Son günlerde gazete haberlerinde ve sosyal medyada sıkça bu haber başlığıyla karşılaşıyoruz. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince emsal niteliğinde verilen bu karar, boşanan annenin kendi soyadını çocuğuna vermesinin önünü açtı.

Daha öncesinde Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sonucunda, boşanan ve çocuğun velayetini alan bir annenin çocuğuna kendi soyadını vermesini haklı bulmuş, bu talebin reddinin hak ihlali olacağını belirtmiş ve boşanan kadınların bu talepleri önündeki engeli kaldırmıştır. Yüksek Mahkemenin gerekçeli kararında, kadın ve erkeğin evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit hak ve sorumluluklara sahip olmaları gerektiğine ilişkin uluslararası sözleşme hükümlerini hatırlatarak eşlerin, evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda oldukları, erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmasının velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayrım yapılması sonucunu doğuracağı vurgulanmıştı.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi de yargılama neticesinde ''boşanmış kadının, velayeti kendisine verilmiş çocuğuna kendi soyadının verilmesini, velayet hakkına dayanarak aile mahkemesinden isteyebileceğine'' karar vermiştir.

Hal böyle olunca ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi tarafından reddedilen talebin, Yargıtay tarafından bozularak emsal niteliğinde bir karar oluşturulması herkesin dikkatini çekmiştir. Boşanan anne bu talebinin nedenini, müşterek çocuğun velayetinin kendisinde olması, babasının hiçbir sorumluluğu paylaşmaması ve çocuğun maddi/manevi tüm ihtiyaçlarının kendisi tarafından karşılanması sebebiyle resmi işlemlerde sıkıntı yaşadığını beyan ederek açıklamıştır. Nitekim ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesince 'çocuğun üstün yararının kanıtlanamadığı' öne sürülse de Yargıtay 2. Hukuk Dairesince tam aksi bir kararla boşanan annenin kendi soyadını mahkemeden talep edeceğini belirtmiştir.

Sadece talebin varlığı davanın olumlu sonuçlanmasında yeterli olmamaktadır. Ayrıca Yargıtay kararında 'Anne tarafından çocuğun soyadının değiştirilmesi davası açıldığında, çocuğun üstün yararına bakılır. Eğer çocuğun üstün yararı varsa annenin kızlık soyadı çocuğa verilebilir. Üstün yarar yoksa davanın reddine karar verilmelidir.' şeklinde belirterek sınırlandırmayı koymuştur. Çünkü hem boşanma hem de boşanma sonrası süreçte, velayetin hangi ebeveynde kalacağına dair karar verilmesinin en büyük kıstası, müşterek çocuğun korunması ve en iyi şekilde temsil edilmesidir. Aile Mahkemeleri hakimlerince velayet hakkında verilen kararlarda en önemli kriter, müşterek çocuğun psikolojik ve fiziksel sağlığının korunması ile kendisini temsil edemediği noktada velayeti alan ebeveyn tarafından resmi işlemlerinin normal bir şekilde yürütülmesidir. Nitekim bir çocuğun en temel ihtiyaçları olan sağlık, eğitim, barınma gibi konularda dahi ebeveynlerinin izni veya onayı olmaksızın hiçbir kaydın alınmadığı ve işlemin yapılmadığı sabittir.

Dolayısıyla müşterek çocuğun tüm hayati ihtiyaçlarını karşılayan annenin, boşanma davası sonucunda haklı sebeplerini mahkemeler huzurunda belirterek kendi soyadının verilmesini talep etmesi ve nitekim bu yönde karara hükmedilmesi hukuka ve çocuğun menfaatlerine uygundur.

Özellikle velayeti alarak müşterek çocuğun tüm ihtiyaçlarını karşılayan anneler, farklı soyadlara sahip olmaları nedeniyle, çocuğun okul hayatı ve psikolojisinin etkilenmesi hakkında büyük sorunlarla karşılaşmaktadır. Çocuğun velisi olarak bulunduğu okulda yahut refakatçisi olarak yanında olduğu hastanedekiher işlemlerinde soyadı farklılığının nedenini belirtmesi, çocuğun psikolojisi üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracağı aşikardır.

Sonuç olarak, Soyadı Kanunu'ndaki hükmün varlığına rağmen, Yargıtay 2. Hukuk Dairesince verilen karar neticesinde 'çocuğun üstün yararı göz önüne alınarak, boşanan annenin kendi soyadını çocuğuna vermesinin' önü açılmıştır.