0
Türk Dil Kurumu sözlüğünde 'sonu gelmeyen istek, aşırı tutku' şeklinde tanımlanan hırs, her alanda kendini gösterebilir. Parasal getirisi veya insanlara faydası olabildiği gibi aksi de olabilir. Bıçak sırtı bir kavram olarak evrensel özellikleri ve örnekleri de yaygındır. Genelde parasal anlamda daha çok kullanılan bu kavramın çok ilginç boyutları vardır. Para kazanmak arzusu kapsamında zirveye çıkmış bir ekonomik hırs, ahlaki ve hukuki sınırlar içinde kalmak şartıyla bir motivasyon unsuru olabilir. Ancak, para bir araçtır ve hiç bir zaman amaç olmamalıdır. Paranın gücü; bir gerçek olmakla birlikte, bu gücün başkalarının zararına da olsa her düşünüleni gerçekleştirmek ve istenileni elde etmek şeklinde kullanılması; hukuk açısından sorgulanmasını gerektirmesi yanında ahlaken de yadırganacak bir tutumdur. Toplumun bu konudaki duyarlılığı da önemli bir denetim işlevi görür.
Ekonomik hırsları, bireysel davranışlarda ve kurumsal ticari oluşumlarda görmek işin doğasında vardır. Devletlerin ise ekonomik hırsı olamaz. Çünkü, devletin; vatandaşlarının refahı ve mutluluğu için farklı bir açıdan duruma bakması ve kaynaklarını bu yönde kullanması gerekir. Devletlerin milli ekonomilerini geliştirme ve oluşacak refahı vatandaşlarına adil bir şekilde dağılımına imkan sağlaması ise hırstan ziyade sosyal devlet olmanın bir gereğidir.
Ekonomik hırs kapsamında; üretimi artırmak, yeni yatırımlar yapmak, ticari olarak büyümek, daha fazla istihdam sağlamak, ihracatı artırmak ve dünyada tanınan markalar oluşturmak gibi çeşitli olumlu sonuçlara ulaşmayı sağlayan hırs; rasyonel hırs olarak saygı görmesi gereken ve desteklenmesi gereken bir davranıştır. Ekonomik hırslar; insanlara, diğer canlılara, doğaya ve serbest rekabete zarar vermemesi şartıyla, bir refah artışını, adil bir paylaşımı ve gelecek nesillere güzel bir yaşamı aktarabildiği sürece bir anlam taşıyabilirler.
Ekonomik hırsların anılan zararları vermemesi için; her alanda gereken tedbirlerin önceden alınması ve gerektiğinde müdahalelerin yapılması; sadece bu güne özgü bir sorumluluğun değil, gelecek nesillere olan borcun ve saygının da bir gereği olmalıdır. Doğanın her türlü tahribatı, denizlerin ve akarsuların kirletilmesi, arazi açmak için ormanların yakılması veya ticari nedenlerle yok edilmesi, maden ve iş kazaları, depremlerde kolaylıkla yıkılan evler, hileli gıda üretimi ve insanların fazla kilolarını ve çeşitli sağlık sorunlarını suistimal eden ticari girişimler gibi sayısız örneklerin temelinde ekonomik hırsların kontrolden çıkması vardır.
Bireysel ve kurumsal hırsların; aklın ve mantığın önüne geçmemesi, dengede tutulabilmesi ve gerektiğinde frenlenebilmesi gerekir. Geçmişteki ticari aktivite arşivine bakıldığında; olumsuz ticari sonuçlara ilişkin sayısız örneklerin olduğu görülmektedir (yanlış strateji izlenmesi, rasyonel olmayan kararlar verilmesi, yatırım zamanının doğru seçilememesi, gereksiz bir büyüme moduna girilmesi ve bilgi sahibi olunmayan bir alana veya sektöre yatırım yapılması gibi). Bunları girişimciliğin doğal riskleri olarak tanımlamak mümkün olmakla birlikte, bu sonuçların oluşmasında ekonomik hırsların payının da ihmal edilmemesi gerekmektedir.
İnsan psikolojisini ve huzurunu çok etkileyen aşırı ekonomik hırsların zararlarını bireyler veya aileleri de görmektedir. Kurumsal yapılarda ise bunu önleyecek idari yapılar ve tedbirler olmakla birlikte, bu hırsın esintileriyle karşılaşmak yine de mümkündür.
Ekonomik hırsların dengede tutulabilmesi için sosyal faaliyetler ile bağış ve yardımlar faydalı olabilir. Çünkü, kazanmanın yanında; karşılık beklemeyen bir harcama kültürünün de gelişmesi ve bu psikolojiye alışılması önemlidir. Ancak, bu harcamaların 'kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez' mantığı ve beklentisi içinde yapılması; hem ahlaki olmayıp, hem de bu hırsın dizginlenmesine katkı sağlamaz. Bu kapsamda vakıf ve sosyal içerikli diğer yapılar kurulması, kültürel ve sanatsal aktivitelerin ve diğer yardım amaçlı oluşumların finansmanına katkı yapılması; hem bu yardımları ve bağışları yapanları mutlu edecek hem de toplum önünde güzel örnekler oluşmasını sağlayacaktır.
Günümüzde de çeşitli alanlarda dünyanın sayılı zenginleri arasında gösterilen bir çok ünlü ismin önemli miktarlarda bağış ve yardım yaptıkları bilinmektedir. Ülkemizde de kurumsal misyon olarak bunu içtenlikle benimsemiş büyük ticari toplulukların ve ailelerin olduğunu biliyoruz ve takdir ediyoruz. Bu tür girişimlerin reklam amaçlı olmaması kaydıyla; örnek oluşturması için kamu oyunca bilinmesinde fayda vardır. Nitekim, bu girişimlerin miktarı ve ulaştığı yer dikkate alındığında; reklam amacıyla mı, bir beklentiyle mi veya içtenlikle mi yapıldığı anlaşılır. Dolayısıyla, ekonomik hırsların zararlı etkilerinden arınmaya çalışmak; insanları hafifletecek ve bu dünyada da huzura kavuşturacaktır.
Yazımızı parasal içeriği olan bir fıkrayla bitirerek, biraz tebessüm edelim;
Çok cimri bir İskoç ölüm döşeğindeydi. Yakınları hemen doktor çağırdılar. Doktor hastayı muayene etti ve 'Ben seni iyileştiririm ama bu sana 800 sterline patlar.' dedi. Hasta adam inleyerek doktordan ricada bulundu; 'Doktorcuğum, biraz daha aşağıya indirsen, çünkü cenaze levazımatçısından daha düşük teklif aldım.'