Vallahi dedim, Billahi de dedim: 'Süleyman kuş dilin bilir dediler/ Süleyman var Süleyman'dan içeri.' Hem de Yunus Emre'nin bu sözleriyle dedim. Kuş diliyle de söyledim, bunu yaptılar 'Pust diliyle' Bilmediler, Duymadılar, Görmediler…Üç maymunun bir de dördüncü var ki en tehlikelisi o… Görse de, duysa da, bilse de tikinde değil, hiç bir şey. Elimi, kolumu bağladıkları yetmiyor gibi bir de Avukat Ahmet Yaman 'Üstad ya kısa yaz, millet okuyamıyor' deyince bugün kısa yazmaya karar verdim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Artık metal yorgunluğu yok, Afrin'le beraber şimdi diriliş hareketi yeniden başladı' dedi. Türkiye'nin işgal girişimi olan 15 Temmuz'dan sonra partisinde metal yorgunluğu olduğunu belirtip, bakanları, belediye başkanlarını il ve ilçe başkanlarını değiştirmiş olan Erdoğan'ın bu sözleriyle artık kadrolarına rahat bir nefes aldırdı. 'Bitti' dedi. Metal yorgunluğu bitti.
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu 28 Şubat döneminde Ankara İmam Hatip Liseleri Mezunları Derneğinde.
Ya Mehmet Metiner'in; 'vekillerin veya belediye başkanlarının çevresine sığınan bu siyasi çakallar, AK Parti'ye ve Reis'e gönülden bağlı aslanları gücendirip kaçırtmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar… AK Parti üzerinden kişisel güç devşirmeye çalışan bir siyasi esnaf zümresi oluşmuş durumda' sözleri ? FETÖ'nün kripto unsurları... 15 Temmuz gecesi köşe bucak saklanıp her şey bittikten sonra Reisçi pozlarında meydan mücahidleri…Tetikçi çakallar..FETÖcü ağızlar…
Ya Şamil Tayyar'ın sözleri: 'FETÖ borsası var. Milyon dolarlar dönüyor. Ben bunu söylüyorum. Evet. İtirafçı adı altında iş adamlarını serbest bırakıyorlar….Cumhurbaşkanımızın etrafı kuşatma altında. Bir ilçe başkanı var, 'Benim kimseye minnet borcum yok, beni reis getirdi' diyor. İl başkanı, ilçe başkanı, il müdürü böyle konuşuyor... Ben milletvekili olarak Cumhurbaşkanı'na söylediğim şeyleri iletemiyorum.'
Cumhurbaşkanı, Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 'Metal Yorgunluğu bitti' dedi. Adanmış kadrolara karşı dadanmış kadrolar…Şimdi yorgunluk hangi safhaya vardı ?
Aldığım izlenim, gelişmeler, hazırlıklar kaçınılmaz bir erken seçimi gösteriyor. Adaylar toparlanmadan, partiler daha masaya oturmadan erken genel seçim…Bunu zorunlu kılan teşkilatlar. Bakanlar Kurulu'nda bile birbiriyle konuşmayan bakanlar var. Birbiriyle ilgili belden aşağı/yukarı fark etmez. Kanalizasyona atılmış günah bohçalarını açanlar, etrafa saçanlar var. Başbakan'ı saymayan bakanlar var. Öyle demiyor muydu merhum ağbim Muhsin Yazıcıoğlu ? 'Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir hayat için fırıldak olmaya gerek yok.'
Ak Parti, MHP ve üçüncü bir partide girecek ittifaka. Yeni bir parti kurulacak. seçimlere girmeyi hak kazanan bir siyasi parti o partiye iltihak edecek. Üçlü bir ittifak olacak. Muhammed Fatih Erbakan, yeni partinin genel başkanı olarak Parlamento'ya girecek. Bu suretle Saadet terbiye edilmiş, Milli Görüş son 18 yıl içinde üçüncü kez bölünmüş olacak. Saadet'in elini güçlü kılan; İslam'ın güncellenmesi girişimi, MHP ile ittifakın Güneydoğu'da dindar Kürtlerin üzerinde oluşturduğu tepki ve giderek emek, paylaşım üzerinden yapılan siyaset anlayışı…MHP'nin BBP konusundaki direnci de sürüyor. Bu durumda BBP eski ittifak arkadaşı Saadet Partisi ile İyi Parti ile birlikte seçimlere girmesi gibi ortaya çıkan senaryonun da görüşmeleri de sürüyor. Meral Akşener'in giderek Anadolu'da, Ege, Trakya ve Akdeniz'de ciddi bir yükselme içinde olduğunu görmek lazım. Son konuşmalarında FETÖ terör örgütüne ilişkin sert sözleri üzerindeki iddiaları da giderek konuşulmaz hale getiriyor.
Bu arada Abdullah Gül'ün 'Gereğini yapacağım' sözleri… Cumhurbaşkanı adaylığını soran ziyaretçilere açık ve seçik söylüyor Gül: Gereğini yapacağım, bekleyin…
Kısa yazacağım dedim ya… Son başlık: Kum torbası…Boksörlerin antrenmanlar da kullandığı olmazsa olmazı. Yumruğun sertleşmesi kadar, denge, atiklik gibi kurallar vardır. Kum torbasının kullanıldığı bir yer daha vardır bilir misiniz? İşkenceler de, sorgu odalarında.
FETÖ'nün kadroları devşirdiği, bürokrasiden siyasete, medyadan diyanete kadar egemen olduğu yıllardı. Muhterem merhum Erbakan Hocam'a başvurdum. Yine dini hayat ile ilgili bir tartışma, dine yönelik reform girişimi, hatta ve hatta protestan İslam anlayışı icat etme pratikleri yapılıyordu. Merhum Aytunç Altındal sıcağı sıcağına bu konuyu konuşmuş. Konu ciddiydi. Tebessüm eden siması değişiverdi: Sordu:
-Sen kum torbasını bilir misin?
(Bir büyüğümüz, alim kişi size bir şey sorduğunda konudan az buçuk haberiniz olsa da, konuya vakıf olsanız da 'Efendim lütfedin, takdir buyurun, zatıalinizi merakla dinliyorum' deyin… Daha fazla bilgi edinirsiniz, O'nun penceresinden bakarsınız. Edeben de sakın ha 'biliyorum' demeyin… Bildiğinizi sandığınız konudan öyle bir soru sorarlar ki, feleğiniz şaşar. Bu tembihatı da rahmetli Hocam'dan öğrendim)
-Takdir ve lütuf buyurun, merakla dinliyorum efendim…
-Bazı uzak doğu sporlarında sporcunun denge kurmasını, rakibin hamleleri karşısında direncinin artmasında, aksiyona karşı reaksiyon geliştirmesinde kullanırlar. Bir de Kum torbasını istihbarat örgütleri sorgulamada kullanır. Kum turbası bedene her vurulduğunda dışarıdan bir iz bırakmaz ama iç organlar titreme gösterir. Belli aralıklarla ve şiddetli olursa rezonans etkisi yapar. Adam işkenceden çıkar dışarısı sapa sağlam ama içi çürümüş, perişan olmuş. İnsanın özüyle oynarlar. Şimdi de Allah korusun İslam'ın özüyle oynuyorlar… Dışarıdan bir şey görünmüyor ama, içi çürümüş…Müslüman'dan şuuru aldın mı, namaz kılar, Haccına gider gelir. Sadece gider gelir, yatar kalkar… Allah Muhafaza etsin.!