Güncelleme…. Türk Dil Kurumu'nun sitesinde, güncelleme kelimesi '26 Eylül 2006 tarihinden itibaren 470.970.324 kez söz arandı.' İfadesini görünce 'Güncelleme' konusunda Türk Milletinin aklının ne kadar karışık olduğunu iyice anladım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uzun süredir din üzerindeki sessizliğini bozdu:
'Din adamı olarak ortaya çıkıp da kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı içtihatta bulunan kişiler ortaya çıkıyor. Anlamak mümkün değil. Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Çünkü İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam'ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. Beni birçok hocaefendi tefe koyacak o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın. Reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığı ile söylenen sözleri biz asla kabul edemeyiz. Tartışmayı dinimizin kavramları ile yürütmek kadınlara değil, inancımıza da dinimize de aykırıdır. Bizim mukaddes kitabımız Kuran'dır. Kuran'a ters değise mesele bitmiştir. Eskiler, yani kudema usulsüzlüğümüz, ululsüzlüğümüzdendir derdi. Din İşleri Yüksek Kurulu'nda çok çok vasıflı. Bütün ilim dallarında yetkis sahibi olan hocalarımız var. Birçok, bütün bu hocalarımız ne iş yapıyorlar. Niçin bu alanı bu adamlara kaptırıyorlar. FETÖ olayı da böyle oldu. Söyledik söyledik sonunda bir şura yaptırdık. Asıl konuşması gereken konuşmayınca meydan FETÖ'ye kaldı. FETÖ'nün arkasından gelen maalesef tiplere kaldı. Onların da vasıfları ortada. FETÖ'nün kalitesi vasfı ortada, arkasından gidenler onlar ondan daha da geri.'
Erdoğan Medeneyi Münevverede.
Cumhurbaşkanı fazla değil bundan bir yıl önce 22.10.2017 günü İbn Haldun Üniversitesinde Uluslararası Medeniyet Şûrası'nın açılışında Hazreti Muhammed'in nübüvvetiyle temelleri atılan İslam medeniyetinin kökünün sünnet-i seniyye olduğunu belirterek şöyle diyordu:
'Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir medeniyetin inşası değil, ihyası hareketinin içerisinde olduklarını söyledi. anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Bugün aziz dinimizi terör örgütleri üzerinden öylesine bir yere konumlandırmaya çalışıyorlar ki böyle olmadığını anlatmaya çalışmaktan çoğu zaman hakikati ifade etmeye fırsat bulamıyoruz. Şu anda birçok insan çıktı, türedi. Bu türedi tipler sünneti ciddi manada tartışır hale geldiler. Bu tartışmaların özellikle ülkemizde yapılması, bizler için ciddi manada bir üzüntü sebebidir. Şunu açık, net söylemek zorundayım. Hoca olmak, ahkam kesmek yetkisini kimseye vermiyor ve dolayısıyla Sevgili Peygamberimizin sünnetini tartışma yetkisini de onlara vermiyor. Bu tartışmaları açmak, aslında bir neslin ifsadı demektir. Ve bu nesli ifsat etme hakkını da kimse onlara vermemiştir. Kendileri de böyle bir tarzla siyasetin içerisine giremezler, girerlerse bedelini onlar da ağır öderler.'
Durum acil… İmam Hatip'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bodozlama daldığı kadar acil…Geçen yıl Hürses Gazetesi'inde 'CUMHURİYETÇİ AK PARTİ ve EHLİ SÜNNET MÜDAFAASI' başlıklı bir yazı yazmıştım.
'Bugün din noktasında gelinen nokta da ortadadır. Önümüzde ehli sünnet karşıtı bir ittifakın 15 Temmuz işgal girişimi vardır. Bu girişim uzunca bir süredir 'protestan İslam' oluşturma gayreti içinde olan FETÖ'nün, Hadis karşıtlığıyla, Hz. Muhammed Efendimiz olmadan İslam olma gayretindeki RADO (Radikal Din Ortakları)nın girişimidir. Türkistan Piri Ahmet Yesevi'nin, İmam-ı Maturidi'nin, İmam-ı Azam ve Buhari'nin yoğurduğu hamurla dini; yaşamın her zerresine indirgeyen bu toprakların çocuklarının müdafaaya koyulduğu anlayış yeni dönemin inşaa ve imar hareketinin ana karakteridir.'
Erdoğan'ın Ehli Sünnet Partneri
Bugün Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki Ak Parti'nin daha önemlisi Türkiye'nin üstlenmesi gereken rol 'Ehli Sünnet Müdafaasıdır.' Burada AK Parti yalnız değil. Saadet Partisi uzun bir süredir ehli sünnet üzerine alimler, Meleler, akademisyenler üzerine çalışma yapıyor. Karadeniz'deki din adamları, Güneydoğu'daki din adamlarına karşılıklı ziyarette bulunuyorlar. Ehli Sünnet deyince akan sular duruyor. Zaten oldu olası Milli Görüş'ün ana karakteri 'Ehli Sünnet' üzerinedir. Zaten bu münbit ve bereketli araziden beslenenlerin anti emperyalist tavrı buradan kaynaklanmaktadır. Şimdi Ak Parti, Has Parti derken üçüncü bir parti operasyonu ile karşı karşıya…Bugün konumuz bu değil…
Merhum Necmettin Erbakan ve Temel Karamollaoğlu.
Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir yıl kala 'Cumhur İttifakı'na (şimdilik) girmeyen Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'na yönelik trollerin, pelikancıların, FETÖ devşirmelerinin saldırılarına bakarsanız emperyalistlerin yeni sufle yaptığı tezgah ile karşı karşıyayız. Özellikle 'Akit'in Barbisi' iyi okumalı bunları, iyi okumalı…Temel Karamollaoğlu deyince Mehmet Zahit Efendi'nin 'Bizim Temel' sözleri gelir aklına. Erbakan gibi, Fehim Adak gibi, Kutan gibi Muhabbet Fedaisi'dir O… Asker zoruyla İslami hayat yaşadıkları 12 Eylül'ün Mamak dehlizlerinde, en çok ve hızlı Hadis ezberleyen O'dur. Selamet Koğuşu İlahi Grubu'nun en ateşli üyesi Karamollaoğlu'dur. Mehmet Zahit Efendi'nin isteğiyle İngiltere'ye giden ve yine onun izniyle İngiltere'de Ayşe Yasemin olarak adını değiştiren hanımefendi ile 1966 yılında evlenir. Temel Karamollaoğlu, Erbakan'ın gözünün içine bakarak hapishanede kendisini çocuklarıyla ziyarete gelen eşine 'ne tavsiye etmesi gerektiğini' sormuştu. Herkes Erbakan'ın gözünün içine baktı. Çünkü liderde nokta kadar panik olması kurmaylarda bir anlamda uçurum olacaktı. Erbakan, elindeki tespihi çekmeyi bırakıp şunları söyledi:
-Hervele yapsınlar...!
Lütfü Doğan başta olmak üzere Fehim Adak, Şevket Kazan ve Yasin Hatipoğlu'nun gözleri dolmuştu. Erbakan Hervele'nin izahını yaptı sakin ve tane tane üslubuyla:
-Hicret'ten sonra müşriklerin koyduğu ekonomik ambargo nedeniyle zayıf düşen Müslümanların durumları fark edilmesin diye Kabe'yi tavaf sırasında çalımlı çalımlı yürümeleriydi.
Askerin bütün uyarılarına rağmen Türkçe anlatamayınca o'da eşine İngilizce 'Hervele' yi anlattı.
Zaten eşinin mana ikliminde bir adım önde olduğu MSP'li abilerin eşleri tarafından söylenir, O'na gıpta ile bakılırdı. Çocuklarının ahlaklı yetişmesinde onlar büyüyene kadar evine televizyon sokmamasının büyük payı olduğu söylenirdi.
Mehmet Zahid Efendi'nin vefat haberi gelince hepsi hıçkırıklara boğulmuştu. Alimin ölümü alemin ölümüydü. Yıllarca Hakyol Vakfı'nda Recai Kutan ile birlikte mütevelli heyeti içinde yer aldı. Oğulları Ömer ve Muhammed Zahid Karamollaoğlu ile aynı İmam Hatip Lisesi'nde okudum.
Cuma Dergisi'nin yazarı kim?
Ali Kalkancı olayını, istihbarat örgütlerinin, yerli işbirlikçilerinin nasıl bir tezgah kurduğuna şahit olanlardanım. Barbi'nin Ali Kalkancı olayını ağzına dolayıp ileri geri konuşmasına en iyi cevap Akit gazetesininin sahibi muhterem Mustafa Karahasanoğlu'dur. Şimdi Karahasanoğlu'na bir sorun: Ali Kalkancı Akit Gazetesi'nde veya Cuma dergisinde köşe yazarlığı yaptı mı ? Kalkancı bu kadar kötü, bu kadar aşağılık işler yapmış ise orada işi ne idi..?
Diğer bir olay ise Sivas Madımak olayı… Askerlerin, emniyetin gözü önünde bidon bidon benzin taşınırken, çıkan yangında insanlar diri diri boğulurken imdada yetişen halkı sükûnete çağıran Temel Kararmollaoğlu değil midir? Dağılın anonsu ne zamandır ? Karamollaoğlu'nun Sivas provakasyonuna sanık yapmaya kalkışan bizatihi Hürriyet Gazetesi ve Ertuğrul Özkök'dür. Karamollaoğlu'nun kendisini Cafer Erçakmak ile karıştıran Hürriyet Gazetesi'ne yaptığı tekzibin yayınlanması da tam bir fecaattir. Beklenen Vakit adına Sivas davasını duruşma duruşma izleyen bir muhabir olarak hal böyle iken Akit'in boyalı basın gibi konularla renkten renge boyanan yazarı gazetesinin o yıllarda ki tavrından oldukça uzaktır ki bu konuda ders çalıştırılmadığı da anlaşılmaktadır.
Şimdi Temel Bey üzerinden Oğuzhan Asiltürk'ü ağzına dolayıp Saadet Partisi'ni vurun abalıya çevirmeye çalışan Barbi gibilerin anlamadığı şudur:
Oğuzhan Bey artık aktif siyasetten 'Meydanlar içinde merdanelerin olduğunu bilen' tasavvuf ikliminde…Milli Gazete' de çalışırken ara sıra Oğuzhan Bey'in fırçasına muhatap olanlar arasında ben de varım. Bir gün Erbakan Hocam'a parti tabanının Oğuzhan Bey'in bu durumdan rahatsızlıklarını lisanı hal ile sormaya kalktığımda tebessüm ederek şöyle demişti:
-Bizim Oğuzhan Bey ile aramızda bir görev dağılımı var. Benim görevim insanları İslam dairesinin içine sokmak.. O'nun görevi insanların İslam dairesinden çıkmasını önlemek…
Gelelim, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ehli sünnet partneri Saadet geleneğine. Bu gelenek; Uhud Dağı'nın eteklerinde ganimet için görev yerini terk eden okçular gibi olmadığı gibi, 'Allah'ım güçlü olan kazansın' diyenlerden de değildir. Boşuna gaza getirmeye kalkmayın…