0

Toplumumuzun tüm kesimlerince çok önemli bir seçim olacağı hususunda fikir birliğine varılan, sonuçları merakla beklenen ve Ülkemizin geleceğine yön vereceği belirtilen 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri 7 Haziran 2015 Pazar günü yapıldı. Henüz kesin sonuçlar açıklanmamış olmakla birlikte, seçim sonuçlarına bakılarak değişik senaryolar konuşulmaya başlandı ve bu kapsamda çeşitli koalisyon ihtimalleri, azınlık hükümeti kurulması veya erken seçime gidilmesi seçenekleri gündemde yerini aldı. Seçim öncesinde ise özellikle muhalefet partilerinin ekonomi ağırlıklı seçim kampanyaları yapması, iktidarın ise buna karşılık olarak kaynak sorgulamasını öngören bir politika izlemesi ve muhalefet partilerinin ekonomik vaatlerinin yerine getirilemeyeceğini ifade etmesi, devamlı olarak gündemi oluşturdu. Acaba yeni gündem eski gündemi unutturacak mı? Unutturmayacak, sadece biraz erteleyecek, ancak yeni hükümet kurulması sürecinde ve sonrasında ara sıra gündemdeki yerini alacaktır.    

Seçim sürecinde; seçmen nezdinde ilgi uyandıran bazı seçim vaatlerinin doğrudan kendi cebini ilgilendirdiğini keşfeden vatandaşın; kaynak konusunda bazı tereddütleri olmasına ve oy tercihini değiştirmemesine rağmen, somut ve kısa vadede uygulamaya sokulacağı vaat edilen maddi imkanların cazibesini belleğinden atamama ihtimali bulunmaktadır. Dolayısıyla, vaatleri yapan siyasi partilerin hükümette yer alıp almadığına bakmaksızın, yeni hükümetten kendi ekonomisini rahatlatacak vaatlerin hepsini olmasa bile bazılarını talep edeceği anlaşılmaktadır. Çünkü, oy kullanan seçmenler yaşam tarzlarının ve koşullarının daha iyiye gitmesi için seçim sandığına koşmakta ve oy kullanmaktadırlar. Elbette tüm partilerin ekonomik vaatleri değerlendirildiğinde bunların hepsinin gerçekleştirilmesi mümkün olmayacaktır. Ancak, bazı konularda ekonomik iyileştirmelerin yapılabileceği izlenimi hem vatandaş nezdinde oluşmuş, hem de konunun uzmanları nezdinde karşılık bulmuş olduğundan; kurulacak yeni hükümetin bu toplumsal talep ve söylemleri dikkate alması, ayrıca siyasi polemik konusu yapılmasını kısmen önlemek için seçim sürecinde dile getirilen bazı ekonomik vaatlere duyarlılık göstermesi ihtimali bulunmaktadır.                

Siyasi partilerin seçim vaatlerinin bazılarının yerine getirilmesi sonucunda temel ekonomik göstergelerde olumsuz sapmalar oluşabileceği endişesini taşıyanlar olabilir. Ancak, üretime önem veren gelişmiş batı ülkelerine bakıldığında; temel ekonomik göstergelerin iyi olmasıyla, hane halklarının refah durumunun çelişmediği, birbirini desteklediği ve uyumlu bir seyir izlediği görülmektedir. Ülkemizde ise emeği karşılığında çalışanların ücretlerinin uluslararası emsallerine göre düşük olmasına rağmen, diğer girdi maliyetlerindeki yükseklik nedeniyle dış rekabet gücümüzün zayıflığı dikkat çekicidir. Dolayısıyla, bu durum; hane halkı ücret gelirlerinin iyileştirilmesine önyargılı bakılmamasını kanıtlamaktadır. Ayrıca, sabit ve dar gelirliler ile emeklilerin ekonomik sıkıntılarını hafifletmenin sosyal devlet olmanın bir gereği olduğu da unutulmamalıdır. Özellikle bu kesimlere yapılacak olan harcamaların iç talebi canlandıracağı ve bu harcamaların bir kısmının devlete vergi olarak geri döneceği dikkate alınmalıdır. Ancak, bu iyileştirmeler yapılırken; mevcut bütçe tercihlerinin yeniden gözden geçirilmesi, tasarrufa çok önem verilmesi, yeni gelir kaynakları arayışına girilmesi, yeni vergi konularının   bulunarak vergi portföyüne eklenmesi, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi ve kayıt dışı ekonominin payının azaltılması vb. hususlardaki ciddi çalışmaların da eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesi bütçe disiplini açısından hayati önem arz edecektir.          

Öte yandan, yeni hükümetin ivedilikle ekonomiyi gözden geçirmesi, yılın ilk yarısındaki bazı temel ekonomik göstergelerdeki olumsuz seyre müdahale etmesi ve bu kapsamda işsizlik, büyüme, enflasyon ve ihracat konularında ortaya çıkan düşük performansı sorgulayarak, gerekli tedbirleri alması gerekmektedir.      

Toplumsal refaha ulaşabilmek için; yüksek teknolojili üretim yapan ve teknoloji üreten bir Ülke olmalıyız. Milli gelirimizi artırırken, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri de azaltarak, mevcut yoksulluk ve geçim sıkıntısına ilişkin sorunlarımızı çözmek ve çalışabilecek durumdakilere uygun iş bulmak, bunların dışındakilere ise sosyal yardımları evrensel tanımlara ve çağdaş kriterlere uygun olarak hak edenlerle buluşturmak ve yaygınlaştırmak zorundayız.