Güncel ekonomi gündemi içinde en fazla tartışılan konulardan birisini de vergiler oluşturmaktadır. Hem merkezi yönetim bütçesinin performansını hem de vatandaşların yaşamlarını yakından ilgilendiren vergi kavramı sosyal ve ahlaki bir özelliğe sahip olmasının yanı sıra Anayasamızın “Vergi ödevi” başlıklı 73 üncü maddesinde de düzenlenmiş ve “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır…” hükmü yer almıştır.
 

Özellikle vergi literatüründe daha adil bir vergi türü olarak kabul edilen dolaysız vergilerin payının toplam vergi gelirleri içinde düşük olması ve dolaylı vergilerin ise yüksek bir orana sahip olması, Ülkemizde eleştirilen vergi konularının başında gelmektedir. Söz konusu dönemde dolaysız vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 40’ın altında kalmış (2019: % 38,2, 2020: % 33,7, 2021: % 35,9, 2022: % 37,8, 2023: % 34,5) ve beş yıllık ortalaması ise yüzde 36 olmuş, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı ise yüzde 60’ın altına düşmemiş (2019: % 61,8, 2020: % 66,3, 2021: % 64,1, 2022: % 62,2, 2023: % 65,5) ve beş yıllık ortalaması ise yüzde 64 olarak gerçekleşmiştir.
 

Vergi türlerine detaylı olarak bakıldığında ise bütçeye en fazla gelir getiren beş verginin ithalde alınan katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, gelir vergisi, kurumlar vergisi ve  dahilde alınan katma değer vergisi olduğu, tahsilat yüksekliği açısından bu vergileri harçların ve sırasıyla gümrük vergilerinin, banka ve sigorta muameleleri vergisinin, damga vergisinin, motorlu taşıtlar vergisinin ve diğer vergilerin izlediği, en  son sırada ise veraset ve intikal vergisinin yer aldığı görülmektedir.
 

Bu vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının beş yıllık ortalaması ise şöyledir:       İthalde alınan katma değer vergisi: % 21,2, özel tüketim vergisi: % 20,6, gelir vergisi: % 18,5, kurumlar vergisi: % 15,7, dahilde alınan katma değer vergisi: % 9,2, harçlar: % 3,4, gümrük vergileri: % 3,0, banka ve sigorta muameleleri vergisi: % 3,0, damga vergisi: % 2,3, motorlu taşıtlar vergisi: % 1,7,  diğer vergiler: % 1,4,  veraset ve intikal vergisi: % 0,1.
 

Bu beş yıllık dönemde, söz konusu vergilerin tahsilat tutarları açısından gerçekleşen sıralamalarına bakıldığında; fazla bir oynama olmadığı ve anılan vergilerin yerinin sabit kaldığı veya bir, iki sıra yer değiştirdiği görülmekle birlikte; gelir vergisinin 2019 yılında 1 inci sırada iken 2023 yılında 4 üncü sırada yer aldığı, kurumlar vergisinin 2019 yılında 4 üncü sırada iken 2023 yılında 3 üncü sırada olduğu, dahilde alınan katma değer vergisinin bu dönemde her yıl 5 inci sırada yer aldığı, ithalde alınan katma değer vergisinin 2019 yılında 3 üncü, 2020 yılında 2 nci, son üç yılda ise 1 inci sırada olduğu ve özel tüketim vergisinin ise bu beş yıllık dönemde ilk üç sırada yer bulduğu görülmektedir.
 

Öte yandan, Hazine ve Maliye Bakanlığının bütçe dokümanlarında “Vergi harcaması” kavramı; en genel anlamda “devletlerin gelir toplamını azaltan, standart vergi sisteminden ayrılan ayrıcalıklar veya istisna ve muafiyetler” olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda her yıl için vazgeçilen vergi gelirleri toplamı ile gerçekleşen bütçe açığı kıyaslandığında; 2019, 2020, 2021 ve 2022 yıllarındaki vergi harcamalarının gerçekleşen bütçe açıklarından fazla olması dikkat çekmektedir (2019: % 143,2, 2020: % 111,6, 2021: % 114,5, 2022: % 235,5, 2023: % 72,3).
 

Vergi harcamasını oluşturan ve vazgeçilen bu vergi gelirlerinin türlerine bakıldığında ve söz konusu beş yıllık dönem içindeki ortalamaları incelendiğinde; vergi harcamalarının yüzde 39,9’unun Gelir Vergisi Kanunu, yüzde 22,3’ünün Kurumlar Vergisi Kanunu, yüzde 23,2’sinin Katma Değer Vergisi Kanunu, yüzde 9,3’ünün Özel Tüketim Vergisi Kanunu ve yüzde 5,3’ünün ise diğer kanunlar kapsamında vazgeçilen vergi gelirleri olduğu görülmektedir.
 

Dolayısıyla, toplum kesimlerinin beklentilerini ve önerilerini dikkate alan kapsamlı bir vergi reformunun öncelikle uygulamaya sokulması ve bu bağlamda söz konusu vergi harcamalarının başta Kurumlar Vergisi Kanunu olmak üzere çok detaylı olarak yeniden gözden geçirilmesi, vergi adaleti ile gelir dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesi konusunda gündeme gelen taleplerin karşılık bulması ve diğer yapısal ve yasal değişikliklerin yapılması halinde; Anayasamızda yer alan “vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı” ilkesi etkinleşmiş olacak, vergi gelirleri artış gösterecek, ekonomimiz daha sağlıklı işleyecek ve kamuoyunun iktisadi yaşama olan desteği ile güveni artacaktır.