Canlıların sağlığını olumsuz etkileyen havadaki yabancı maddelerin; normalin üzerinde miktar ve yoğunluğa ulaşmasına hava kirliliği denilmektedir. İnsanların gerçekleştirdiği çeşitli faaliyetler sonucunda oluşturulan üretim ve tüketim aktiviteleriyle ortaya çıkan atıkların hava tabakasını kirletmesiyle yeryüzündeki canlıların hayatı olumsuz yönde etkilenir.
Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP)'nun hazırladığı 'Kara Rapor 2021: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri' çalışmasında Türkiye'nin bazı illerinde yıllardır çözülemeyen ciddi hava kirliliği sorunları yaşandığı ortaya konuldu. Temiz Hava Hakkı Platformu'nun yayınladığı raporda 2020 yılında Türkiye'deki 42 ilde kanserojen olan ince partikül seviyesi yeterli düzeyde ölçülmedi. Aynı raporda sadece Bitlis ve Hakkari'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen kılavuz değerlerine uygun hava koşullarının sağlandığı tespit edildi. 2020 yılında 72 ilin partikül madde değerleri (PM10) incelendiğinde 45 ilde hava kirliliğinin ulusal sınır değerlerini dahi aştığı açıklandı. Raporda, orman yangınları nedeniyle havaya iklim değişikliğine de sebep olan siyah karbon kirleticisi salındığı belirtildi. Kirli havanın COVID-19 virüsünün vücuda girişini kolaylaştırdığı belirtilirken, hava kirliliğinin genlere de etki ederek yetişkinlerde majör depresyonu ve yaşlanmayı tetiklediği vurgulandı.
Hava kirliliği, solunum yolu başta olmak üzere, kalp, cilt, göz ve sinir sistemi hastalıklarına neden olabiliyor. Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerinde uzun ve kısa vadeli etkileri bulunuyor. Kısa vadeli etkiler alerjik reaksiyonlar şeklinde ortaya çıkıyor. Örneğin havanın çok kirli olduğu günlerde gözlerde kaşınma, kızarıklık, hapşırma ve öksürme gibi etkiler görülebiliyor. Uzun vadeli etkiler ise maruz kalınan havanın kirliliğine ve bu ortamda kalınan süreye göre değişiklik gösteriyor. Hava kirliliğinin yoğun ve sürekli olduğu bölgelerde ve kalp hastalığı gibi çeşitli kronik hastalıkların ortaya çıkma riski artıyor.
Hava kirliliğinden en çok etkilenen grup ise çocuklar, yaşlılar, gebeler ve kronik hastalığı olanlar.
Kirli hava dediğimizde bu hava kütlesinin içinde bulunan zararlı maddeler sülfat, nitrat, amonyak, sodyumklorür ve mineral tozların su ile birleşip partikül haline gelmesi sonucu oluşan katı maddelerdir. Bu maddeler akciğerlerin içindeki hava keseciklerine girebilirler. Ayrıca solunan hava içinde bulunan zararlı gazlarda özellikle karbonmonoksit kanın oksijen taşıma kapasitesini düşürerek kalp, beyin gibi hayati organların zarar görmesine neden olabilir. En yaygın hava kirletici gazlardan kükürtdioksit ise bronşit ve amfizem gibi akciğer hastalıklarının ortaya çıkmasını neden oluyor. Özellikle egzozlardan çıkan gazların güneş ışığıyla birleşmesi sonucu oluşan nitrik asit solunum yolu enfeksiyonlarını arttırıyor.
Hava kirliliğinin önlenebilmesi için yapılması gereken en önemli şey topluma bu bilincin aşılanması, insanların bu konuyu önemsizmiş gibi görmesinin engellenmesi olacaktır. Temiz enerji kaynaklarının kullanılması, bina yalıtımına önem verilmesi evlerimizde yakıttan kaynaklı oluşan hava kirliliğinin önlenmesini sağlayacaktır. Ayrıca araçların egzoz gazı emisyon ölçümünün zamanında yapılması, temiz yakıt kullanımı hatta toplu taşımanın kullanılması bile temiz havaya katkı sağlayacaktır. Ayrıca fabrikalarda temiz yakıt, hammadde kullanımı, bacaların yeterli yükseklikte ve uygun filtrelere sahip olması, arıtma tesislerinin kurulması, atıkların düzenli olarak çevreye zarar vermeyecek şekilde boşaltılması da hava kirliliğinin önlenmesi bakımından etkili olacaktır.