Aşk olmayan yerde günler hep ağır aksak geçerdi, her şey ağırdı.
Aşk sonu belli olmayan bir yolculuktu.
Aşk olmayan yerde hiç bahar gelmez, mevsim hep sonbahar ya da kıştı. Güneşin aydınlığı bir yok olmaya görsün günlerce sürerdi karanlık. Yapraklar hiç yeşermez, mevsimsiz dökülürdü. Çiçekler açmadan solardı.
Aşk olmayan yerde yaşamak hep zordu.
Aşk olmayan evlerde yaşayan insanların yaşamları uzak bir yolculuğa çıkmadıktan sonra yaşamları değişmez.
Aşk olmayan evlerde odalar hep karanlıktı, aşksız insanlar ampullerin aydınlattığı sahte ışıklar altında karanlık ruhlarını aydınlatmaya çalışırlar ama başaramazlar.
Aşk olmayan yerlerde topraklar hep çoraktır, yağmur bulutlarını alıp götürmüştür deli bir rüzgâr.
Aşk olmayan evlerde yaşamak sürekli ızdırap vericiydi.
Aşk olmayan evlerde eşler aynı yatakta yatmamaları gerekiyordu çünkü zarar verebilirdi birbirlerine duygusal ya da fiziksel olarak.
Aşk olmayan yerlerde yaşayan insanlar her gün intihar ederler aslında, bedenleriyle yaşasalar da bir ölü gibi ruhsuz dolaşırlar.
Aşk olmayan evlerde yaralı doğar çocuklar, hep özürlüdür yaşamları.
Aşk olmayan evlerde insanlar birbirine yabancı yaşarlar. Yolunda gitmeyen birden fazla sorun vardır. Aynı evde yaşıyor olsalar da dünyaları çok farklıdır.
Aşk olmayan evlerde yaşayan insanların yüreklerinde her gün büyüyen bir açlık vardı. Bu açlığı giderecek birçok şey yaparlar ama aşkın susuzluğu sadece aşkla geçer, aşkın aşktan başka ilacı yoktur. Aşkın yerine yüzlerce son model otomobiller ve bilgisayarlar verseler açlığı giderilemez.
Aşk olmayan evlerde her şey sıkıcıdır. Yapılan işler zorunluluk olduğu için yapılır. Oysa aşk bir ortaklık duygusudur. Yalnız, yapayalnız olmadığının duygusudur.
Aşk olmayan bir yürekle beklenen otobüs durakları hep soğuktur. İnsanlar, hiç heyecan duymadan öylesine, durağın bir yerlerine yaslanıp uzaklara bakarlar. Uzak yollara ve boşluğa doğru...
Aşk olmayan evlerde yaşayan insanların kulaklarında hep eski bir şarkının ezgileri vardır.
Eski bir şarkı hiç susmaz o yüreklerden. O şarkı yaşanamayan sevdaların bastırılmış duyguların bastırılmış, öldürülmüş sesidir. O şarkı hayatın kaybedilmiş güzelliğidir.
Hiç bir şeyin karşılığı olmaz aşk olmayan evlerde. Ne kadar emek versen de ne kadar değer versen de ne kadar çok hizmet etsen de yine de bir tek sevgi sözcüğüne hasret çekenlerin hasreti devam eder.
Aşk olmayan evlerde kıskançlık vardır. İnsanlar her gün birbirlerinden şüphelenirler ve birbirlerinin açığını çıkarmaya çalışırlar. Çünkü bilmezler kıskançlığın önce insanın kendisine güven duymamasından kaynaklandığını.
Aşk olmayan evlerde cici anneler, üvey çocuklar vardır. Cici annelerin avuç içlerinde saklıdır gerçek yüzleri, hüznün sancıları ise çocukların yüreklerinde. Aşk olmayan evlerde eksik babalar vardır çocuklarıyla bir köprü kuramadıkları.
Aşk olmayan odalarda yatan çocukların üstü hep açılır geceleri ve hep üşürler.
Aşk olmayan yerlerde hep korkak insanlar vardır. Korkak ve tek başına insanlar yaşar aşkın olmadığı evlerde. Aşksız insanlar hep kaçarlar kalabalık sokaklardan, tıka basa dolu alışveriş merkezlerinden. Onlar tenha ve sığ yerleri severler.
Aşk olmayan yerlerde güller açmadan solar...
Aşk olmayan evlerin mutfaklarında sevgi olmadığı için yemek iyi pişmez. Ya tadı fazladır ya da tuzu yoktur. Bazen tamamen yanar, bazen çiğ kalır, bereketi olmaz. Yemekle birlikte aşk pişirilmelidir.
Aşk olmayan evlerde gözler hep yakındır gözyaşına. Bazen anımsanan bir hatıra, bir şarkı kanatır yürekleri. Derin bir özlem yakar yürekleri, acıtır insanın canını.
Aşk olmayan yüreklerin içinde her gece bir gemi kalkar gizlice kimselerin duymadı bir başka kente doğru.
Ve yolculuk hiç bitmez.
Hep sürer.
Sonu yoktur bekleyişlerin ve özlemlerin.
Her bahar çatlar tohum ama açmadan solar.
Ama umut hep vardır.
Bir ömür biter hayaller bitmez.
Karar sizindir.
Aşk olmayan evlerin kapılarına kilit vurulmalı.
Ya kilit vurur kapıya çekip gidersiniz, gemileri yakarak ve ardınıza bakmadan.
Ya da kabullenerek yaşamınızı ağır ağır çıkarsınız merdivenleri.
Kilitleri yüreğinize vurarak...