Ulusal egemenlik, ulusun namusudur,

değeridir, onurudur.

ATATÜRK

Egemenlik, buyruğunu yürütmek demektir. Buyruğunu yürütme gücü bir kişide, bir grupta ya da bir ulusta olabilir. Tek kişi egemenlik hakkını kullanıyorsa bu tür yönetime krallık, sultanlık, padişahlık ya da diktatörlük denir. Egemenlik haklarını yani yasa yapma, yasaları uygulama, yargılama haklarını ve diğer uluslarla denklik haklarını ulus kullanıyorsa, bu tür egemenliğe ulusal egemenlik denir.


Türk ulusu, ulusal egemenlik haklarına 23 Nisan 1920'de kavuşmuştur. Gerçi Osmanlı Devleti'nde Tanzimat Fermanı, Gülhane Hattı Hümayunu gibi bildirilerle insan hakları, hukuk alanlarında bazı gelişmeler sağlanmış; 23 Aralık 1876'da Kanuni Esasi (Temel Yasa-Anayasa) ilan edilmişse de gerçek bir ulusal egemenlikten söz edilemez. Çünkü Kanuni Esasi'nin temeli Osmanlı toplumu yaratmaktı. Osmanlı Devleti çok uluslu bir devletti yani ulus devlet değildi. Böyle olsa da meşrutiyet yani meclisli padişahlık yönetimiyle bazı olumlu adımlar atılmıştır. Fakat savaşlar, isyanlar gibi siyasi olaylar nedeniyle I. ve II. Meşrutiyet tam anlamıyla uygulanamamıştır.

Ulusal egemenliğe geçişin temeli Amasya Genelgesiyle atılmıştır. Amasya Genelgesi'nde 'ulusun bağımsızlığını yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracağı düşüncenin yer alması, yani ulusal egemenlik ilkesine yer vermesi, ayrıca ulusal bir kuruluşun oluşturulması, Sivas'ta bir kongrenin toplanacağının belirtilmesi, Padişah Hükûmetinin, devre dışı bırakılacağının işaretini vermesi (Prof. Dr. Cemil Öztürk, Türk İnkılap Tarihi, s. 117), ulusal egemenliğin temelini oluşturmaktadır.

Erzurum Kongresi'nde 'ulusal güçleri etken, ulusal istenci egemen kılmak esastır' ilkesinin benimsenmesiyle Meşrutiyet sonlanmıştır.Sivas Kongresi, benimsediği 'ulusal güçleri etken, ulusal istenci egemen kılmak; ulusal iradeyi temsil etmek üzere MilletMeclisinin hemen toplanması zorunludur.' ilkeleriyle 'ulusal istenç ve ulusal meclis düşüncesini, bütün memleketi kapsar duruma getirmiştir(Celal Bayar, Atatürk'ten Hatıralar, s. 39).'

Sivas Kongresi'ni bir meclis, Temsilciler Kurulunu da hükûmet gibi düşünürsek, ulusal egemenliğin temeli tamamlanmış olmaktadır. Çünkü artık Temsilciler Kurulu, Kongre adına devlet işlerini yürütmeye başlamıştır. Söz gelimi Temsilciler Kurulu Ali Fuat Paşa'yı (Cebesoy), Batı Cephesi Komutanlığına getirerek ilk kez yürütme gücünü kullanmıştır.

16 Mart 1920'de İstanbul'un eylemli olarak işgal edilmesi, Meclisin dağıtılması üzerine Ankara'da bir meclisin toplanması için hazırlıklara başlanmış ve seçilen temsilciler ile İstanbul'dan Anadolu'ya geçebilen vekillerin toplandığı İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 Ankara'da açılmış ve böylece yeni Türkiye Devleti kurulmuş oldu. TBMM, 'Egemenlik kayıtsız, koşulsuz ulusundur, laik ilkesini benimsedi. Bu ilke ile devlet ve toplum yaşamının düzenlenmesinde ulus karar verecek; din kurumları ve din adamları buna karışamayacaktır.

Meclis ilk iş olarak bir Bakanlar Kurulu oluşturmuş, hemen çalışmalara başlamıştır.

Atatürk, hem Meclis hem de Hükûmet Başkanı olarak görev üstlenmiştir. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem ayaklanmaları hem de Kurtuluş Savaşı'nı, demokrasinin ilkelerini tam uygulayarak kazanmıştır.

Atatürk diyor ki: 23 Nisan, Türkiye Ulusal Tarihi'nin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır.' Çünkü bu tarihte ulus, egemenliğini kendi eline almış ve seçtiği temsilciler aracılığıyla egemenlik haklarını kullanmaya başlamıştır. Ayrıca 23 Nisan 1920'de yeni Türkiye Devleti kurulmuştur.

23 Nisan'ı Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlarız. Bu kutlamanın iki önemli nedeni vardır: Birincisi ulus olarak ilk kez egemenlik haklarına sahip çıkmaktır. İkinci olarak da çocuklara değer vermektir. Çünkü çocuklar, geleceğin büyükleridir. Atatürk, 23 Nisan Egemenlik Bayramı'nı çocuklara jest olsun diye armağan etmemiştir. Çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren ulusal egemenliğin önemini kavratmak, buna sahip çıkacak kuşaklar olmasını sağlamaktır.

Ulusal egemenlik, güçlü bir haktır. Tek tek bireylerin, toplum olarak ulusun kendisine değer vermesi, kendine sahip çıkmasıdır. Atatürk diyor ki:

'ULUSAL EGEMENLİK ÖYLE BİR NURDUR Kİ ONUN KARŞISINDA ZİNCİRLER ERİR, TAÇ VE TAHTLAR YANAR, YOK OLUR.'

Güçlü bir Türkiye Büyük Millet Meclisi dileğiyle Ulusal Egemenliğimizin yüzüncü yılı tüm ulusumuza kutlu olsun.