Dünya üzerinde 6000'den fazla dil konuşulduğu tahmin edilmektedir. Farklı dillerin nasıl ortaya çıktığı halen gizemini koruyan bir konudur. Yapılan çeşitli araştırma ve testlerin sonucunda bilim insanları bu konuyu şöyle açıklamaktadır. İnsanlar ilk olarak nesnelere benzeyen işaretler vasıtasıyla eylemlere bir referans oluşturuyor. Farklı insanlar aynı nesneler için aynı işaretleri kullanmaları gerektiğini fark ederek ve birbirilerini taklit ederek koordinasyon sağlıyorlar. Zamanla işaretler bir anlam kazanmaya başlıyor ve geleneksel bir hal alıyor. Daha karmaşık durumlar aktarılmak istendiğinde dil bilgisi ortaya çıkmaya başlıyor.

Yaşayan dillerin hepsi büyük bir çeşitliliğe sahip. Her dilde benzer kavramları açıklama ve ifade etme şekli farklı. İnsanların birbirlerinden uzak yerlerde yaşaması zamanla aralarında ortak kavramların oluşmasına neden oluyor. Kişilerdeki şive farklılıkları zamanla toplumun geneline yayılıyor ve sadece o toplulukta şekillenmeye başlayarak yeni bir dilin oluşmasına neden oluyor.

Farklı kültürel değerlere sahip insanların bir araya gelmesi de ilk başlarda farklı diller konuşulsa bile zamanla birbirleriyle anlaşmak zorunda olduklarından ortak bir dil geliştirmelerine neden oluyor.

Bilim adamlarına göre tarihsel sürecin başında bile birden çok dil olduğu düşünülüyor. Zamanla insan toplulukları çeşitli nedenle yer değiştirdikçe, yaşanılan göçler sonucu birbirlerinden ayrılarak yeni gruplarla bir araya geldikçe diller şekillenmeye devam ediyor.

Bunun dışında ilk başlarda tek bir dil olduğunu savunan bilim insanları da yok değil. Onların varsayımına göreyse insan topluluklarının yer değiştirmeleri sonucu dillerin farklılaştığı savı.

Ancak farklı görüşe sahip olan her iki tarafında birleştiği ortak nokta ilk aşamalarda konuşulan dilin bizim anladığımız karakterde bir dil yapısında olmadığı. Yani düzgün ve anlamlı cümleler oluşturularak konuşulmadığı.

Dillerin nasıl ortaya çıktığına dair yapılan pek çok deney var. Bunlardan biri ne yazık ki korkunç olarak nitelendirilebileceğimiz bir deney. 13. Yüzyılda yapılan bu deneyde bebekleri inceliyorlar. Bebekleri bir odaya kapatarak kendi aralarında bir dil oluşturup oluşturamayacaklarını anlamaya çalışıyorlar. Elbette deneyden bir sonuç alınmıyor ve ne yazık ki deney bebeklerin ölümü ile sonuçlanıyor.

Ancak dilin nasıl oluştuğunun tespitinde yapılan tüm deneyler bu şekilde canice değil. Örneğin 1980'li yıllarda işaret dilini baz alarak yapılan deney gibi. Bu deneyde iki grup çocuk iki ayrı odaya alınıyor. Aralarında sesli iletişim olmadan sadece görüntünün olduğu bir görüşme yapmaları isteniyor. Bu görüntülü görüşme üzerinden kullanılan mimikler, jestler, el hareketleri izleniyor. Sonuç olarak yaklaşık yarım saat sonra gruptakilerin sadece somut nesneleri değil soyut kavramları da anlatabilecek duruma geldiği görülmüştür.

Dillerin oluşumu bize anlaşılması çok zor bir konu gibi gelse de bebeklerin çıkardıkları sesler, eşler veya aile içinde kısaltmalarla konuşulan anlamsız sayılabilecek kelimelerin kullanılması ile (sadece ilgili kişiler arasında anlaşılması mümkün olan) yapılan konuşmalar ilkel zamandaki dilin oluşumuna birer örnek aslında.