Kış…

Bu aralar fazlasıyla üşüyorum.

İçimi ısıtmak için sıcacık şarkılar dinliyorum.

Ve başarıyorum da.

Soğuğa teslim olup içini sıcacık şarkılarla doldurmak dünyanın en güzel olayı.

Mesela bir biletim olsa ve gezegenler arası bir yolculuk yapsam

Kah Ay'ın üzerinde delicesine dans etsem

Kah zamanın ellerimde olduğunu hissetsem

Belki de Marsa tek yönlü bir bilet iyi bir fikir olabilir?

Belki 2058 olurdu zaman

Belki de satürn'ün halkalarında kaykay ile kayardım.

Neden olmasın!

Fırtınalar

Yağmur…

Belki de şu aralar en huzur bulduğum şey…

Yağmur damlalarını yüzümde hissetmek,

Tabiat ana ile temasa geçmek olağanüstü ...

Uçup yağmurun kaynağına dokunmak isterdim.

Diyardan diyara dolaşmak belki.

Rüzgara kuşkusuzca teslim olmak…

Bedenimi o güzel tını ile sarsmak

Penceremden yağmurun kışkırtıcı dansını izlerken çilek kokulu mumlarımı pencere önüne diziyorum.

Buğulu ve hüzünlü bir görüntü oluşturuyorlar.

Rüzgar ağaçlardan süzülüyor, acımasızca pencereme çarpıyor.

Geçmişe gidiyorum.

Yıkık dökük harap olmuş bir yerdeyim.

Rüzgarlara direniyorum.

Ben rüzgara aşıktım.

En zor şeye aşıktım

Tutması ve zapt edilmesi en zor şeye…

Bir rüzgar beni dönüp dolaşıp hep aynı kıyıya götürüyor

Ve ben o kıyıya her seferinde direniyorum…

Geri dönüyorum.

Sayfalar dolusu şiirler gibi

O kıyıya delicesine aşığım.

Orada bulunmaktan hoşnut olmadığım ama vazgeçemediğim kıyıya müptela oluyorum.

Yine kırılıyorum.

Yine teslim oluyorum.

Islak bir teslimiyet benimkisi…

Ellerime deniz kabukları takılıyor

Alıp şimdiki zamana saklıyorum

Gözlerimi açıyorum.

Mumlar bitmek üzere

Yağmur dur durak bilmiyor.

Ve ben yine geçmişime teslim olmuş bir şekilde mumları söndürüyorum.

Belki de bir daha yakmamak üzere.