Görev suçu işleyenlere güçlü koruma zırhı:

Ak Partinin programına baktığınız zaman 'siyasi ilkeler' başlığı altında şu ilkeyi görürsünüz.

'Milletvekili ve bakanların yargılanmaları önündeki anayasal engeller kaldırılacak; dokunulmazlık, tüm kamu görevlilerinin yargılanabilmeleri önündeki engeller ve ayrıcalıklarla birlikte ele alınacak ve milletvekillerinin meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerine inhisar ettirilecektir.'

Vaatler manzumesi olan parti programları sizleri aldatmasın. Vaatlerin tam tersiyle karşılaşmak her zaman mümkün. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz sözü boşa söylenmemiş.

Şimdi gelin kamu görevlilerini ayrık tutarak; görevleri ile ilgili bir suç işledikleri iddiasıyla Cumhurbaşkanı, yardımcısı ve bakanlar hakkında soruşturma açılabilmesi için nasıl anayasal bir koruma altında olduklarını ortaya koymaya ve Avrupa Birliği üyesi bazı ülkelerin anayasalarındaki koruma tedbirleriyle kıyaslamaya çalışalım.

Cumhurbaşkanı bir suç,yardımcıları ve bakanlar ise görevleriyle ilgili bir suç işledikleri iddiasıyla, görevde iken veya görevlerinden ayrıldıktan sonra haklarında soruşturma açılabilmesi için 301 milletvekilinin vereceği önergenin 360 milletvekili tarafından kabulü ile mümkündür.(Anayasa madde:105,106)

Cumhurbaşkanı için 'bir suç' ibaresi kullanılmak suretiyle kapsam geniş tutulmuştur. Amaç, kişisel suçları da bu kapsama dahil etmektir.

Görevleri ile ilgili yolsuzluk, rüşvet, dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma gibi suçları işlemeleri halinde bile bunları yargı önüne çıkarmanın belirtilen prosedür nedeniyle ne kadar güç olduğu ortadadır.

Seçilemediği takdirde bir milletvekili hakkındaki suç iddiaları soruşturulabiliyorsa, bakanlıkları sona erenler hakkında da soruşturma açılabilmelidir. Anayasa'daki koruma mekanizması bu şekilde kaldığı sürece, ömür boyu bunlar hakkında soruşturma açılamayacaktır.

Hukuk devletinde böyle bir koruma mekanizmasını savunmak mümkün değildir. Esas olan hesap verilebilirliktir.

Adalet Bakanlığınca, Avrupa Birliği üyesi 11 ülkenin anayasaları tercüme ettirilmiştir. Bu ülkeler: Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, İrlanda, İtalya, Hollanda, Polonya, Portekiz ve İspanya'dır.

Son değişiklikten önceki anayasalarımızda yer alansöz konusu kişilerle ilgili soruşturma müessesesi Fransa Anayasasından esinlenmiştir.

FransaAnayasa'sının 67.maddesine göre; 'Cumhurbaşkanı, Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargılama yetkisi ve görevini sürdürmesiyle açıkça bağdaşmayacak şekilde görevlerini ihlal etmesi müstesna, görevlerini yerine getirirken yaptığı işlemlerden dolayı sorumlu tutulmaz.

Cumhurbaşkanı görev süresince hiçbir Fransız hukuk mahkemesi ya da idari merci önünde tanıklık etmeye zorlanamaz, hiçbir hukuk davasına konu edilemez ya da suçlamalara, kovuşturma ya da soruşturmaya tabi tutulamaz. Cumhurbaşkanının görev süresi boyunca hiçbir hak düşürücü süre işlemez.

Cumhurbaşkanının görev süresi boyunca ertelenmiş dava ve kovuşturmaların tamamı Cumhurbaşkanının görev süresinin sona ermesini takiben bir ay içinde yeniden açılır ya da Cumhurbaşkanı aleyhine başlatılır.'

Görüldüğü gibi Fransa Cumhurbaşkanının görev süresi bitince hakkındaki dava ve kovuşturmalar başlatılmaktadır. Bizde ise, gerçekleştirilmesi imkansız bir yöntemle koruma altındadır.

Yine Fransa Anayasasının 68-1.maddesine göre; 'Hükümet üyeleri, görevlerini icra ederlerken eylemlerinden ve işledikleri anda suç ve kabahat niteliğindeki eylemlerinden dolayı ceza bakımından sorumludurlar.

Hükümet üyeleri, 'Devlet Adalet Divanında yargılanırlar.'

'Devlet Adalet Divanı 68-2'ye göre 15 yargıçtan oluşur. 12 parlamenter, Millet Meclisi ve Senatodan eşit sayıda olmak üzere, her genel ve kısmi yenilemeden sonra, kendi içinden seçilir. Üç yargıç da Yargıtay'dan seçilir ve bunlardan birisi, Devlet Adalet Divanına başkanlık eder.

Hükümet üyelerinden birisinin, görevlerini yaparken işledikleri suç ya da kabahatten dolayı zarar gördüğünü ileri süren herkes şikayetini dilekçe ile komisyona iletebilir.

Komisyon, bu şikayeti ret eder, ya da Devlet Adalet Divanına gönderilmek üzere Yargıtay Başsavcısına iletir.

Yargıtay Başsavcısı, dilekçe komisyonunun uygun görüşü üzerine, Devlet Adalet Divanına iletebilir.'

Fransa'da biri cumhurbaşkanı diğeri bakanlar için olmak üzere 2 Yüce Divan bulunmaktadır. 1987'den 1993'e kadar birkaç bakanın yüce divana gönderilmesi için girişimde bulunulmasına karşın hiçbir girişimin sonuca ulaştırılamamış olması nedeniyle 21 Temmuz 1993 Anayasa değişikliği yapılarak eski yüce divan yapısı yalnız cumhurbaşkanı için korunmuş, bakanlar için yeni bir yapı getirilmiştir.

Üçü Yargıtay'dan, ikisi Danıştay'dan ikisi de Sayıştay'dan olmak üzere 7 kişiden kurulu bir dilekçeler komisyonu kuruldu. Her yurttaş bu komisyona başvurabiliyor. Komisyon yakınmaları haklı görürse şikayetleri Cumhuriyet Başsavcısına gönderiyor. Başsavcı da Cumhuriyet Adalet Divanında dava açıyor.

Fransa'da 26 yıl önce yapılan bu değişikliklere paralel olarak bizde de bu konuların tartışılması gerekir. Aksi takdirde, yolsuzluklar hiçbir zaman soruşturulamaz.

Bu modele benzer bir modelin ülkemizde de uygulanması mümkündür.

Siyasi partiler, vaatleri arasına bu meseleyi ele alıp kamuoyuna deklare edebilirler. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, TBMM' deki Sayıştay Komisyon Başkanının muhalefetten olması yönündeki açıklamaları gibi. Bizde de en azından Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar, görevden ayrıldıktan sonra yargılanabilmeleri için mevcut koruma zırhının en azından gevşetilmesine ihtiyaç vardır.

Belçika Anayasa'sının 88.maddesine göre; 'Kral şahsi dokunulmazlığa sahiptir. Bakanlar hesap vermekle yükümlüdür.

103.maddeye göre Bakanlar, görevlerini yürütürken kendilerine isnat olunan suçlar için münhasıran istinaf mahkemesi tarafından yargılanırlar.'

Federal Almanya Anayasa'nın 61.maddesine göre; 'Anayasa'yı veya diğer bir federal yasayı kasten ihlal ettiği gerekçesiyle, Federal Cumhurbaşkanını Federal Anayasa Mahkemesi önünde dava edebilirler. Davanın açılması talebinde bulunmak için, Federal Meclis üyelerinin en az dörtte biri veya Federal Konseyindeki oyların en az dörtte biri zorunludur. Davanın açılması kararı, Federal Meclis üyelerinin veya Federal Konseyindeki oyların en az üçte ikisiyle verilir.'

Bakanlar hakkında Federal Almanya Anayasa'sında konu ile ilgili bir hükme rastlanamamıştır.

İtalya Cumhuriyeti Anayasa'sının 90.maddesine göre; 'Cumhurbaşkanı, vatana ihanet ve Anayasayı ihlal durumları dışında, görevini yürüttüğü sırada yaptığı işlemlerden sorumlu tutulamaz.

Bu hallerde, Cumhurbaşkanı, Parlamento tarafından müşterek oturumda, üyelerin mutlak çoğunluğuyla suçla itham edilir.

96.maddeye göre Başbakan ve bakanlar, görevlerinden istifa etseler dahi, görevlerini yaparken işledikleri suçlardan dolayı, Cumhuriyet Senatosu veya Milletvekili Meclisince Anayasanın teşkil ettiği normlar çerçevesinde izin verilmek koşuluyla normal yargılanmaya maruz kalır.'

Polonya Cumhuriyeti Anayasa'sının145.maddesine göre; 'Cumhurbaşkanı, Anayasanın veya kanunların ihlali veya işlediği bir suç nedeniyle Yüce Divan'da yargılanabilir.

Cumhurbaşkanına karşı ilgili bir suçlama, Ulusal Meclis tarafından, Meclisin en az 140 üyesinin önergesi üzerine, Ulusal Meclisin üye tamsayısının en az üçte iki çoğunluğuyla aldığı bir kararla yapılabilir.'

156.maddeye göre 'Bakanlar Kurulu üyeleri, Anayasa ve kanunları ihlal etmeleri ve ayrıca makamlarıyla ilgili görevleriyle bağlantılı işledikleri suçlardan dolayı Yüce Divan'da yargılanırlar.

Portekiz Cumhuriyeti Anayasa'sının130.maddesine göre; 'Cumhurbaşkanı, görevlerini yerine getirirken Cumhurbaşkanı veya 115 milletvekilinin önergesiyle, bir Bakanlar Kurulu üyesinin Yüce Divan'da yargılanması kararı, Sejm'in milletvekili tam sayısının beşte üçü çoğunluğuyla kabul edilebilir.

işlediği suçlardan dolayı Yüksek Adalet Divanı önünde sorumludur.

Üyelerin beşte birinin önergesi ve üyelerin üçte ikisinin çoğunluğuyla kabul edilmesiyle süreç sadece Cumhuriyet Meclisi tarafından başlatılabilir.'

196. maddeye göre 'Bir Hükümet üyesinin ceza kovuşturmasına uğraması ve kesin olarak suçlanması durumunda, Cumhuriyet Meclisi, kovuşturmanın sürdürülebilmesi için üyeliğin askıya alınıp alınamayacağına karar verir. Önceki fıkrada atıfta bulunulan türde bir suç durumunda, Meclis zorunlu olarak üyeliği askıya alır.'

Önceki fıkrada, azami üç yıl cezayı gerektiren suç veya suçüstü hali düzenlenmiştir.

İspanya Anayasa'sında ise konumuzla ilgili sadece şu hüküm vardır. 102.maddeye göre 'Başbakan ve Hükümetin diğer üyeleri, icap ederse, Yargıtay Ceza Dairesi önünde, cezai sorumlu tutulabilir.'

Bu kadar alıntı yapmamın nedeni, diğer ülkelerde bizdeki gibi-özellikle görevleri sona erenler için- güçlü bir koruma zırhının mevcut olmadığını ortaya koymaktan ibarettir.

Anayasa'daki hükümler yetmiyormuş gibi TBMM İçtüzüğünün 107.maddesine eklenen bir fıkra ile parlamenter hükümet sisteminde görev yapmış olan Başbakanlar ve Bakanlar hakkında da bu güçlü koruma zırhının uygulanacağı belirtilmiştir. Bu hüküm bir İçtüzük konusu olamaz.

301 milletvekilini bir araya getirip Meclise önerge verdirtmek, siyasi partilerin bugüne kadar oluşan milletvekili dağılımına göre çok zor görünmektedir. Avrupa ülkelerinin bazılarında bu sayı dörtte bir olarak öngörülmüştür. Dörtte bir olsaydı 150 milletvekili yeterli olurdu.

Cumhurbaşkanı, yardımcıları ve bakanlar görevlerinden ayrılsalar bile böylesine güçlü bir koruma zırhına kavuşmalarının nedeni, görevlerini daha rahat ve korkusuzca yapmaları olamaz.

Hukuk devletinde yönetenler, kendilerini bağlayan kurallara uymuyor ve keyfi hareket ediyorlarsa bunları bir bakıma ilelebet koruma tedbiri altına almanın anlamı da olamaz.