri yine tek başına kullanmakla donatılan, ancak hakkında soruşturma açılamayacak güçte zırhlarla koruma altına alınan bir Cumhurbaşkanı var.
1980 darbesini gerçekleştiren generaller de 1982 Anayasa'sıyla kendilerini koruma altına almışlardı. Gelen gideni aratmıyor demek.
Sonuç olarak; Millet İttifakı Anayasa taslağına bugünkü Cumhurbaşkanı ve yardımcısından hesap sorulabilmesi, haklarında soruşturma açılabilmesi için geçici madde ile düzenleme yapması gerekiyordu.
Daha önce 11 Avrupa ülkesinin konu ile ilgili anayasa metinlerini inceledim. Değerlendirme sonucunda bu gazetede (Hürses) 4.7.2020 tarihinde 'Yolsuzluklar soruşturulamaz…' başlığı altında bir yazım yayımlandı.
İlgilenenlere duyurulur.