0
Devletlerin izlediği siyasi rotalar ile bu devletlerin ekonomilerinin mevcut durumları ve geleceğe ilişkin projeksiyonları arasında yakın bir ilişki olduğu ve birbirlerini etkilediği yadsınamaz bir gerçektir. Geçmişten günümüze uzanan tarihsel sürece baktığımızda; ülkeleri yakınlaştıran kültürel bağlara ve inanç birlikteliğine rağmen karşılıklı savaşan bir çok devletin (Birinci ve İkinci Dünya Savaşında olduğu gibi) bugün bir çok alanda aynı safta yer aldığı, siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirdiği, ülkeler arasındaki ebedi dostluk ve ebedi düşmanlık kavramlarının, ekonominin gerçekleri ve çeşitli fonksiyonları sayesinde ortadan kalktığı veya azaldığı görülmektedir.
Devletlerin, ekonomilerini geliştirmek adına, diğer devletlerle siyasi ilişkilerini olumlu bir seviyede yürütmesi rasyonel bir strateji olmakla birlikte, bu ilişkileri gergin tutan, hatta çatışmaya götüren devletlerin de bulunduğu bir dünyaya şahit olmaktayız. Ancak bu tür yaklaşımlar, o ülkelerdeki kaynakların heba edilmesine yol açarak, toplumsal refah düzeyini etkilemekte ve yeni kazanımlar edinme potansiyelini engellemektedir. Dünyadaki süper güç tanımına giren devletlerin bu tarz politika izlemesi ve popüler prestije önem vermesi, diğer devletlere göre ekonomilerinin bünyelerini daha az sarsabilir. Bu kapsamda ABD ile Rusya'nın; birbirlerine karşılıklı yaptırımlar uygulaması, temel sorunlarda karşı kamplarda yer almaları ve güncel güç gösterilerinde bulunmaları sonucunda oluşan ekonomik kayıplarını göze almaları, ekonomilerinin potansiyelinden ve gelecekle ilgili planlarından kaynaklanmaktadır.
Öte yandan, Mısır'ın Yeni Süveyş Kanalını hizmete açması sonucunda elde edeceği ekonomik getiri ve bu projeyi siyasi imaj kaybını telafi etmede başarılı bir şekilde kullanması dikkati çekmektedir. Ayrıca, İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi ve Almanya arasında yürütülen İran'ın nükleer programına ilişkin müzakerelerde anlaşmaya varılması her iki taraf için de başarılı ve çok yönlü küresel bir hamle olarak değerlendirilebilir (İran'a uygulanan çeşitli yaptırımların aşamalı olarak kalkması ve bu kapsamda yabancı bankalardaki paralarına konulan blokajın kaldırılması sonucunda İran'ın dünya siyasetine ve ekonomisine yeniden entegre olması ve nükleer alandaki denetimi kabul etmesi). Diğer yandan, Küba ile ABD arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi kapsamında, karşılıklı olarak Büyükelçiliklerin açılması; geleneksel gerginliklerin azaltılması ve toplumların huzur ve refahının sağlanması adına atılan ilginç adımlar ve akılcı girişimlerdir.
Ülkelerin, iktisadi bünyelerini devamlı olarak geliştirmek istemesi, gelecek nesillerin refahını sağlama düşüncesinden ve geleceğin belirsizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu kapsamda ekonomik çıkarların dürtüsüyle, devletler arasında sorunların yaşanması da mümkün olabilmektedir. Örneğin, denizlerdeki petrol, doğalgaz ve diğer zenginlikleri sahiplenme ve yer üstüne çıkarma çabaları, devletler arasında bazen gerginliklere neden olmakta, hatta bu kapsamda Kuzey Kutbunda hak iddia eden beş ülke arasındaki hukuki ve teknik mücadele tüm hızıyla devam etmektedir.
Demokrasi, hukuk ile birlikte; ekonomik kalkınmanın ve gelişmenin temel şartıdır. Demokrasinin tüm kurumlarıyla dünyadaki gelişimi ve yaygınlaşması önemlidir. Ancak, demokrasi adına atıldığı iddia edilen bazı adımların, bugün özellikle Orta Doğu'da yaratmış olduğu tablo, bu girişimlerin asıl nedeninin, bu süreçte öncü olan ülkelerin ekonomik kazanımlarını korumak, artırmak ve etkinliklerinin devamını sağlamak olduğunu göstermiştir.
Ülkemizin de bu ve benzeri gelişmelerin yaşandığı dünyamızda; akılcı siyasi ve iktisadi politikalar izlemesinde ve gerekli strateji değişikliklerini hızla uygulamaya sokmasında sayısız yararlar bulunmaktadır. Yakın tarihimize baktığımızda, bu kapsamda bazı başarılı siyasi ilişkilerin ve politikaların örneklerini ve sonuçlarını görmek mümkündür. Örneğin, 1974 yılında gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle Ülkemize uygulanan ambargo karşısında, Libya'nın anılan harekat sırasında ve sonrasında Ülkemize verdiği stratejik destek, bu ülke ile olan siyasi ilişkilerimizdeki başarının bir sonucudur. Ayrıca, 8 yıla yakın süren İran ile Irak arasındaki savaşta izlemiş olduğumuz politikanın her iki ülke tarafından da tasvip edilmesi ve bu süreçte iki ülkeyle olan ticari ilişkilerimizin olumlu bir seyir izlemesi, bu kapsamdaki güzel örneklerden biridir. Dolayısıyla, siyasi rotamızı doğru çizebildiğimiz ölçüde, ekonomimiz de bundan payını alacak ve refahın yaygınlaşmasına önemli katkılar sağlayacaktır.