Doğal kaynakların kullanımı, üretim ve tüketim süreçleri açısından bakıldığında, ekonomi bilimi ile termodinamiğin temel yasaları arasında çarpıcı benzerlikler görülmektedir. Bu makalede ekonomik süreçlerin fiziksel sistemlerle ilişkisi incelenerek denge ilkesi, enerji dönüşümleri, entropi ve diğer kavramlarının ekonomiyle bağlantısı ortaya konmaya çalışılacaktır.
Ekonominin Sıfırıncı Yasası
Bu yasa, toplum içerisindeki kişisel servet dengesinin zamanla eşitlenebileceğini öne sürmektedir. Servet çeşitli yollarla bireyler arasında aktarılabilir ve ekonomik fayda, temas veya faaliyet yoluyla paylaşılabilir. Avrupa ülkelerinde uygulanan refah devlet modelleri, sıfırıncı yasanın ekonomi içindeki yansımasını göstermektedir. Bu ülkelerde sosyal yardımlar ve vergilendirme politikaları aracılığıyla gelir dengesi sağlanmaya çalışılmaktadır.
Ekonominin Birinci Yasası
Ekonomik faaliyetlerdeki girdi ve çıktı arasındaki fark, termodinamikteki enerji korunumuna benzer şekilde, üretim sürecinin verimliliğine bağlıdır. Her ekonomik sistemin kendine özgü bir üretim yöntemi bulunmakta ve bu yöntemler değiştirildiğinde ise ortaya çıkan ürünler ise farklılık göstermektedir. Örneğin bir çelik fabrikasında hurdalar geri dönüştürülerek yeni ürünler elde edilebilir. Benzer şekilde finans piyasalarında sermaye de farklı yatırım alanlarına aktarılarak yeniden değerlendirilebilir.
Ekonominin İkinci Yasası
Termodinamiğin ikinci yasasına göre entropi artmadan yani kaynak israfı olmadan, üretim yapmak mümkün değildir. Ekonomik sistemlerde ise ekonomik krizlerin ve kaynak kullanımının entropi artışı ile doğrudan ilişkili olduğu görülmektedir. Örneğin 1929 Büyük Ekonomik Buhranı ve 2008 finansal krizi, bu yasayı açıklayan en çarpıcı örneklerden biridir. Sermaye piyasalarındaki aşırı spekülasyon, kaynakların etkin kullanılamamasına dolayısıyla ekonomik çöküşlere diğer ifadeyle entropinin artmasına neden olmaktadır.
Ekonominin Üçüncü Yasası
Kişisel servet sıfır olduğunda, sağlanan fayda da sıfır olacaktır. Servetin tamamen ortadan kaldırılması ve ekonomik sistemlerin tam anlamıyla entropisiz olması beklenemez. Örneğin aşırı yoksulluk içinde olan bir bireyin, ne tüketim gücü olabilir ne de piyasa için bir ekonomik katılım sağlayabilir. Bu nedenle ekonomik sistemlerin sağlıklı şekilde işletilmesi için belirli bir minimum gelir ve refah seviyesi sağlanmalıdır.
Sonuç
Ekonomi ile mühendislik disiplinleri arasında derin bağlar ve ilişkiler bulunmaktadır. Mühendislik sistemlerindeki verimlilik sadece enerji ve malzeme boyutunda değil ekonomik boyutta da ele alınması gerekmektedir.
Termodinamik yasaların ekonomiye uygulanması, ekonomik krizlerin ve döngülerin anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. Ekonomik sistemlerin sürekli bir entropi artışına tabi olduğu ve bu nedenle krizlerin kaçınılmaz olduğu gerçeği, termodinamiğin ikinci yasasıyla paralellik göstermektedir. Bu bakımdan ekonomi ve termodinamik arasındaki ilişki, ekonomi politikalarının geliştirilmesi için de faydalı bir perspektif sunmaktadır.