Zaman ne kadar da farklı bir kavram. Yaşadıklarımız dün gibi ama yıllar geçmiş üzerinden. “Geçmişimi peşimde sürüklüyor gibiyim…” diyen olmadıysa henüz buraya not alabiliriz.
İyi de olsa kötü de olsa insanları ve toplumların geçmişleridir bugünlerin müsebbibi. Herkes ektiğini biçiyor neticede. Bugünlerdeki güzellikler ve kötülükler geçmiş zamanlardan kaynaklanmakta.
Sonunu düşünen kahraman olmasa da bazen de düşünmek gerekli her icraat veya her sorumlulukta geleceği. Ancak geleceğini şimdiden inşa etmeyi akıl edenler kazanıyorlar ya da geçmişte buna hazırlık yapmış olanlar.
Tesadüf diye bir şey varsa da hiçbir başarı tesadüfi değildir. Zamanında emeği verilmiş, bedeli ödenmiş ve beslenmiştir ki şimdi meyve verebilsin. Bazen acı bile olabilir ödenen bedeller ama zamanla insan değdiğini düşündüyse artık önemi de yoktur çekilenlerin.
Sadece başarı için değil tabi ki bu söylemler. Eğitim, sağlık, elde edilen imkanlar ve hayatın her alanında zamanın yankılarından bahsedebiliriz.
Şu an yaşadıklarımızda sadece “Zamanın içindeki yankılar,” dan ibaret olmakta. Yani zamanında yaptıklarımızdan veya yapmadıklarımızdan sorumluyuz ki şu an bu yankıların sonuçlarını yaşamaktayız.
Aynı zamanda içinde bulunduğumuz zamanı da geleceğin yankısı olduğunu düşünerek yaşarsak da gelecek için yatırım yapmanın tam sırası olabilir.
Çok düşük oranla da olsa bezen hazıra konanları örsek de genelde emeksiz hiçbir şeyin olmadığını da zamanla anlayabiliriz.
İnsanlar yaşarken arada bir durup bakmalı, hayatın neresinde olduklarına ve neler yaptıklarına. Ancak bir kısa değerlendirmeden sonra eldekiler ve eksiklikler ortaya çıkacaktır. Geçmişte yapılan hataların tekrar yapılmaması, yapılmayan sorumluluklar için ders alınması gerektiği gibi her şeyin de bir kararı olduğu ve fazlasının zarar olduğunun da bilinmesi gerekli.
Kısacası zamanın bize öğrettiklerini almak ve uygulamak gerekli.
O yüzden de ‘zamanın içindeki yankılara’ kulak vermek gerekli.