Sosyal medya, yine bir sosyal paylaşım sitesi olan Wikipedia'nın tanımına göre, 'Tek yönlü bilgi paylaşımından, çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımına ulaşılmasını sağlayan medya sistemidir.'
Çağımızın en önemli iletişim aracı internet, bu iletişimi çeşitli paylaşım sayfaları ile sağlamaktadır. Haber paylaşılan siteler, akademik metin paylaşılan siteler, alışveriş yapmayı sağlayan siteler... Bunların en yoğun kullanılanı ve toplum üzerinde hem kültürel hem de psikolojik olarak etki bırakanı ise sosyal paylaşım siteleri olan Facebook, Twitter ve İnstagram gibi sitelerdir. Dünyadaki 40 ülkede internet erişimi bulunan bireylerin %80'e yakının interneti Facebook, Twitter gibi sosyal medya ve paylaşım siteleri için kullandığı, ülkemizde de bu oranının benzer olduğu bilinmektedir.
Yaşantının olduğu her alanda olduğu gibi sosyal medyada da hukuksal uyuşmazlıklar meydana gelmektedir. Sosyal medya, Medeni Hukukun, Ceza Hukukunun, Fikri ve Sınai Haklar Hukukunun ve daha birçok hukuk dalının konusu haline gelmiştir.
Sosyal Medya Üzerinden Kişilik Haklarının İhlali:
Sosyal medyanın bilinçsiz kullanımı ve kullanıcılarda uyandırdığı sanallık yani gerçek dışılık hissi ile büyük bir kitleyi barındırmasının getirmiş olduğu sorunlar, hak ihlali ve hak çatışması olarak kendini göstermektedir. Benzer şekilde, bilgilerin doğruluğunun denetimsizliği, kitlesel etkileşime açık oluşu ve hızlı ulaşım kolaylığı sebepleriyle, provoke edilebilir, saptırılabilir ve yönlendirilebilir kitleleri de içinde barındıran bu platform, kullanıcıları, her an kişilik haklarına saldırıya açık hale getirmiştir. Bunun bir sonucu olarak da 'linç kültürü' olarak adlandırılan, bir çeşit sosyal şiddet doğmuştur. Tüm toplum, sosyal, kültürel ve ekonomik farklılıklar sebebiyle farklı şekilde de olsa bu sosyal şiddetten etkilenmektedir.
Peki bu sosyal şiddeti önlemek için nasıl bir yargısal başvuru izlemek gerekir? En etkili çözüm erişim engelleme ya da yayından kaldırma hakkıdır. 5651 Sayılı, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun kapsamında, Kanunun 9. Maddesi ile kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişi ve kurumlar, erişim engeli talep edebilir. Eğer kişilik haklarının ihlal edildiğini düşünen kişi, Sulh Ceza Hakimliği'ne yapılacak başvuru ile bunu ispat edebilirse, paylaşımı yapanın savunması alınmaksızın erişim engelleme kararı verilecektir. Karar doğrudan Erişim Sağlayıcıları Birliğine gönderilecek ve uygulanacaktır.
Twitter Hakkında İstenen Erişim Engeli Taleplerindeki Farklılık:
Twitter diğer sosyal medya ve haber sitelerinden farklı olarak, kullanıcı gizliliğine önem verdiğini belirtilen ve eylemleri ile bu iddiasını destekleyen bir sosyal paylaşım sayfası olarak görünmektedir. Zira Twitter'da yapılan bir paylaşım sebebiyle kişilik haklarının ya da özel hayatının ihlal edildiğini düşünen kişi, yaptığı başvuru sonrası Sulh Ceza Hakimliği'nden erişim engeli kararı almış ve bu karar Erişim Sağlayıcıları Birliğine gönderilmiş olsa da Twitter kararı uygulamamaktadır.
Hatta 20 Mart 2014 tarihinde, Twitter'a ülke çapında erişimin engellenmesi vakıası da bu yüzdendir. Sulh Ceza Hakimliği'nce bazı kişilerin hesaplarına ve tweetlerine erişimin engellenmesi yönünde bir karar verilmiş, bu karar kesinleşmiş ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na (şu an için Erişim Sağlayıcıları Birliği) gönderilmiştir. Fakat Twitter'ın kararı uygulamaması üzerine, Twitter'a erişim tamamen engellenmiştir. Çözümün ifade özgürlüğünü engellediğine ve sansür niteliğinde olduğuna hiç şüphe yoktur ki Anayasa Mahkemesi de ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiş ve 3 Nisan 2014 tarihinde Twitter'a getirilen yasak kaldırılmıştır.
Sosyal Medya Üzerinden Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali:
5651 Sayılı, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun kapsamında, Kanunun 9/A maddesi ile özel hayatının ihlal edildiğini iddia eden kişiler, erişim engeli talep edebilir. Ancak özel hayatın gizliliğinin ihlali biraz daha karmaşık bir konudur. Bilindiği üzere sosyal medyaların neredeyse hepsi, kullanıcının kendisine sosyal bir sınır çizmesine imkan tanımaktadır. Yani kullanıcı fotoğraflarını görecek kişileri belirleyebilmekte, gönderilerine yorum yapılmasını engelleyebilmekte, ilgilendiği alanlara göre sosyal medya çevresini sınırlayabilmektedir ya da sınırlayabildiğini hissetmesi istenmektedir. Burada sorun;
• Fotoğraflarını, zihninden geçenleri, özel hayatına dair bilgileri ve çoğu zaman o an bulunduğu adresi paylaşan ve hesaplarını herkesin erişimine açık şekilde kullanan bir kişinin özel hayatının gizliliğinin dışarıdan bir etki ile ihlal edilip edilmediği tartışması ve
• Kişinin sırf sosyal medya paylaşımları ve hesaplarını herkesin erişimine açık olarak kullanıyor olması sebebiyle haklarının korunmamasının getirdiği adaletsizlik, olarak belirlenebilir.
Bu konuda henüz Yargıtay İçtihadı bulunamaması ve kanunun açıklayıcı olmayan hükümleri sebebiyle kesin doğrulardan söz edilemeyecektir. Ancak 5651 Sayılı Kanunun deyimi ile içerik sağlayıcı, sağladığı her içerikten sorumludur. Bu sebepledir ki kullanıcılar yaptıkları paylaşımların sorumluluklarını almalı ve sosyal kirliliği de engellemek adına paylaşımlarını süzgeçten geçirmelidir. Ancak bunu, tamamen kullanıcıların sorumluluğu olarak görmek de devletin üzerindeki koruma sorumluluğunun vatandaşın üzerine bırakılması demek olur. Yani bir kullanıcının sosyal medya hesabında herkese açık olarak paylaştığı fotoğrafının, başka bir sosyal platformda kullanıcı aleyhine ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte paylaşılması sorumluluğu salt kullanıcı üzerine bırakılamaz. Bu durumda özel hayatın gizliliğini ihlal eden kişiler lehine bir savunma geliştirilmiş ve hukuka aykırı fiil korunmuş olacaktır. Zira artık yaşantının bir parçası haline gelen sosyal medya kullanımı çoğu zaman toplum tarafından dayatılan bir alan haline gelmiştir. Bu şekilde toplum içerisinde mevcudiyetin göstergesi olan bir alanda, sorumluluk toplum tarafından yani tüm sosyal medya kullanıcıları tarafından paylaşılmalıdır.
SONUÇ:
Günümüzde, sosyal medya toplumda var olmanın kanıtı, 'ben burdayım' diyebilmenin bir yolu haline gelmiştir. Haberleşme ve iletişim alanında yadsınamayacak derecede önem arz etmektedir, hatta gelişime ayak uydurmak açısından olmazsa olmaz, zorunlu bir öğe halini almıştır. Ancak bu gelişiminin yanında, kişisel haklara saldırının, özel hayat gizliliğinin ihlalinin, bilgi kirliliğinin, sosyal linç kültürünün de zeminini oluşturmuştur. Bu çelişki, öncelikle kullanıcıların bilinçlenmesi ile daha sonra ise kanunların doğru, etkili, tarafsız ve adil uygulanması ile çözülebilecektir.