Sherlock Holmes bilinen dedektiflerin en ünlüsüdür. Britanyalı Arthur Conan Doyle tarafından yaratılan bu hayali karakter, olayları gözlem yoluyla çözmesi ve tümdengelim yöntemini çok iyi kullanması ile ünlüdür. Bulduğu ipuçlarını çok iyi kullanır ve bir sigara izmaritinden bile en karmaşık olayları çözebilir. İşi dışında hiçbir özel habere ilgi duymayan bu edebiyat kahramanı, sırf işinde gerekli olacağı düşüncesiyle sosyete haberlerini takip eder. İnsanları, sadece çözeceği olaylarda denklemin bir parçası olarak görüp amacına ulaşmak için kurnaz bir karaktere de bürünerek onları kullanabilir.
 

Sherlock Holmes çalışmaya başlamak için ortaya bir sorun çıkmasını bekler. Misyonu sorunları çözmektir, ortaya bir sorun çıkmalı ki kendine bir görev düşsün. Görevi bir adli olayın bitmiş olmasını gerektirir. Çalışmalarını da bu olay sonrası ortamda yapar. Yalnız başına çalışır, bir ekibin üyesi değildir. Diğer insanlara, onları sadece olayları çözmekte kullanmak için ihtiyaç duyar. Örneğin, “Bohemya’da Skandal” hikâyesinde, seyislerden bilgi almak için onların kılığına girer. Çünkü kıvrak zekâsı, sezgileri ve yöntemleri başkasına ihtiyaç duymasına gerek bırakmamıştır. Bilgiçlik ve insanları kullanma özelliği ağır basan bir kişilik yapısı ortaya çıkarmıştır.
 

Kullandığı yöntem, kişiliğine de yansımıştır. Davranışları, kıyafetleri, kullandığı araçlar hep bunu destekler. Kendiyle özdeşleşen eşyaları, piposu, avcı şapkası ve büyütecidir. Bunlar bile, kişiliği ve yaptığı iş hakkında ipuçları verebilir. Çalışmak için bir ölüm sessizliğine ihtiyaç duyar. Bunu bazen yalnız kalarak bazen de keman çalarak yapar. Diğer insanları fazla önemsemez. İnsanlar yerine gizemli olayları veya gizemli olaylara konu olan insanları önemser.
 

Yaptığı iş ve metodolojisinden dolayı bugüne veya geleceğe değil, geçmişe odaklıdır. Şüphecidir. Gazetelere bakarken bile okuduğu haberleri bir olayın delili olarak yorumlama eğilimindedir. Yaşam tarzını, herkesin bilmediği gizemleri çözmeye, adli olayları aydınlatmaya göre şekillendirmiş, varoluş amacını bunun üzerine inşa etmiştir.
 

Sherlock Holmes’u alıp kurumunuzda farklı birimlerde ve fonksiyonlarda çalıştırırsanız acaba neler yapar? Örneğin muhasebeci yaparsanız çalışma tarzı nasıl olur? Muhtemelen, muhasebede faturaları inceler, sıra numaralarını kontrol eder. Arşiv odalarında faturalar üzerinde parmak izlerini alarak arşivlerde, faturalarda suç unsuru olup olmadığını araştırır. Eğer insan kaynakları biriminde çalıştırırsanız, kişilerin özel yaşamlarıyla ilgilenir, dosyaları kurcalar, özgeçmişlerin doğru yazılıp yazılmadığını didikler. Kişilik analizleri yaparak kimin suç işleyebileceğini, kimin, neden, kiminle konuştuğunu, ofisteki arkadaşlıkları sürekli gözlemler. Bir stratejik planlama ekibinde çalıştırmayı denerseniz ekip çalışmasına alışkın olmadığı için ekipten sürekli uzaklaşmaya çalışır. Kurumun gelecek öngörüleriyle değil, geçmişiyle ilgilenir. Paydaş toplantılarında veya yapılan planlarda gizem arar.  Gözleri, hisleri yolunda gitmeyen bir şeyler arar ki onları çözsün. Yani Sherlock Holmes’u alır, bir kuruma farklı bir görevle atarsanız, çalışma yönteminden dolayı alışkanlıkları dışında bir işte etkili olması mümkün değildir. Çünkü sürekli bir suç ve suçlu arama peşindedir.  Dedektiflik dışında verdiğiniz görev, çalışma yöntemiyle uyuşmadığı için onu mutsuz eder.
 

Onun becerileri, ünü, olayların meydana gelmesini engellemeye bağlı olmayıp, meydana gelen olayların sorumlularını ortaya çıkarmaya yöneliktir. Zaten güvence verme kaygısı da yoktur. Onun tek görevi, yöntemini kullanarak adli olayları aydınlatmaktır. Titiz çalışmaları neticesinde, katili veya suçluları bulur, adalete teslim eder. Onun için olay bu aşamadan sonra kapanır.
 

Yapısı ve buna uygun yaşam tarzıyla, kanıtlara dayalı, belli bir yöntem kullanarak, en çözülemez denilen gizemli adli olayları, gizli, saklı ne varsa bütün yönleriyle aydınlatarak çözen ve bu şekilde görevini yapan Holmes, bu özellikleriyle bir organizasyonda iyi bir iç denetçi olabilir mi? Bir iç denetçi seçmek isteseniz, Sherlock Holmes sizin için iyi bir aday olur mu?
 

Holmes’un size verdiği güven duygusuyla ve onun gibi bir yeteneği çalıştırmanın verdiği gururla, onu iç denetçi olarak değerlendirir misiniz? Sherlock Holmes’u işe alıp almamayı düşünmeniz, yönettiğiniz kurumdaki ihtiyaca bağlı olabilir. Ancak bir iç denetçi olarak, bu özelliklerdeki bir kişiyi tercih etmeniz, iç denetime nasıl baktığınızla da ilgilidir. Tercih ettiğiniz özellikler gerçekten çağın modern iç denetim anlayışının gerekleriyle uyuşur mu?


Sherlock Holmes karakterinde, biraz da sınırları zorlayarak ve karikatürize ederek somutlaştırmaya çalıştığımız ve aslında halen iç denetçi denilince paydaşlarca akla gelme ihtimali olan bu yetkinlik ve yaklaşım acaba günümüzün hem kamu hem özel sektör kurumlarında ne kadar kabul görüyor? Bunlar çağın ihtiyaçlarını karşılıyor mu? Bu özellikleri taşıyan birinin kurumlarda başarılı olabileceğini düşünüyor musunuz? Ya da bir iç denetçi bu özellikleri edinerek başarılı olabileceğini öngörüyor mu?
 

İç denetim konusundaki bilgi eksikliği, bu faaliyetlerin farklı kurumlarda, farklı yöntemlerle uygulanmasının da bir sonucu olarak farklı algılara ve yanlış beklentilere neden olmaktadır. İç denetimi diğer faaliyetlerden farklı kılan, ona farklı bir misyon yükleyen amacın anlaşılması ve bu doğrultuda kuruma değer katması, iç denetim konusundaki bu algı eksikliği ve farklı beklentilerin giderilmesiyle mümkün olabilir. 
 

İç denetimin yanlış algılanması onun yanlış uygulanmasına sebebiyet verir. Bu nedenle bu yanlış algının ortadan kaldırılması iç denetim faaliyetlerinin ne olmadığının açıklanmasını gerektirir. Bunun yolu da bu yanlış algıya sebep olan dinamiklerin belirlenerek tetkik edilmesidir. Ortada sübjektif bir algı varsa, bu algının yok sayılması, “yanlış” diye değerlendirilip göz ardı edilmesi yerine bunun nedenlerinin saptanmaya çalışılması, bu yolla iç denetim farkındalığının geliştirilmesi ve onun kurumlarda katma değeri olan bir iç denetim faaliyeti haline gelmesi gerekmektedir.
 

İç denetimin katma değer yönünün ortaya çıkması için öncelikle yönetimin iç denetimin işlevi hakkında yeterli bilgisi bulunmalıdır. Bu konuda görev iç denetçilere düşmektedir. Rol ve sorumluluklarını ve katma değer yaratma işlevlerini yönetime anlatacak, onları bu konuda bilgilendirecek, farkındalık yaratacak olan iç denetçilerdir. İç Denetçilerin bunu yapabilmeleri ise yetkinlikleri, teknoloji ve metodolojilerinin yeterliliğine bağlıdır. Değişim ve gelişim hangi seviyede olursa olsun, tanım ne kadar açık bir ifade taşıyor olursa olsun, eğer iç denetçiler öz güven ve iddia sahibi değillerse değer yaratan bir denetim faaliyetinden söz etmek mümkün olmayacaktır.