Yeni bir umut, yeni bir devlet, yeni bir ulus yaratmak için uzun, yorucu ve türlü engellerle, tehlikelerle dolu bir yolculuğun başlangıcıdır 19 Mayıs. Bu umut yolculuğuna çıkan Mustafa Kemal Atatürk'tür.

I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale'de tarih sahnesine çıkan ve Emperyalist güçleri durduran Mustafa Kemal Atatürk, Doğu ve Güney Cephelerinde de çok büyük başarılar kazanmıştır. Liman von Sanders komutasındaki Yıldırım Orduları Filistin Cephesi'nde bozguna uğramış, askerler darmadağın olmuştur. 7. Ordu Komutanı olan Atatürk, dağılan askerleri toplayıp bir düzene sokmuş ve çarpışarak Halep'in kuzeyine kadar çekilmiştir. 26 Ekim 1918'de İngilizleri durdurmuş ve gerekli önlemleri alarak Anadolu'nun güney sınırını belirlemiştir.

Ne var ki Osmanlı Yöneticileri 30 Ekim 1918'de koşulları çok ağır olan Mondros Ateşkes Anlaşması'nı imzalamışlardır. Bu anlaşmanın 7. Ve 24. Maddeleri ülkenin kolayca işgal edilmesini sağlayacak niteliktedir. Nitekim güvenlikle ilgili olan 7. Maddeye dayanılarak 31 Ekim'den itibaren işgaller başlamıştır.

Atatürk, anlaşmanın ret edilmesini istemiştir. Kurtuluş için Adana çevresinde ön görüşmeler yapmış ve halkın örgütlenmesi için çalışmalara başlamıştır. Atatürk, 13 Kasım 1918'de İstanbul'a geldiğinde İtilaf Devletleri'nin donanmaları İstanbul'u işgal ediyordu. Savaş gemileri arasından geçerken 'Geldikleri gibi giderler.' dedi.

Atatürk, İstanbul'da altı ay kadar kaldı, bu süre içinde kurtuluş için çözüm aradı, hemen her kesimle görüşmeler yaptı. Ne var ki aradığını bulamadı. Çünkü emperyalist işgalleri engellemek, ulusu tutsaklıktan kurtarmak için İstanbul'dakiler kılını bile kıpırdatmamıştı. Herkes uyur gibi yapıyordu.

Anadolu'ya, inandığı ve güvendiği ulusunun yanına gitmenin yollarını aramaya başladı. Bu sıralarda samsun ve çevresinde huzursuzluklar baş göstermişti. Bu huzursuzluğu gidermek için 9. Ordu Müfettişi olarak görev aldı. Kısa sürede karargahını tamamladı. Kendisiyle birlikte karargahta 19 kişi oldu: 'Kurmay Albay Refet (Bele), Kurmay Albay Kazım (Dirik), Dr. Albay İbrahim Tali(Öngören), Kurmay Yarbay Mehmet Arif (Ayıcı), Kurmay Binbaşı Hüsrev (Gerede), Topçu Binbaşı Kemal (Doğan), Dr. Binbaşı Refik (Saydam), Piyade Yüzbaşı Cevat Abbas (Gürer), Kd. Yüzbaşı Mümtaz (Tünay), Yüzbaşı İsmail Hakkı (Ede), Yüzbaşı Ali Şevket (Öndersev), Yüzbaşı Mustafa Vasfi (Süsoy), Üsteğmen Hayati Bey, Üsteğmen Arif Hikmet (Gerçekçi), Üsteğmen Abdullah (Kunt), Teğmen Muzaffer (Kılıç), 1. Sınıf Katip Faik (Aybars), 4. Sınıf Katip Memduh (Atasev) (samsunkulturturizm.gov.tr)'.Araştırmacı yazar Murat Bardakçı, İşte 19 Mayıs Gerçeği adlı yazısında Atatürk'ün karargahında 23 personel, 25 er ve eğerli altı adet at bulunduğunu belirtmektedir(www.hurriyet.com.tr-19-m...).

Koyu bir İngiliz yanlısı olan Şeyhülislam Mustafa Sabri ve Adliye Bakanı Mehmet Cemil, Atatürk'ün 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a gönderilmesine karşı idi. 15 mayıs 1919'da Yunan ordusu İzmir7i işgale başladı. Atatürk, Samsun'a hareket edeceği gün (16 Mayıs 1919), kendisiyle ilgili duyumları ve düşüncelerini şöyle anlattır:

'Şişli'deki evi bırakmak üzereyiz. Bandırma Vapuru Galata Rıhtımı'nda hazır, bildiğimiz bu. Karargahımızdan olanlar, belirlenen saatte rıhtıma toplanmış olacaklardı. Otomobil, kapımın önündeydi. Evdeki vedaları bitirmiştim. Tam o sırada gelip beni büroma götüren bir dostum, aldığı bir habere göre benim ya hareketime izin verilmeyecek yahut vapurun Karadeniz'de batırılacağını söyledi. Yıldırımla vurulmuşa döndüm. Daha sonra uzun süre birlikte çalıştığım bir kurmay da gelip aynı şeyleri söyledi. Biraz yalnız kalıp düşündüm, bu dakikada düşmanların elindeydim. Bana her şeyi yapabilirlerdi. Bunun için beni Karadeniz'in coşkun dalgaları arasında yakalamak gerekir. Düşündüklerimi yapmaktan men edilmek ö, ölmekle eşit idi. Hemen karar verdim, otomobile atlayarak Galata Rıhtımı'na geldim. Gemi uzaklarda idi, sandallarla vapura gittik, kaptana yola çık emrini verdim, anacak Kızkulesi yakınlarında denetime tabi tutulduk. Kontrol uzadı. Bir kararsızlık olabilir, diye düşündüm. Bundan yararlanmak için kaptana hazırlıkları çabuklaştır dedim.'

'27 yıllık kaptan, demir aldırmaya başladı, ben kaptan yerinde idim. Karadeniz Boğazı'ndan çıkarken kaptana tehlikeli olasılıkları anlattım, ne aksi, bu denizi pek tanımam, pusulamız da bozuk dedi. Olduğunca kıyıları izlemesini önerdim. Kıyıyı izleye izleye Sinop'a geldik. Kasabaya çıktım, oradakilerle görüşerek Samsun'a kolaylıkla gidebileceğimiz bir yol olup olmadığını sordum, yokmuş. Bir an önce Samsun'a ulaşmak istiyordum. Yine aynı tertiple giderek 19 Mayıs 1919'da Samsun Limanı'na vardık (ABE 3, s. 100).' Atatürk, Samsun ufkundan parlayan bir güneş gibi gönüllere sevinç ve ışık doldurmuştu. Bu nedenle 19 Mayısaydınlık bir tarihtir.

Atatürk, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığında ülkenin genel durumunu şöyledir:

'Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup I: Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, koşulları ağır bir anlaşma imzalanmış. Büyük Savaş'ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı'na sürükleyenler, memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve tahtını koruyabilmek için hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmaktadır. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükûmet aciz, onursuz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.'

'Ordunun elinden silahları ve cephaneleri alınmış, alınmakta. İtilaf Devletleri, birer bahane ile donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan askerleri; Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar çalışmakta. 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusu İzmir'e çıkarılıyor. Bundan başka her tarafta Hristiyan azınlıklar gizi ya da açıktan kendi özel emelleri ve maksatlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar. Mavri Mira, Pontus Cemiyeti, Kürt teali Cemiyeti, Teali Cemiyeti, İngiliz Muhipler Cemiyeti gibi zararlı dernekler de kendi amaçlarını gerçekleştirmeye çabalıyordu(Söylev s. 1-6).'

Mustafa Kemal Atatürk, Samsun ve çevresindeki huzursuzluğu giderdikten sonra Havza'ya geçti, oradan asker ve sivil kurumlara ve yetkililere gönderdiği buyruklarla örgütlenmenin temelini atmaya başladı. Havza Müftüsüne protesto mitingi düzenlettirdi.

İngilizler, Atatürk'ün karargahından kuşkulanmışlardı, bu nedenle Samsun'a gitmesini durduramadılar ama İstanbul'a dönmesi için Osmanlı Hükûmetine baskıya başladılar. Bunun üzerine Atatürk, geri çağrıldı ise de bu çağrıya uymadı: 'Zorlanırsam, görevimden istifa ederek Anadolu'da ve ulus sinesinde kalacağım, vatan görevime bu kez daha açık adımlarla devam edeceğim, ta ki ulus bağımsızlığa kavuşsun(ASD I, s. 16).' Atatürk, Havza'dan Amasya'ya geçti ve 12 Haziran 1919'da Amasya halkına selendi:

'Amasyalılar!

Padişah ve hükûmet, İtilaf Devletleri'nin elinde tutsak, memleket elden gitmek üzeredir. Bu kötü duruma çare bulmak için sizlerle iş birliği yapmaya geldim. Düşmanlarımızın Samsun'dan yapacakları herhangi bir çıkama eylemine karşı ayaklarımıza çarıklarımızı çekerek dağlara çekilerek vatanımızı en son kayasına kadar savunacağız(Ş. Süreyya Aydemir, Tek Adam II, s. 41).'

Atatürk, Amasya'da Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele ile bir araya gelmiş, kurtuluş için önemli karar almış ve bunu bir genelge ile halka ve dünyaya duyurmuştur. Amasya Genelgesi'nde; 'yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir. Ulusan bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. Sivas'ta ulusal bir genel kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır( Nutuk, s. 21).' denilmektedir.

Amasya Genelgesi, ilk ez ulusal egemenlik ilkesine yer vermektedir ve laikliğin temelini oluşturmaktadır. Atatürk, Amasya Genelgesi ile dış dünyaya, işgalcilere, işgale çanak tutanlara şöyle demektedir. 'Padişah ve hükûmeti, artık Türk ulusunu temsil etmemektedir. Türk ulusu ile görüşecek, konuşacak bir durumunuz var ise Sivas'ta toplanacak ulusal kongrenin seçeceği temsilcilerle konuşacak, tartışacak ve anlaşacaksınız(Prof. Dr. Suna Kili, Atatürk Devrimi, s. 130-131).'

Atatürk, Amasya'dan Sivas'a geçer, Osmanlı Hükûmeti, Atatürk'ü tutuklatmak için Elazığ valisini görevlendirirse de vali başarılı olamaz. Sivas'tan Erzurum'a gider ve Erzurum Kongresi'ne katılır. İngilizler, Kongrenin yapılmasına engel olmak isterlerse de başarılı olamazlar, Atatürk'ten çok net ve sert yanıt alırlar. Erzurum Kongresi'nde 30 1918'de ordularımızın çekildiği son hatlar, güney sınırımız olarak benimsenmiş, ulusal güçleri etken, ulusal istenci egemen kılmak, yurt bütünlüğünü gerekirse silahla savunmak, korumak gibi çok önemli kararlar alınmıştır.

Erzurum Kongresi'nde seçilen Temsil Kurulu Sivas Kongresi'ne katılmak için Sivas'a gelir. Kongre 4 Eylül 1919'da başlar ve 11 Eylül'de son bulur. Burada genişletilmiş Temsilciler Kurulu seçilir, kurul başkanı Atatürk'tür. Mandacılık, İngiliz koruyuculuğu gibi düşünceler itibar görmez, 'ya istiklal ya ölüm!' parolası egemen olur. Temsil kurulu Sivas'tan ülkeyi yönetmeye başlar ve 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelir.

Osmanlı Meclisi, 17 Şubat 1920'de Erzurum ve Sivas kongrelerinde benimsenen ulusal Ant'ı kabul eder. Ulusal Ant, Milli Mücadele hareketinin iç ve dış ilkelerini kapsamaktadır. Ulusal Ant, işgalcileri rahatsız etmiş ve hükûmetin istifa etmesini istemişlerdi. Yeni kurulan Salih Paşa Hükûmeti de İngiliz isteklerini benimsemeyince 16 Mart 1920'de İstanbul eylemli olarak işgal edildi, meclis dağıtıldı, kimi mebuslar tutuklandı. Bunun üzerine Atatürk Ankara'da olağanüstü bir meclisin toplanacağını duyurdu ve tüm hazırlıklar tamamlanınca 23 Nisan 1923'te Ankara'da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, ulusun egemenliğini, ulus adına kullanmaya başladı.

Türkiye Büyük Millet Melis ve Hükûmeti, Kurtuluş Mücadelesini demokrasinin tüm kurallarına uyarak başardı. Önce Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalandı, Saltanat kaldırıldı, Lozan Barış Antlaşması ile yeni Türkiye Devleti dünyaca tanındı. Ankara başkent oldu ve 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet duyuruldu. Bundan sonra da çağdaş devletin çağdaş ulusunu yaratmak için bir dizi devrimlere girişildi. Atatürk, Cumhuriyetimizin korunmasını Türk gençliğine emanet etmiştir. Bu nedenle 19 Mayıs Gençlik Bayramıdır.

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun.