[email protected]
Evvela, Türkiye ve Suriye'de büyük can kaybına yol açan depremde hayatını kaybeden tüm kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa, geride kalanlara sabır ve iyilikler dilerim. Rabbim, bu zor günlerde devletimizin, milletimizin yardımcısı olsun, amin. Depremde tahrip olan şehirlerimizden biri, çok sevdiğim Antakya oldu. Mersin'den defalarca gittiğim ve birçok dostumun, öğrencimin yaşadığı Antakya, misafirperverliği asla unutulmayan halkı, zengin tarihî ve doğal dokusuyla insanı kucaklayan huzur dolu bir yerleşimdi. İnşaallah, tekrar hatırlanmaya değer güzellikteki günlerine yakışır bir şehir haline gelir…
Aslına bakılırsa Eski Çağ ve Geç Antik Çağ'da da Antiochia ad Orontem (Asi Nehri kıyısındaki Antakya), Doğu Akdeniz'in en güzel şehirlerinden biridir. Müreffeh bir ticaret şehri olarak felsefe okullarına sahip Antiochia, I. yüzyılda Havari Petrus'un, Havari Barnabas'ın, Tarsuslu Paulus'un kaldığı yerdir. İncil, Hz İsa'nın takipçileri için ilk defa burada 'Christianus = Hıristiyan' sözcüğünün kullanıldığını yazar. Antiochia, IV. yüzyıla gelindiğinde Hıristiyan dünyasının artık en büyük dinî merkezleri arasındadır.
Antiochia ad Orontem, geçirdiği çok büyük depremlerle tarih boyunca birkaç defa maalesef yerle bir olmuştur. Bunlardan biri ve belki de en büyüğü, MS 526 yılında Doğu Roma İmparatorluğu tahtında oturan I. Iustinus (İmp. 518 – 527) döneminde gerçekleşmiştir.
Vakanüvis Ioannes Malalas (491 - 578), yazdığı on sekiz kitaptan müteşekkil Chronogoraphia'sında, Antiochia'da meydana gelen depremin dehşetini oldukça ayrıntılı biçimde gözler önüne sermektedir; Buna göre deprem, 526 yılı Mayıs ayı sonlarında -tahminen 20 - 29 Mayıs arasında- Olybrius'un consul olduğu dönemde gerçekleşir. Şehirde, aralarında kiliselerin, manastırların bulunduğu birçok bina, ev yıkılır veya zarar görür ki Chronographia'da '…Tek bir kilise, manastır veya kutsal alan tahribattan kurtulamadı…' yazmaktadır. Bugünkü gibi o dönemde de Habib Neccar Dağı eteklerindeki evlerin, ovada büyük yıkıma uğrayanlara göre biraz daha iyi durumda olduğu anlaşılmaktadır. Bu konuda Malalas '…Dağa yakın az sayıdaki ev dışında şehirde hiçbir şey sağlam kalmadı…' demektedir.
Malalas'ın verdiği bilgiye göre Antiochia, depremin yanı sıra büyük bir yangınla tamamen tahrip olmuştur; '…ilahî musibette yıkılmayan evler, temellerine kadar yandı…'. Aralarında Antiochia Patriği Euphrasius'un da bulunduğu birçok kişinin depremin ardından çıkan söz konusu yangında hayatını kaybetmiştir. Ioannes Malalas, Hz İsa'nın Göğe Yükseliş Bayramı (ascensio Domini) nedeniyle dışardan gelenlerle şehrin nüfusunun çok kalabalık olduğunu, bu nedenle 250.000 kişinin deprem ve yangından kurtulamadığını söylemektedir ki rakam, hakikaten ürkütücüdür.
Yağma olaylarından da söz eden Malalas '…(Depremde) göçük altında kalanlardan kurtarılanların çoğu öldü, güçsüz olanlar soyuldu, şehirden ayrılmaya zorlandı, bunlarla karşılaşan çiftçiler de kaçanları soyarak öldürdü… Bunların arasında depremden kaçarak şehrin üç mil dışındaki Aziz Iulianus Kapısı'na yerleşen ve hizmetkarları, mültecilerin her şeyini yağmalayıp alan Thomas diye bir adam vardı. (Adamları) bu yağmayı dört gün boyunca yaptılar. Ancak Thomas, sağlıklı biri olmasına rağmen sanki hastaymış gibi birdenbire öldü. Herkes, (bu olayı) Tanrı'nın büyüklüğüne bağladı…' demektedir.
Deprem felaketinin ardından meydana gelen mucizevî hadiseleri de aktaran Malalas, otuz gün sonra göçük altından sağ çıkarılan çocuklardan ve aynı durumdayken doğum yapan, bebeğiyle kurtulan kadınlardan da söz etmektedir.
Antiochia'nın depremde yıkıldığını duyan İmparator I. Iustinus'un başkentteki Ayasofya Kilisesi'nde herkesin duyacağı şekilde ağıtlar yaktığı, derhal yüklü miktarda para yollayarak şehri yeniden ayağa kaldırdığı bilinmektedir. Acı olan, sadece iki yıl sonra (528) Antiochia ad Orontem'in başka depremle tekrar yerle bir olmasıdır…