Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından ileri derece bağımlı, uysal ve boyun eğen kişilik olarak kendini gösteren uzun süreli bir psikolojik sorundur. Belirtiler genelde erken yetişkinlik döneminde ortaya çıkmaktadır. Bu kişiler karar verme konusunda başka kişilere aşırı derecede bağımlıdırlar. Karar aşamasında sürekli onay beklerler. Yeterli özgüvene sahip olmadıkları için çevrelerindeki insanların görüş ve fikirlerini üstün tutarlar. Ayrılık durumu onları korkutur ve yalnız kalmak istemezler. Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireylerde her durumun en kötüsünü, olumsuzunu düşünme ve bekleme eğilimi vardır.

Ne yazık ki bu bireyler çevrelerindeki insanlardan farklı düşünseler de tepki çekme korkusuyla kendi fikirlerini ortaya koymazlar. Kabul görmek için yapılmaması gereken, uygun görülmeyen davranışları yapmaktan çekinmezler. Bu kişiler yalnız kalmamak, insanları kaybetmemek adına sözel, fiziksel veya cinsel tacizlere boyun eğebilirler.

Ailesi tarafından ihmal edilmiş ya da istismarcı bir ortamda büyümüş kişilerde bağımlı kişilik bozukluğunun görülme ihtimali yüksektir. Toplumda bu tür kişilik özelliğine sahip bireylerin %15 civarında olduğu düşünülmektedir. Yapılan araştırmalar kadınlarda erkeklere oranla 3 kat fazla görüldüğünü ortaya çıkarmıştır.

Aşırı müdahaleci, evhamlı bir aile de yetişen çocuklarda, haklarını arama konusunda ailelerinden gördükleri baskı ve cezalandırmalar sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu tür çocuklar özgürlük alanları artıkça ailelerinde uzaklaşacaklarını ve onların sevgisini kaybedeceklerini düşünürler.

Bu tür bir kişilik bozukluğu yaşayan bireylerle ilişki kurmak ya da mevcut ilişkiyi sürdürmek son derece zordur. Özellikle romantik ilişkilerde bu tür kişiler çok muhtaç, yapışkan tutumlar sergiler, terk edilmekten ve yalnız kalmaktan aşırı düzeyde korkarlar. Bu korku onların mantıksız ve tehlikeli davranışlarda bulunmasına neden olabilir.

Bağımlı kişilik bozukluğu beraberinde anksiyete, depresyon gibi farklı ruhsal sorunları da beraberinde getirebilir.

Beğenilme ve sevgi arayışı içinde olan bu bireyler için ilişkilerdeki her türlü değişim korku vericidir. Hayata dair temel düşünceleri 'tek başlarına hiçbir şey başaramayacakları' ve 'diğer insanların daha güçlü olması nedeniyle onların hoşlarına gittiği takdirde yardım alabileceği' dir.

Sosyal çevre veya aile ortamında bir kişiye bağlı olmak aslında beklenen bir davranıştır. Bu ilişkilerdeki yakınlığı arttırır. Ancak bağlı olmaktan bağımlı olmaya geçiş kişinin kendine güvenini yitirmesine, yalnız karar alma kabiliyetinin yok olmasına geçiştir.

Tedavi yöntemi tüm kişilik bozukluklarının tedavisinde olduğu gibi psikoterapidir. Semptomları erken tanımak ve tedavi etmek, durumun kötüleşmesini önleyebilir.