Okulların yetersizliği başka bir çıkmaz sokaktır.

Yurdumuzun bütün okulları aynı derecede fiziksel, kültürel donanıma ve nitelikli öğretmen kadrosuna sahip değildir. Söz gelimi kentlerimizdeki bazı okullar, donanımlı kitaplığa, laboratuvara, müzik, spor ve bilgisayar salonlarına, yeter sayıda öğretmen kadrosuna sahiptir; ama aynı kentimizin kenar semtlerindeki okulları için aynı şeyi söylemek olanaksızdır. Pek çok okulun bir kitaplığı bile yoktur.


Diğer yandan parasal olanakları iyi olan ailelerin çocuklarının özel okullara gitme fırsatları vardır; ama gelir düzeyi çok düşük aile çocukları bu fırsattan yoksundur.


Tüm devlet okulları eğitim araçları ve gereçleri yönünden donatılmalıdır. Her okulun zengin kütüphanesi olmalıdır. Okullar, fizik, fen, tarih ve coğrafya laboratuvarlarına; spor ve müzik salonlarına kavuşmalı, bilgisayar ve teknoloji ile donatılmalıdır.


'Bir okul, müdürü kadar okuldur. Çünkü iyi yönetilmeyen bir okul, en iyi öğretmenleri bile başarısız kılabilir. Potansiyeli en yüksek öğrencileri bile gelişiminin ve öğrenmesinin yetersiz kalmasına sebep olabilir. Okul müdürü, okulların etkinliğinin geliştirilmesi, öğrenmeyi destekleyen bir öğrenme kültürü ve ortamı oluşturması, okul kaynaklarının öğrenmeye ve öğrencilerin gelişimine odaklanması, okul-aile ilişkilerinin öğrenmeyi destekleyecek şekilde düzenlenmesi, öğretmenlerin işbirliği içinde yüksek moral ve motivasyonla bir öğrenme topluluğu oluşturması gibi konularda önemli role sahiptir(S. Pehlivanoğlu, age. s. 208).'Bu nedenle okul yöneticiliği çok önemlidir.


Okul müdürleri, eğitim ve yöneticilik alanında yetkinliğini kanıtlamış eğitimciler arasından seçilmelidir. Bu yöneticiler, lisans sonrası eğitim görmüş başarılı öğretmenler arasından sınavla seçilmeli, yöneticilik için yeniden eğitilmeli, deneyimli yöneticiler yanında başarılı staj yaptıktan sonra atanmalıdır. Yönetici adayları için ilk seçme sınavı eğitimbilimcilerin hazırladığı sorularla Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılmalıdır. Son seçme eğitimbilimcilerle öğretmen sendikaları ve veli temsilcilerinden oluşan il atama kurulunca yapılmalıdır( Dr. Niyazi Altunya, Türkiye'de Eğitimin Son 100 yılı, s. 456-457).' Kısaca söylersek okul müdürleri profesyonel yönetici olmalıdır.


Okulları iyi okul, kötü okul diye ayırmak çok yanlış bir uygulamadır. Tüm okulları, iyi okul, yani nitelikli ve donanımlı duruma getirmek devletin temel görevidir.


İlkokul, ortaokul, lise düzeyindeki tüm okullar (cemaat ve vakıf okulları ile diğer özel okullar dahil) devletleştirilmelidir. Üniversiteler de çağdaş duruma getirilmeli, öğrencisi olmayan, yeteri kadar öğretim elemanı bulunmayan niteliksiz olanlar kapatılmalıdır. Okullaşmada nicelik değil, nitelik önemlidir.


İçinden bir türlü çıkılamayan başka bir çıkmaz sokak da sınav sistemidir.


Sınav sistemi, bir labirent gibi. Labirentten çıkış bir türlü bulunamıyor. Aynı çizgide dön babam dön, dolaşılıp duruluyor. Söz gelimi Millî Eğitim Bakanlığı, temel eğitimden orta eğitime geçiş için sürekli bir arayış içindedir. Bu nedenle sık sık sınav ve puanlama sistemini değiştirmektedir. Bir zamanlar, 6.,7., 8. Sınıflar için seviye belirleme sınavı (SBS) uygulanıyordu. Aynı yönetimin diğer eğitim bakanı bu uygulamayı kısmen değiştirdi. 6. ve 7. Sınıflar için SBS'yi kaldırdı. Bu sınav sadece 8. Sınıflar için uygulandı. Daha sonraları liselere geçiş (LGS) sınavı uygulandı, bu da sık sık değişikliğe uğradı.


'Sınavlar, aynı zamanda Türkiye'deki eğitim isteminin en fazla değişiklik yapılan parçalarından birsi oldu. Bir öğrencinin ilkokuldan başlayıp liseden mezun olana kadar geçirdiği 12 yıllık sürede ortaöğretime ya da yükseköğretime geçiş sınavlarının üç dört kez değişmesi neredeyse olağan hale gelmiş durumda. Her yeni uygulamanın getirilmesi için sunulan gerekçeler kendini tekrar eden bir kısır döngü halini aldı (S. Pehlivanoğlu, age. s.135-136).'


Eğitim-öğretim, öğrenciye gerekli bilgileri verirken, onu hayata hazırlamalı, öğrencinin sanat, spor, çeşitli sosyal projeler, staj, bir işte çalışma gibi toplumsal etkinliklere yöneltmeli, okul ve aile de bunu özendirmeli, desteklemelidir.


Öğrencilerin bir üst okula ve dala geçişini sağlamak için bilgi düzeyini ölçen, yetenek ve becerilerini ortaya koyan sınavlar yapılmalıdır. Böylece öğrenciler daha başarılı olacakları dalda eğitim öğretim görürler, aldıkları eğitim ile ilgili alanlarda çalışma olanağına kavuşurlar. Birey, alınan eğitim ile ilgili alanda iş bulamıyorsa, alınan eğitimin bir değeri yoktur.


Sonuç olarak diyebiliriz ki öğrenciler sınav sarhoşu olmasınlar. Sınavlara hazırlama amacıyla açılan dershaneler de kapatılmalıdır. Eğitim bir ticaret aracı değildir. Eğitim-öğretim öğrenciyi hayata hazırlasın, öğrenci okul ve ailenin desteği ve özendirmesiyle çeşitli sosyal etkinliklere, spor ve sanat çalışmalarına katılsın, öğrenimi süresince salt sınava değil, hayata da hazırlansın. Eğitim kurumlarında yeterli ve nitelikli rehber öğretmenlere yer verilsin.


Liseler, nitelikli ve donanımlı duruma getirilmeli; temel eğitimden ortaöğretime geçiş için yapılan sınavlar kaldırılmalıdır. Ancak, Fen Lisesi, Güzel Sanatlar Lisesi gibi tematik liseler için sınav yapılmalıdır. 'Eğitim öğretim sınavlara göre değil, sınavlar, eğitim öğretimin amaçlarına göre şekillenmelidir ( S. Pehlivanoğlu, age. s. 144-145).'