Bir kurumda veya büroda hizmet veren bir yetkiliye işiniz düştüğünde, yardım talep ettiğinizde ya da ona bir şey sorma ihtiyacınız olduğunda, ulaşamayabilirsiniz. Ulaşsanız da “vaktim yok, müsait değilim!” gibi yanıtlar alabilirsiniz. Söz konusu davranışın günümüzde özellikle belli makam ve üst düzey meslek sahibi olanlarda, yaygın olduğu gözlenmektedir. Bu gibi kimselere ulaşmak, gerçekten hayli emek ve çaba gerektirmektedir. Söz konusu durum, kamuda olduğu kadar özel sektör için de geçerlidir. Eskiden de çok farklı değildi ancak günümüzde yaygınlaştığı ve kültürel özellik haline geldiği kanaatindeyim.

İnsan düşünmeden edemiyor: belli makamlara gelmiş bu tür insanlar, sorunları çözmeyeceklerse buralara, bu seviyelere niye gelirler? Bu koltuklara neden otururlar? Yoksa geldikleri makamın sorumluluğunu (ve sorunlarını) bilmezler mi? Makamları aşağıdakilere emir verme, topluma tepeden bakma yeri mi görürler? Zamanlarını insanların ve toplumun veya kurumun sorunlarını çözmek gibi konularda değil de hangi konularda harcarlar? Vakitleri şimdi değil de ne zaman, burada değil de nerede (yoksa mezarda mı) olacak? Anlamak gerçekten zor...

Ne yazık ki bazıları belli makamları, fırsatları değerlendirme (veya yararlanma) yeri olarak görmektedir. Bu konuda genel bir zafiyetin olduğu açıktır. Bunun biran önce değişmesi, belki de değiştirilmesi gerekmektedir. K. Popper’in benzer ifadesiyle makamların (hatta yaşamın) problem çözme alanı olduğu gerçeği, tüm bireylere öğretilmelidir. Özellikle yetkili olanlara üstelik olacaklara…

Hep söylenir ya önce eğitimle başlamak gerekir. Çocuklardan önce anne ve babaları eğitmeli, onlara öğretmeli. Aksi takdirde eğitimle elde edilen yetilerin, pratik yaşama yansıması, pek kolay değildir.

Kendi dinimiz başta olmak üzere diğer büyük dinlerin temel öğretilerinden biri de yetime, yoksula, düşküne, ihtiyacı olana, yolda kalmışa ve benzerlerine yardım etmenin; insanların sıkıntılarını imkânlar dâhilinde gidermenin; Allah katında kıymetli olduğudur. Ayrıca Hz. Muhammed, yerdekilere yardım edenlere, göklerdekilerin yardım edeceğini bildirmiştir.

Dinlere göre bu eylemler, dünyevi maddi kazançlar elde etmekten daha kıymetlidir. Kaldı ki insanlara yardım etmek veya onların sıkıntılarını gidermek, sadece maddi destekle olacak şeyler değildir. Yardımı, salt maddi konularda yapılmış eylemler şekline indirgemek de doğru değildir. Kişinin işinin geciktirilmeden yapılması, zorlaştırılmaması, kolaylaştırılması, bugünün işinin yarına bırakılmaması, örneğin hekimin hastasına gerekli ilgiyi göstermesi gibi pek çok eylem, bu hususta önemlidir.

Maddi yardımlar ile onu gerçekleştirmek için elde edilecek servet de elbette önemlidir. Servet sınırlı olunca, maddi yardımlar sınırlı olacaktır. Ekonomik ve teknolojik ilerleme olmadan da servet birikiminin gerçekleşmesi kolay değildir. Diğer yandan ekonomik ve teknolojik ilerlemenin, bir anlamda insanlara yardım etmek ve onların sıkıntılarını gidermek olduğu da düşünülebilir. Ancak burada ölçü: bunların amaç değil araç olduğu olgusunun unutulmaması ve hırsa dönüştürülmemesidir. Aksi takdirde insanoğlu için başka sıkıntılar ortaya çıkacaktır. Zira araçlar amaç olunca maddi anlamda kurumsal ilerleme olsa da içsel anlamda bireysel ilerleme olamayacak üstelik gerileme olacaktır. Bunun diğer bir anlamı ise insanın kendini eşya için feda etmesi olacaktır.

Son zamanlarda bazı makam ve meslek sahiplerinin maalesef rehavet içerisinde olduğu, bulunduğu konumların sorumluluklarını yerine getirmede, yeterli çabayı göstermediği bilinmektedir. Bunlar zaman zaman medyada dile getirilmektedir. Hâlbuki makamlar, mevkiler sorun çözme yeridir. İmkânlarını kullanma yeri değildir. Elbette herkes emeğinin ve bulunduğu yerin karşılığını almalıdır ancak sorumluluğunu da yerine getirmelidir. Kültürümüz, değerlerimiz bunun böyle olduğunu zaten ortaya koymaktadır. Sorumsuzluk, rehavet kabul görmemiş hatta ayıplanmıştır.

Çözüm için başka kültürlerden değer arayışına veya değer ithal etmeye gerek yoktur. Değerlerimizi ve kendimizi tanımak, gerekli çabayı göstermek yeterli olacaktır. Bir de birbirimizin ve kaynaklarımızın kıymetini bilmek…

Son tahlilde Einstein’ın dediğinin aksine, çözümü başka mecralarda aramak yerine, sorunların çıktığı mecralarda aramak, daha sağlıklı olacaktır.

Not: Herkesin Kurban Bayramını kutlar, sağlık ve afiyet dilerim.