İçinde bulunduğumuz yüzyılda sosyal, kültürel, ekonomik sebeplerle ama daha çok savaş-terör gibi nedenlerle göç oranlarında görülen artış; giderek toplumların yapısını değiştirecek önemli bir dinamik olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan gittikçe hızlanan bu kitlelerarası trafik ve yoğun göç durumu; başta eğitim, entegrasyon ve sosyal yapıda değişme gibi birçok sorunu da toplumların karşısına çıkarmaktadır. Göç; içinde birçok zorluğu barındıran çoğu zaman başı travma, ortası azim-mücadele ve sonu ise bazen kayboluşla bazen dönüşümle biten sancılı bir macera aslında. Ancak bu ve buna benzer sancılar; yalnızca göçmenler için değil, aynı zamanda göçmenleri içine alan yerleşik toplumlar için de geçerli.

Türkiye son dönemlerde farklı göç dalgalarına maruz kaldı. Suriyeliler, Iraklılar, Afganlılar derken şimdi de Ukraynalılar… İçişleri Bakanlığının kayıtlarına göre Rusya-Ukrayna savaşının başlaması ile birlikte yaklaşık 20 bin 550 Ukrayna vatandaşı ülkemize gelmiş. Savaşın gidişatına ve Ukrayna üzerindeki yıkımına bakılacak olursa halihazırda Edirne'de ve Kırklareli'ndeki yurtlarda misafir edilen bu yeni misafirlerimiz de tıpkı diğer misafirlerimiz gibi yakın zamanda misafir olmaktan çıkarak toplumumuzun yenibir unsuru olarak Türk tarihi ve toplumu içindeki yerlerini alacaklar.

Uluslararası Göç Örgütünün verdiği sayıya bakılacak olursa Türkiye'de ikamet eden göçmen ve mültecilerin sayısı şu anda 3,9 milyon. Düzensiz göçmenleri, eğitim ya da çalışmak için uzun süreli olarak ülkemize gelenleri ve Türkiye'ye geldikten sonra Türkçe dahi konuşamayan ama bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını hızlıca alanları da bu sayıya dahil edecek olursanız nerdeyse 5 milyona yakın bir kitle…

Böyle devam edecek olursa görünen o ki bu vatanın asli unsuru olan Türkiyeliler kendi ülkelerinde hadi azınlık demeyelim ama sayıca değilse bile fikirce, zikirce ekseriyeti kaybedebilirler. Dahası suç oranlarında gerçekleşecek artışlarla iç huzurunu bile arar hale gelebiliriz. Misafirin suç işlemesi fikri size garip mi geldi?

21.yy Türkiye Enstitüsünden Doç. Dr. Murat Koç, yaptığı bir çalışmada göç ve suç oranları arasında çok yönlü bir ilişki olduğunu söylüyor. Göç alan toplumlarda göçmen gruplardaki genç erkek nüfusun fazlalığının, göçmenlerin eğitim seviyelerinin düşüklüğünün ve yaşam becerilerindeki zayıflığın, göçmenlerle yerleşik halk arasında kültür çatışmalarına neden olabileceğini söyleyen Koç'a göre göçmenlerin yerleştikleri bölgeler de daha çok suça elverişli bölgeler. Diğer taraftan istihdama ilişkin sorunlar ve asimilasyonun etkileri de bu olumsuzluklarla birleşince ileride göçmenlerin suç verilerinde önemli bir artış eğilimi görülmesi de kaçınılmaz gözüküyor.[1]

Nitekim geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa İl Göç İdaresine ait binanın camları kendilerine verilen hizmeti beğenmeyen 'misafir'lerimizce taşlanarak kırılmış. Koruma altındaki asi göçmenlerden korunmak zorunda kalan yerleşikler… Masum sıfatı taşıması gereken misafirlerde 'asilik', oldukça ironik bir durum değil mi?

İlk defa 'arketip' teorisini insan psikolojisiyle birleştiren Carl Gustav Jung'a göre toplumlarda var olan on iki temel arketipten ikisini 'asilik' ve 'masumluk' oluşturuyor. Yeryüzündeki cenneti bulmayı amaçlayarak mutluluğun peşinden koşan ve bu aitlik arayışındaki en büyük korkusu da yanlış bir şey yaparak cezalandırılmak olan masumluk arketipinin aslında göçmenlerde olması beklenir. Oysa bizdeki göçmenler; kuralların yıkılmak için olduğuna inanan temel amacı intikam olan ve bu uğurda da işe yaramayanı dönüştürme hedefi ile hareket eden 'asilik' arketipi ile ortaya çıkıyor.

Tüm bunlar, hızlı yaşanan göç hareketleri ile birlikte Türk toplumunun iç dinamiklerinin de bozulmakta olduğunu gösteren önemli belirtiler.

Göçler yüzyılı diye adlandırılan bu devirde Allah tüm insanlara Veysel'in dizelerindeki göçü yaşatsın diyelim!

Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece

Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece

Uykuda dahi yürüyom
Kalmaya sebep arıyom
Gidenleri hep görüyom
Gidiyorum gündüz gece

Kırk dokuz yıl bu yollarda
Ovada dağda çöllerde
Düşmüşem gurbet ellerde
Gidiyorum gündüz gece

Düşünülürse derince
Irak görünür görünce
Yol bir dakka mikdarınca
Gidiyorum gündüz gece

Şaşar Veysel işbu hale
Gah ağlaya gahi güle
Yetişmek için menzile
Gidiyorum gündüz gece

Aşık Veysel

---------------------------------------------------

[1] Koç, M ve Türk, Z. E. 'Suriyeli sığınmacılar bağlamında suç-göç ilişkisi', Göç Araştırmaları Merkezi, 2020.