0
Türk Dil Kurumu tarafından 'herhangi bir biçimde yazılı belgesi olmayan, kayda geçmemiş' olarak tanımlanan 'kayıt dışı' kavramı; özellikle ekonomi literatüründe yaygın bir şekilde kullanılmakta ve bu kapsamda kayıt dışı ekonominin konumuna, etkilerine ve bu sorunla mücadele edilmesine yönelik veya bu konunun değişik boyutlarına ilişkin sayısız söylemleri hepimiz duymakta, yazılı dokümanları ise görmekteyiz. Toplumun tüm kesimlerinin genel olarak önemli bir sorun olarak kabul ettiği bu konunun siyasetçilerin gündemi içinde de yer bulduğu, hükümetlere yapılan eleştirilerin içinde bu hususa da yer verildiği, devletin ve bu bağlamda hükümetlerin ise çeşitli resmi dokümanlarında bu konuya vergi ve prim kaybı ağırlıklı olmak üzere değişik açılardan yaklaştığı, önemsediği ve çabaladığı, ancak geniş bir alana dağılmış olan kayıt dışılığın ekonomi içindeki payının makul seviyelere çekilemediği ve uluslararası kıyaslamalara bakıldığında yüksek olduğu bilinmektedir.
Nitekim, Onuncu Kalkınma Planında (2014-2018) yer alan 25 adet Öncelikli Dönüşüm Programından birisini de 'Kayıt Dışı Ekonominin Azaltılması Programı' oluşturmuş, mevcut 65.Hükümetin Programında 'Kayıt Dışılığın Azaltılması' başlığı altında bu konuya değinilmiş ve 2017-2019 dönemini içeren Orta Vadeli Programda ise bu hususta yapılacaklar kısaca belirtilmiş, eylem planlarıyla da uygulanması öngörülmüştür. Söz konusu kamusal dokümanlardaki; kayıt dışı ekonomiye ilişkin yaklaşıma bakıldığında, bu konunun önemli bir sorun olarak kabul edildiği; özellikle ekonomik istikrar, vergi ve prim kaybı, gelir dağılımı, istihdam, verimlilik düzeyi ve rekabet gücü açısından değerlendirildiği görülmektedir. Ancak, pratikte, çalışma hayatındaki kayıt dışılığı azaltmak amacıyla kayıt dışı istihdamla ve kayıt dışı ücretle mücadeleyi öngören, vergi ve prim tabanını genişletmeyi hedefleyen bu çabaların özellikle kamusal gelirlerin artması bağlamında ağırlık taşıması önemli bir eksiklik olarak dikkat çekmektedir. Kayıt dışılığa yönelmeyi teşvik eden bürokratik uygulamaların, yükümlülüklerin, kayıt içinde olmanın getirdiği yüksek maliyetlerin ve denetimsel alandaki zafiyetlerin gözden geçirilmesinde zorunluluk vardır. Öte yandan, kayıt dışılığın evrensel ölçütlerle uyumlu olarak kabul edilebilecek makul oranlara çekilmesi ve bu kapsamda çalışma hayatındaki şartların ve standartların olması gereken seviyelere getirilmesi; iş güvenliği ve çevrenin korunması bakımından ve gıda ile giyim başta olmak üzere her alanda insan sağlığını dikkate alan bir üretim anlayışının gerçekleşmesi açısından da önemli katkılar sağlayacaktır. Kayıt altındaki bir sistemi hem üreticilerin hem de tüketicilerin tercih etmesini sağlayacak tedbirlerin ve teşviklerin uygulamaya sokulması bu kronik sorunun aşılmasını kolaylaştıracaktır. Bu süreçte, kayıt dışılıkla mücadelenin; sisteme hiç kayıtlı olmayanların yanı sıra kayıtlı olmakla birlikte gerçek bilgileri yansıtmayan veya eksik verileri içeren bir yapılaşmayı da kapsadığı unutulmamalıdır.
Bu önemli sorunla mücadelenin toplumun tüm kesimleri tarafından ilke olarak benimsendiği ve Devlet ve Hükümet politikası olarak resmi belgelerde deklere edildiği bir ortamda, geçen hafta Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin Anadolu Ajansı'nın Editör Masası'na konuk olduğu programda; ekonominin değişik sorunlarına ilişkin olarak yaptığı açıklamalar sırasında, Ülkemizdeki yüksek enflasyon hakkındaki görüşlerini ifade ederken, konu gıda fiyatlarının yüksekliği ve oynaklığı hususuna gelmiş ve Bakan Zeybekci; '...bırak kayıtı Allah aşkına, yeter ki fiyatlar artmasın, kayıt içinde de olmasın…' şeklinde bir cümle kullanınca, gıdadaki kayıt dışılığa ilişkin ilginç bu sözler basın mensupları tarafından Maliye Bakanı Naci Ağbal'a iletilerek bu konudaki görüşü sorulmuş, basına yansıyan haberlere göre de Bakan Ağbal; Bakan Zeybekci'nin kayıt dışı ekonomi hakkındaki duyarlılığına ve özellikle kayıtlı ekonomi üzerindeki maliyetlerin azaltılması konusundaki çabaları ve talepleri olduğuna vurgu yaparak; 'Kayıt dışı ekonomi ile enflasyon birbirine alternatif veya birisi diğerine feda edilecek konular değil' değerlendirmesinde bulunarak, konunun polemiğe çekilmesini önleyecek bir üslup kullanmış, Kabine arkadaşına gerekli desteği vermiş, ancak bu teknik içerikli görüşünü ifade ederken, kayıt dışıyla mücadelede istisnai bir alan olamayacağı vurgusunu da yapmıştır.
Ancak, bu aşamada ister istemez kafalarda bazı soru işaretleri oluşmuştur. Özellikle herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan tarım sektöründe çalışanların oranının 2016 yılında yüzde 82,1 olarak gerçekleştiği dikkate alındığında; tarım sektöründe kayıt dışılığın böyle yüksek bir seviyeye çıkması ile Bakan Zeybekci'nin spontane olarak söylediği sözler arasında bir uyum olduğu görülmekte ve bu durum; tarım sektöründeki kayıt dışılığın kanıksandığı ve bu konuda iddialı olunmadığı şeklinde bir izlenim de yaratmaktadır. Nitekim, anılan Onuncu Kalkınma Planında yer alan 'Kayıt Dışı Ekonominin Azaltılması Programı'nda da tarım dışı sektörlere ağırlık verildiği dikkat çekmektedir. Oysa, tarım sektöründeki ve gıda alanındaki kayıtlı düzenin genişlemesinin; kayıtlı sistemin klasik faydalarının yanı sıra gıda güvenilirliğini de artıracağı, sağlıklı istatistiki veri elde edilmesi, tarımın sorunlarına ve çözümüne doğru yaklaşılması, planlı üretim yapılması ve kırsal yaşam seviyesinin iyileştirilmesi gibi çeşitli faydalar da sağlayacağı dikkate alınmalıdır.
Diğer yandan, kayıt dışı ekonominin bütün bu sayılan olumsuzluklarının yanında ekonomi içinde bazı olumlu işlevler gördüğü ve bu kapsamda düşük ücret yapısıyla istihdamı ve üretimi artırdığı, üretici maliyetlerini ve fiyatları düşürdüğü ve ekonomiye ivme kattığı şeklindeki bazı değerlendirmelerde haklılık payı olmakla birlikte, toplumun genel menfaatleri, çağdaş yaşam şartları ve hukuk açısından bakıldığında savunulur tarafı olmadığı da bir gerçektir. Ayrıca, sağlıklı ekonomilerde çarklar arasında uyum olduğundan, kayıt dışılığın sağladığı bu tür ekonomik dopinglere de ihtiyaç yoktur.