Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı yöneticileri ağır koşullu Mondros Ateşkes Anlaşması'nı imzaladılar. El koyucu güçler, Anlaşma'nın yedinci maddesine dayanarak ve güvenlik nedenini ileri sürerek, ülkemizin hemen her yerini işgal ettiler.

Bu işgallere karşı ülkeyi savunması gereken yöneticiler, düşmanlarla işbirliğine giriştiler. Amaçları kendi makamlarını, saltanatını kurtarmaktı. Halk üst üste gelen savaşlar nedeniyle yorgundu, bitkindi, karamsardı. Anadolu'da kurtuluş için bölgesel örgütlenmeler oldu. Buna karşılık zararlı dernekler de işgalci güçler lehine çalışmaya başladılar.

Atatürk, İstanbul'da kurtuluş için olumlu bir girişim olmayacağını gördükten sonra Anadolu'ya geçmenin yollarını aradı. Samsun dolayında çıkan kargaşa nedeniyle durumu düzeltmek için görevlendirildi ve Ordu Müfettişi olarak Bandırma Vapuru ile Samsun'a gitmek üzere yola çıktı. Samsun'da işleri yola koyduktan sonra Havza'ya geçti, örgütlenme için ilk direktiflerini verdi, mitingler düzenletti. Oradan Amasya'ya geldi. Amasya'da buluştukları Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve resmi görevli olmayan Rauf Orbay tarafından da imzalanan bir genelge yayımladı ( 22 Haziran 1919). Bu genelgede şöyle deniliyordu:

'Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir. İstanbul Hükûmeti üzerine aldığı sorumluluğu yerine getiremiyor. Bu durum ulusumuzu yok olmuş gibi gösteriyor. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. Ulu içinde bulunduğu durum ve koşulları yerine getirmek ve haklarını tüm dünyaya gür bir sesle duyurmak için her türlü baskı ve denetimden uzak ulusal bir kurulun varlığı zorunludur. Anadolu'nun her bakımdan güvenli yeri olan Sivas'ta hemen ulusal bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır.'

Amasya Genelgesi, Türk ulusunu silahlı bir ayaklanmaya çağrıdır. Anadolu İhtilali'nin bayrağıdır. Atatürk Sivas üzerinden Erzurum Kongresi'ne katılmak üzere yola çıkar. Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919'da açılmış, 7 Ağustos'a kadar sürmüştür. Kongre sert ve önemli tartışmalar sonunda şu kararları almış ve yayımlamıştır: 'Ordumuzun çekildiği son hatlar, ulusal sınırlarımız olacaktır. Ulusal güçler etken, ulusal istenç egemen kılınacak, yurt bütünlüğü gerekirse silahla savunulacak ve korunacak, manda kabul edilmeyecek.'Erzurum Kongresi'nin bu kararları, Ulusal Ant'tın temelini oluşturmuştur. Kongre, bir Temsilciler Kurulu seçmiş, Temsilciler Kurulu'nun başkanlığına da Atatürk getirilmiştir. Atatürk ve Temsilciler Kurulu üyeleri Sivas Kongresi'ne katılmak için Erzurum'dan Sivas'a hareket etmişlerdir.

Sivas Kongresi, 4 Eylül 1919'da toplanmış, 11 Eylül'de sona ermiştir. Kongre'de Erzurum Kongresi'nin kararları aynen benimsenmiş, Anadolu ve Rumeli Haklarını Koruma Derneği adı altında, tüm savunma derneklerini birleştirmiştir. Sivas Kongresi'nde en sert tartışma manda düşüncesi üzerine yapılmıştır. Kimi aydınlar, ve subaylar, İngiliz koruyuculuğunu, kimileri de Amerikan mandacılığını istemekteydi. Manda düşüncesini savunanların başında Halide Edip, Ahmet Emin Yalman, Rauf Ahmet, Ahmet İzzet Çürüksulu Mahmut, Cevat Çobanlı, Esat Işık Paşalar ve daha birçokları manda düşüncesinden yana tavır koymuşlardı. Söz gelimi temsilciler Kurulu üyesi olan Bekir Sami de mandacılar yanında yer almıştı.

Atatürk, İngiliz koruyuculuğuna da Amerikan mandacılığına da karşı idi. Atatürk'e göre temel ilke; ' Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ilke tam bağımsızlığa sahip olmakla gerçekleşir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık dünyası karşısında uşak olmak durumundan yüksek bir davranışa layık görülemez. Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını benimsemek, insanlık niteliklerinden yoksunluğu ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir.

Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmeleri asla düşünülemez. Oysaki Türk'ün onuru, gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. O halde YA BAĞIMSIZLIK YA ÖLÜM! işte gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır. Bir an için bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranacağını düşünelim. Ne olacaktı? Tutsaklık! Peki öteki kararlara boyun eğme durumunda sonuç bunun aynısı değil miydi? Şu farkla ki bağımsızlığı için ölümü göze alan bir ulus, insanlık onurunun ve şerefinin gereği olan tüm özveriyi yapmakla teselli bulur ve kuşkusuz tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçiren miskin, onursuz bir ulusa bakarak dost ve düşman gözündeki yeri bambaşka olur(Nutuk,s.9-10)'

'Sivas Kongresi, Türk demokrasisinin bir dönüm noktasını oluşturur. Çünkü, bu Kongre ulusal istenç ve ulusal meclis düşüncesini bütün memleketi kapsar duruma getirmiştir( C. Bayar, Atatürk'ten Hatıralar, s.39).' Sivas Kongresi kararlarına göre; 'ulusal sınırlar içinde vatan parçaları bir bütündür, birbirinden ayrılamaz. Her türlü işgal ve müdahaleye karşı, ulus birlik olarak kendisini savunacak ve karşı koyacaktır. Ulusal güçleri etken, ulusal istenci egemen kılmak temeldir. Manda ve himaye benimsenemez. Hıristiyan azınlıklara siyasi egemenlik ve sosyal dengemizi bozan ayrıcalıklar verilemez. Yurdumuzu bölüp parçalamak isteyen zararlı derneklerin eylemine izin verilmeyecektir(Prof. Dr. U. Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, s. 30-32).'

Sivas Kongresi, ulusal bir kongredir. Bu kongre ile Atatürk'ün gücü ve otoritesi artmış; ulusal bir lider olarak ortaya çıkmıştır. Kurtuluş Savaşı, tüm yurda yayılmış ve ulusa mal edilmiştir. Temsilciler Kurulu, A. F. Cebesoy'u, Batı Cephesi Komutanlığına getirerek ilk kez yürütme gücünü kullanmıştır. Kongrece manda ve koruyuculuk kesinlikle reddedilmiştir. İrade-i Milliye (Milli İrade-Ulusal İstenç) adlı bir gazete çıkarılarak, ulusal eylemin amacı, istekleri, düşünceleri Türk ve dünya kamuoyuna duyurulmuştur.

Sivas Kongresi sonrasında Atatürk, Anadolu ile İstanbul'un tüm ilişkilerini kesmiş, Anadolu'nun yeni kurulan iç örgütü, devleti yönetmeye başlamıştır. Sadrazam Damat Ferit Paşa, İngilizlerden Anadolu eylemine karşı askeri müdahalede bulunmalarını istemiştir; ancak Fransa ve İtalya bu isteğe karşı çıkmış, İngilizler de çekimser kalmıştır. Damat Ferit Paşa istifa etmek zorunda kalmıştır. 'Mustafa Kemal Paşa, Damat Ferit Hükûmetinin düşmesi kadar, işgalciler arasındaki bağların da ne kadar çürük temellere dayandığını görmekten memnun kalmıştır. Türkiye'nin bağımsızlık birliğine zarar getirecek her türlü girişime karşı duran ve halkına dayanan M. Kemal Paşa ve arkadaşlarının memleketin kurtuluşu için Müttefik devletlerin yardımına sığınan bir hükûmete karşı ilk büyük başarısıydı( Taner Baytok, İngiliz kaynaklarında Türk Kurtuluş Savaşı, s. 42-43).'

Türk demokrasisinin dönüm noktasını oluşturan ve tam bağımsızlık için 'Ya bağımsızlık ya ölüm' parolasıyla hareket edilmesini sağlayan Sivas Kogresi'nin 99. Yılı kutlu olsun.