Geçtiğimiz hafta sonu Kalemin Gücü Platformu'nun Avcılar Belediyesi'nin katkılarıyla Halide Edip Adıvar Parkında düzenlen kitap fuarında benim de imza günüm vardı. Dolu dolu, neşeli, dostluk ve sevgi seli içinde birçok yazar ve şairlerle iki günü birlikte geçirdik. O fuarda yazar Esra Algan'ın kitabı Rüzgargülüyle tanıştım. Son derece etkileyici, sürükleyici bir dili var yazar sevgili Esra Algan'ın. Sanki kitabı okumuyor, yarattığı olayın tam içine giriyor, birebir yaşıyormuşsunuz gibi bir hava yaratıyor. Fuarda, 'Sevgili Mustafa Çifci, hayat dayattığı gibi değil, direttiğimiz gibidir. Keyifli okumanızı diliyorum.' diye imzalı verdiği kitabının daha ilk sayfasında tüm benliğimi etkileyen o cümlelerle kendimi bir yolculukta buluyorum…

'…bir yandan aşkımın iç dünyamda oluşturduğu tahribatlar, öfkem, gururumun ayaklar altına alınışı, acım ve ruhumu kaplayan keder… Hepsi birer virüs olup ısrarla benliğime hükmetmeye çalışıyordu.'

Hani bir yerlerde bir insanı görürsünüz, hiç tanımasanız bile içinizdeki insan sevgisi ile sever, tatlı bir dostluk duyarsınız ya, işte bu duyguların içinde buluyorum kendimi. Hani bazen de bir yerlerde bir kitabın ilk sayfalarında okuduğunuz birkaç cümle ile o kitabı seversiniz. Okudukça yaşamın birçok duygularının ortak olduğunu fark eder, aynı hüzünleri, aynı sevinçleri, aynı çıkmaz sokaklarda dolandığınızı gördükçe kendinize benzeyen insanlarla karşılaşmanın tatlı bir sevincini yaşarsınız. Bunun adı sevgidir. Evet, bu hissin tanımı sadece ve sadece sevgidir. Çıkarsız, karşılıksız içten gelen tatlı bir sevgi. Dünyada bu kadar kötülüğün, bu kadar acının içinde hissedilen sadece tatlı bir sevgi. Ve bu sevgi size güç verir. Her sayfada kendimi böyle bir gücün içinde buluyorum. Yoksa bu yazıları yazmam zaten mümkün olmazdı.

Ne zaman bir şiir, bir öykü okusam hep merak ederim şairin bu şiirleri kime yazdığını. Çünkü normal bir aşktan, normal bir hayattan ne şiir çıkar ne de bir eser. Bir duygunun yazıya dökülebilmesi için, yazarın belli bir birikiminin yanında, isyan duygusunun uyanması ve yazarın kendi içindeki sevgisinden emin olmasından geçer. 'Yazar' dediğinin insanın aşkı da, sevgisi de, tüm ruhunu doldurmuş, başka sevdalarla buluşmayı, kaynaşmayı seçecek kadar kendi içinde büyüyüp taşmıştır. Öte yandan şair-yazar olabilmek başlı başına zaten sevdasını ilan etmeyi göze alabilmekten geçer. Çünkü yaşamında gizli, saklı ya da özel diye sakladığı bir alanı yoktur. Yaptığı her şey, neler yaşadığı bilinir, gözlemlenir. Ve bir gerçek daha, her yazar önce kendini yazar. Bir insanı tanımanın en etkili yolu da yazdıklarını okumaktan geçer.

İlerleyen sayfalarda zamanın nasıl geçtiğinin farkında bile olmadan yetişmem gereken yere geç kalıyorum. Ve cebimde bulunan bir yarısı karalanmış kağıda bu notlarımı almaya başlıyorum. Okumaya devam ediyorum:

'Rüzgargülü'mün hayaliyle konuşarak, destanlaşan bir aşkın kırıntılarını toparlayıp temiz bir sayfa açacaktım yarınıma dair…

'Ölmek istedim,

Her şeyin canıma tak ettiği anda

Çare değil zayıflıkmış

Ölmeye değer nedenler çok olmalıymış

Yaşamaya değer nedenlerden

Umut hala varmış

Sevgi ise hep

Ölüm elimin altındaymış

Yaşayabilmekmiş…'

Bazı tanımlarda susup kalıyorum. Yazacağım her tanım yazılandan daha güzel olmayacağını bildiğim için ek yorum yapmaya hiçbir ihtiyaç duymuyorum. Okurken sanki başka bir yazarın kitabını değil de, kendi yazılarımı okuyormuş gibi bir sıcaklık, derin bir sevgi hissediyorum.

Yazarların aynı duyguları, aynı hüzünleri yaşadığını bir kez daha görmüş oluyorum. İnsanlık tarihi boyunca aslında insanın iç dünyasının hiç değişmediğini, insana özgü sevgi ve mutsuzluğun bütün geçmiş zamanlardan bugüne kadar devam ettiğini biliyorum. Ve insanın önce kendini tanımasını, yüreğini sevgiyle doldurabilmesinin güzel bir yaşam için ilk şart olduğunu kabul ediyorum. Bu konuda Esra Algan' da şöyle yazmış; 'İnsan önce yüreğinde duyduğu sevgiye sahip çıkmalı, ancak ondan sonra karşılık beklemeliydi. Var olmanın bilinci ile insan önce sevmeliydi..'

Rüzgargülü 'nü elime alıp bir deniz kenarında maviliğin içinde kaybolarak okumak, bazı bölümleri iki defa okumak istiyorum. Ve okudukça yazarın gizemli dünyasını, duygularını başarıyla aktardığına her satırda şahit oluyorum. Duygu değişimlerini, insanın kalbini parçalayan o derin yalnızlıkları okuyucuya hissettirmeyi çok iyi biliyor. Okunan her satırın, her kelimenin anlamını hissederek, yaşatıyor insana. Duygusal yazılar öyle basit çıkmaz ortaya. Yazar, önce iç dünyasında yaşar uzun bir süre, ayrıntıları nereye giderse gitsin içinde taşır. Duygu yoğunluğuna girdiğinde ise, kimi zaman gökyüzü maviliğinde kocaman sevinçler yaşar yüreğinde, kimi zamanda gecenin yalnızlığında sadece kendi hüznünle baş başa kalır. Yazmak aslında bir doğum süreci gibidir; yazar, içindeki sancılarını, özlemlerini ve hayallerini sadece yazarak o dünyanın içinden kurtulduğunu kendimden biliyorum.

Diğer yandan boş bir sayfayı anlamlı sözlerle doldurmak, kendi yüreğini çekinmeden, korkmadan ortaya koyabilmek her baba yiğidin harcı değildir. Kendi acını, kendi sancını, diğer insanlarla paylaşmak için belli bir yaşamı deneyimlemek gerektirir, öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Sadece kendini değil, sadece kendi sevdiğini değil tüm çevreyi sevebilmekten geçer. Şiir yazan bir yürekle olmak, hem çok özel, hem de oldukça zorlu bir yanı vardır. Çünkü yaptığı her işleminde yüreğinden bir kırıntı ortaya koyar.

'sen de gideceksen diğerleri gibi

İstediğin an zaten gidebilecekken

Gitmenin çare olduğunu zannederek

Zayıflık olduğu akla dahi getirmeden

Gün doğmadan yeni gün olmadan

İçindeki çocuk uyanmadan git'

Ve aşk her çileyi göze alabilmektir. Çünkü aşk karşılık beklemeden önce insanın kendi içinde kendisiyle yanmasıdır. Aşkı, sıradan bir sevgi tanımıyla açıklamak mümkün değildir. Sevgi, daha çok insanlarla birlikte olmayı, daha çok karşılıklı bir alışveriş olduğu halde aşk tek başına ve çıkarsız bir duygudur. Sevgi paylaşılır, aşk paylaşılmaz. Sevgide insan karşısındakini tanıdıkça daha çok sevebilir ama aşkta ise görmeden, tanımadan, bilmeden sevgiliye başka anlamlar yüklenebilir. Sevgi bitmez. Sevgi hayatın temelidir. Sevgisiz asla bir şey olmaz. Ama aşk biter. Aşk, kavuşunca, yakınında olup tanıdıkça aslında yüklenen anlamların o kadar da büyük olmadığının farkındalığına vardıkça aşk bitmeye başlar…

'Kördüğüm

Her gidişte seni götürdüm yanımda

Her dalgada seni yükselttim içimde

Her nefeste sana yazıldım aslında

Bir sen anlamadın

Bir ben durulmadım

Bir sen bir ben attık dikişleri

Ne sen çözdün ne ben bu kördüğümleri'

Şairin dediği gibi aşkta her şeyi göze alabilir insan, korkmadan, çekinmeden, yeri gelir karşı taraf yerine de düşünür. Ve bir şiirinde Esra Algan şöyle seslenir…

'Beni kendinden çıkardın da

Sen kendinle kalabildin mi?

Bir hüzün ekledin yarınıma

Ve yüzüme çarpıp gittin kimsesizliğimi'

Sevgili Esra Algan mükemmel bir anlatım, mükemmel bir duygu dökülüşü yapmış. İnsanı derinden etkileyen, ayrılık hüzünlerini anımsatan, insanın kendisiyle hesaplaşmasına götürüp okurun kalbinin canlanmasını sağlamış.

Fuarın sonunda ise karşılıklı kitaplarımızı paylaştık. Bir kitabı paylaşmak bazen sesli söyleyemediğimiz sözleri söylemiş gibi gelir bana hep. Sanki yazılmış bir mektubun sahibine ulaşmış gibi…

Yazarımız Mustafa Çifci kitap fuarında
yazar Esra Algan'la bir araya geldi.

Yazarın farkındalığı burada başlar. Yazar, duyduğu her özlemi, her hasreti her duygusunu yazıya döküp sadece yazdığı kişinin değil, ulaşabildiği kadar insanlara ulaşabilmeyi, onlarla paylaşmayı seçer. Normal bir insanın yaptığı ise, yazdığı mektupları, şiirleri sadece kime yazdıysa o kişinin okumasını ister, başkalarının görmesini, okumasını istemez ve hatta okunmasından rahatsızlık duyar.

Kitabın ortalarında ise hissettiği tüm duyguları açık açık söylemekten vazgeçmez. 'Ne sanıyordu ki kendisini, bu kadar da kendini beğenmişlik olmazdı!' diyor, onu görünce yine yelkenleri suya salıyordum. Sonunda her şeyi açık açık konuşmaya karar verdim. Ne olacaksa olsundu artık…'


Rüzgargülü 'nü okumanızı öneririm.

Okumadan tanımanız, hissetmeniz, algılamanız mümkün değil.

Okuyun da görün, yolunuzun üstünde ne kadar büyük taşlar var. Ve bazen de, basıp geçtiğiniz, göremediğiniz, kokusunu duyamadığınız nice kır çiçekleri var. Okuyun da görün çiçekleri. Okuyun da görün çevrenizdeki güzellikleri. Okuyun da görün yaşamın renklerini. Çünkü yeni bir kitap okumak yeni bir yürekle tanışmaktır. Ve her yürek, içinde azda olsa aşkın sıcaklığını taşır. Ve şahit olun, bir tek siz değilsiniz onlarca insanın içinde kendini yalnız hisseden.

Biz yazarlar için yazmak, içimizdeki yalnızlığı yok edebilmek için kelimelere sığınmak gibidir. Gönlümüze göre denk olamayan sevgilimizin eksik yönlerini tamamlamak ister gibi yazının o gizemli dünyasına dalmak istediğimizdendi. Bazen de, bir sevdanın sıcak ellerini kağıda aktarmak, yazdığım gibi sevebilmek için yazıyorduk. Herkesin kendine göre değerleri, olmazsa olmazları vardır elbette ama biz yazarların ise, hayatın anlamını veren sevgiyi paylaşmak, başkalarıyla bağ kurmak, özgürce yazabilmek ortak değerlerimizdir diyebiliriz. Bir ortak değerimizde sanıyorum yalnızlık ve yoğun sevgi duygularımız olmalı. Çünkü şiirler, yazılar, o kitaplar insanın kendi iç dünyasındaki o yalnızlığını, o sevgisini keşfinden sonra çıkıyor.

Fuardan ayrılırken tüm yazarlara, Rüzgargülüne içimden sessizce güzel yarınlar dileklerimi iletiyorum. Çünkü biliyorum ki, yazabilenler hep iyi insanlardır…

Aşkın, dostluğun sihirli büyüsü hep yüreğinizde saklı kalsın güzel insan Esra Algan.

Yazının sonunu yine yazarın sözleriyle kapatalım:

'dökülen her yaprak, hayatından geçip gidenleri anımsatacaktı. Eylül rüzgarları süpürecekti bir aşktan geriye ne kaldıysa. Her ayrılık eylülü anımsatacak, her eylül ayrılıkları hatırlatacaktı…'

'Aynı rüzgarın döndürdüğü,

Rüzgargülüyüz hepimiz

Başka yönlere savrulan

Birbirine eş

Birbirine sırdaş olamayan…'

İz bırakan ve aynı zamanda cesur olan güzel bir insan Esra Algan.

Ek olarak sizin çok iyi bir yazar olduğunuzu, sizinle mutlaka tanışmam gerektiğini söyleyip etkinlik masanıza götüren değerli büyüğüm İskender Yıldırım Şimşek beye de buradan bir selam göndermek isterim.

Sevgiyle, dostlukla…(2022- Avcılar Kitap Fuarı)

Kitabın adı: Rüzgargülü

Yazar: Esra Algan

ISBN: 978-605-70976-1-3