Çağdaş öğretmen yetiştirme süreci Tanzimat Dönemi'nde başladı. Tanzimat'ın getirdiği yeni düzenlemeler, ülkede küçük rütbeli memurlara gerek duyulmasına neden oldu.
Sıbyan okulların üzerinde olmak üzere; Rüştiyeler (1847), İdadi (İlk lise- 1847), Ziraat Okulu( 1848), Mülkiye Okulu ( 1859), Telgraf Okulu (1860), İlk Kız Rüştiyesi (1861), Katip Okulu (1862), İstanbul'da Dil Okulu (1864), Sivil Mühendislik Okulu ( 1865), Sivil Tıp Okulu (1866), Eczacılık Okulu (1867), Galatasaray Lisesi (1868), Heybeliada Kaptan ve Çarkçılık Okulu (1870).
Açılan bu okullarda yeni anlayışla öğretim yapacak yetkin öğretmen bulmak neredeyse imkansızdı. Bu nedenle 16 Mart 1848'te İstanbul-Fatih semtinde ilk Darülmuallimin (Erkek Öğretmen Okulu) açıldı.
Erkek Öğretmen Okulunun ilk müdürü, medrese kökenli Yahya Efendi, 1850'ye kadar görev yaptı. Yahya Efendi'den sonra Ahmet Cevdet (Paşa) göreve getirildi. Ahmet Cevdet de medrese kökenli olmasına karşı, 1851'de yayımladığı tüzükle öğretmen okuluna yasal ve köklü bir düzenleme getirdi ve öğretmenlik mesleğine saygınlık kazandırdı.
Ahmet Cevdet'in hazırladığı tüzüğün önemli başlıkları şöyledir: Öğrenim süresi üç yıl, ders verme ve öğretim yöntemi, öğretmenliğin bir meslek oluşu ve okulunun olması, medreseden gelen öğretmen adaylarının cer toplamasının yasaklanması, adayların çok çalışıp kendilerini geliştirmesi, öğrencilere dolgun aylık (burs) verilmesi, niteliğe önem verilmesi, okulu bitirenlere atanıncaya kadar aylık ödenmesi ve okulda kalmasının sağlanması, atamaların başarı derecesine göre sırayla yapılması.
Bu anlayış kısa sürmüştür. 1860'tan itibaren görevdeki eğitim bakanları, işi savsaklamış, öğretmen okulunda okumamış kişileri, dışarıdan atamış, öğrenciler karşı çıkmışlarsa da durum düzelmemiştir. Giderek de bozulmuştur.
Sıbyan okullarında öğretmenlik yapacaklar için de 1868'de iki yıl süreli Sıbyan Öğretmen Okulu açılmıştır. Bu okulun müdürü yeni öğretim yöntemi taraftarı Mehmet Cevdet Efendi idi. Eski yönetimcilerin kıskançlığı nedeniyle sıbyan öğretmen okulu kapatılmıştır.
Kız rüştiyelerine öğretmen yetiştirmek için de 1870'te Kız Öğretmen Okulu açılmıştır.
Tanzimat Dönemi'nde kamusal eğitim, sistemleşmeye başlamıştır.
1857'de Eğitim Bakanlığı (Maarif Nezareti) kuruldu). 1869'da Genel Eğitim Tüzüğü yürürlüğe girdi. Bu tüzük, öğretim basamaklarını ve öğretmen okulu sistemini düzenlemiştir.
1876 I. Meşrutiyet'in Anayasası da eğitimle ilgili önemli maddeler içermektedir: Şöyle ki: Eğitim serbesttir, her Osmanlı, genel ve özel eğitimden yararlanma hakkına sahiptir (Mad. 15). Bütün okular, devletin denetimi ve gözetimi altındadır(Mad.16). İlköğretim zorunludur Mad. 114).
1877'de durum şöyle idi: İstanbul'da 21 erkek rüştiyesi vardı. Bu okullarda görev yapan öğretmen sayısı 167, öğrenci sayısı 1797 idi. 9 kız rüştiyesinin 38 öğretmeni, 309 öğrencisi bulunuyordu.
Konya ilinin tüm ilçeleri dahil 16 rüştiyesi 16 öğretmeni, 954 öğrencisi bulunuyordu.
Öğretmen Okullarının çağdaş eğitim uygulaması ve bilimsel düşüncelerden yararlanması büyük ölçüde II. Meşrutiyet Dönemi'nde gerçekleşmiştir.
Osmanlı Dönemi'nde eğitimin çağdaşlaşmasında büyük emeği olan eğitimcilerden biri Selim Sabit Efendi'dir.
Selim Sabit Efendi, Erkek öğretmen okulunu bitirmiş, Paris'e gönderilmiş, orada Fransızca, matematik, fizik, kimya eğitimi almıştır. Paris'teki Türk öğrencilerine Türkçe dersleri verdi. 1869'da Talim Terbiye Kurulu üyesi oldu, Paris'te öğrendiği eğitimdeki yenilikleri uygulamaya çalıştı. İlkokul öğretmenleri için pedagojik Öğretmen Kılavuzu hazırladı.
Selim Sabit Efendi, medresesin gerici, tutucu tutumuna karşı idi. Öğrencilerine 'Bağnazlığı bırakın; milletimizi yüceltmek için dünyanın neresinde ne gibi yüce, değerli araçlar, yollar vardır yararlanalım.' diyordu. Türkçeyi savunuyordu, yalın Türkçe ile konuşup yazmak gerektiğini belirtiyordu.
II. Meşrutiyet Dönemi çağdaş eğitimcilerinden Mustafa Sati Bey de İstanbul Erkek Öğretmen Okulu'nu iyileştirme çalışmalarını yürütmüştür.
1915'te çıkarılan Öğretmen Okulu Tüzüğü, İstanbul'da açılacak öğretmen okullarının tüm kademelerini kapsayan Büyük Öğretmen Okulu açılmasını karara bağlamıştır. Taşradaki öğretmen okulları ise ilk öğretmen okulu olarak kalacaktı.
Bu tüzük ayrıca mesleki ve teknik eğitime öğretmen yetiştirecek kurumları da belirlemiştir.
İlköğretimin zorunlu tutulması nedeniyle yeni eğitim yöntemiyle yetişmiş öğretmen gereksinmesini artırmıştır. Bunun için İstanbul dışında da ilk öğretmen okulu açılması zorunlu duruma gelmiştir.
Taşradaki ilk öğretmen okullarında Kuran'ı Kerim ve tecvit, Arapça, Arapça el yazısı, Türkçenin kuralları (Kavaid-i Türki) ve imla, hesap, tarih, coğrafya, dersleri okutulmaktaydı.
Taşrada ilk öğretmen okulları açılmış olsa da bina, öğretmen sayısı ve niteliği yetersizdi.
Öğretmen açığını kapatmak için ilk öğretmen okullarında açılan birkaç aylık kurslarla öğretmen yetiştirilme yönüne gidilmiştir. Diğer yandan medreseliler, subaylar, memurlar, lise ve mülkiye çıkışlılar ve gayrimüslimler de öğretmen olarak atanabilmekteydi.
Öğretmenler üzerinde yönetim baskısı, sürgün işlemleri de sürüp gitmiştir.
Bu gibi nedenlerle eğitimden yeterli derecede verim alınamamıştır. Öte yandan Anayasa'da tüm okullar devletin denetimi altındadır dense de bu kağıt üzerinde kalmış, medreseler, azınlık ve yabancı okulları denetim dışında kalmıştır. Kısaca eğitimde birlik sağlanamamıştır.
Özellikle şehir öğretmen okullarından çıkanlar da köylere gitmek istememektedir. Bu nedenle kırsal kesim insanları okullardan ve eğitimden yoksun kalmışlardır. Ayrıca Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı yıllarında da bazı okullar kapanmış, yenileri açılamamıştır.
Ulusal ve çağdaş eğitim öğretim, Avrupa'da 1789'da Fransız Devrimi ile başlamış, bizde ise 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde Atatürk ile gündeme gelmiştir.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı günlerinde bile eğitimle ilgilenmiş büyük bir eğitim devrimcisi ve devlet adamıdır.
Atatürk, eğitim öğretimdeki çarpıklığı, yetersizliği çok iyi bilmekteydi. Bu nedenle Sakarya Savaşı öncesinde 16 ve 18. Not Defteri'ne şu notları düşmüştür:
'Şimdiye kadar izlenen öğretim ve eğitim yöntemlerimizin ulusumuzun gerileme tarihinde en önemli bir etken olduğu kanısındayım. Bir ulusal eğitim programından söz ederken ulusal ve tarihsel karakterimizle orantılı bir kültür kastediyorum.'
'Düşünceler, safsatalarla dolu, toplumsal yaşamda aklın, mantığın kabul edemeyeceği birtakım kötü gelenekler ile felç olmuş bir durumda bulunursa aradığımız, muhtaç olduğumuz kuvvetin kaynakları yok demektir.'
'Ulusu yetiştirmek için okullar, üniversiteler kurmak gerekir Okul sayesinde, ilim ve fen sayesinde Türk ulusu, Türk sanatı, Türk edebiyatı bütün güzelliğiyle kendini gösterecektir.'
'En önemli ve erdemli görevimiz eğitim öğretim işleridir. Erkek ve kız çocuklarımızı aynı öğrenim derecesinden geçirerek toplumumuza ruh ve yaşama yeteneği vermek şiddetle gereksinimindeyiz.'
ATATÜRK, Kurtuluş Savaşı'nın en karanlık günlerinde Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde Ankara'da Maarif Kurultayı toplamış, öğretmenlerin, ülkenin eğitim sorunlarını tartışmalarına ve geleceğe yönelik çözümler üretmelerine olanak tanımıştır.