Necip Fazıl merhum, Gençliğe Hitabesi'nde 'zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık madeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik'ten bahseder. Gelip kaldığımız bu noktada zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı ayırt edebilme kabiliyetinin ne kadar ehemmiyetli olduğunu bir düşünün. Zira biz ak sütün içindeki kara kılı ayırt etme, fark etme ve bunu ilan etme cesaretinde bile değiliz. Bizi bize getirecek, bizi hesaba çekecek Molla Kasım'lar gereklidir ki Barış Pınarı Harekatı imdadımıza yetişti.

Top yekûn seferberlik ruhuyla hareket edebilme, milleti var eden asıl unsurlara dönebilme gücünü kazanmamız Mehmetçiğimiz isabet gücünün yüksek mertebede olmasına bağlıdır. Ki onlar Allah'ın vaadiyle ellerinin üzerindeki ilahi yardım eliyle hareket ederler. Asırlardır böyledir. Cuntacılar, NATOcular, FETÖcüler asker milletin göbek bağını kesemediler. Askeri vesayet diyerek komutanları, yetişmiş subayları bir keklik gibi avlayan FETÖcüler, hiçbir manda himayeyi kabul etmeyerek vatana olan muhibini canı ile ödeyenleri karargahlarında devşirme operasyonlarına kurban eden NATOcular hep olmuştur. Bize bizi bırakmamak için ellerinden gelen gayreti gösteren satılmış, kudurmuş devşirmelerin, sureti haktan görünen işbirlikçilerin, İslamcıyız, liberaliz, aydınız ayağıyla HDP'nin, Avrupa'nın bahçesinde millete, askere, Cumhuriyet değerlerine çemkiren sütü bozukların size anlattığı, anlatmak istediği bir şey var.

Türkiye kabına sığmıyor. Türkiye'yi yönetenler keçi çobanı gibi yalnız ve yalnız güttüğü keçinin arka tamponunu göremez. Bekası itibariyle büyük düşünmek zaruretindedir. Düne kadar FETÖ'nün Abant toplantılarında köşe başını tutup şimdi de Ak Parti'nin siyasi ve bürokratik köşe başlarını kurulup ahkam kesip, akıl devşirenlere bakılmaksızın atiye bakmak durumundayız. Çünkü sefere tabi olanların yapacağı budur. Bu nedenle MHP Lideri Sayın Bahçeli'nin duruşunu anlatırken 'Türkmen Beyi' ifadesini kullanıyorum. Gündemi, istikameti, hakikati belli siyasi misyonla hareket etmesi bundan kaynaklanmaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan hocası Necmettin Erbakan gibi oyunları bozmuştur. Tabiatı budur. 1997 yılında Erbakan'ın Başbakanlığına neden siyonisti, masonu, locacısı, borsacısı, kumarcısı, liboşu, şarhoşu karşı gelmiştir. Necmettin Erbakan Siyonistlerin 1897 yılındaki Bazel'de yaptığı 100 yıllık planı alt üst etmiş, yolunu kesmiş, hesapları bozmuştur. Erbakan bunun için devrimcidir. Lafla peynir gemisi yürütenler, Erbakan'ı rejim karşısında 'sustamı maymuna' döndüğünü söyleyecek kadar alçalanlar şimdi Erdoğan'ın ayağını sürtmesi için Avrupa kapılarında, Pensilvanya alanlarında müşteriye çıkmaktadır?

Erdoğan'da bu milletin derin aklı, kendini sağda ve solda konumlandıran milli güçlerin sayesinde Cumhuriyet'in 100'üncü yılında imha planlarını al aşağı etmiştir. Kolu kanadı budanmış bir siyasi kadavra haline getirilmek istenen Ak Parti'nin başında 'son vuruşu' beklerken ortaya derin millet aklı tarafından konulan irade beyanı uyuyan, bekleyen, izleyen milli güçlerin tek nefes haline gelmesini sağlamıştır. Ovada siyaset ne kadar devletin ise çözüm süreci de devletin ortaya koyduğu beyandır. Onu sulandıran, amacından saptıran, Habur kapılarında alkışlatan kadrolar şimdi yeni baştan projeye soyunmuşlardır ki hesap kitaplarına akıl sır erdirmek mümkün değildir.

Hal böyle iken var oluş felsefesi 'anti emperyalist' olan Milli Görüş'ün baba ocağı Saadet Partisi'ne ne olmaktadır? Oğuzhan Asiltürk'ü al aşağı etme planlarını bir taraftan, bütün programları devşirme, FETÖ operasyon artıkları, kıblesi şaşmış (belki kıblesi hiç olmamış) gazeteci, yazarları ekrana doldurup imanlarından başka dayanacak, 'hak geldi batıl zait oldu' ayetinden başka projeksiyonları olmayan izleyicisine algı yönetimi yapan TV5'e ne demeli? 'Hak Yol İslam konuşacağız' diyerek kurulan televizyonların hisse senetlerini almak için eşinin altınlarını satan, çocuklarının ekmeğini paylaşan mücahid amcalarının, ağabeylerin emeklerini YEDİklerini unutmadık. Recai Kutan gibi davanın temel taşı bir insanın hisselerine konan, üstüne plazalar dikenler TV5'de de Kemalettin Erbakan'ın 'Etrafındakiler' kitabında anlattığı gibi 'doymadılar' Şimdi hal böyle iken kimin ne olduğundan daha çok kimin nerede durduğu daha önemli değil midir?

Kılıçdaroğlu KARAR Gazetesine konuştu.

Bir zamanlar Erdoğan adına kılıçları kuşanmış, kelle almakta ve ocak yakmakta ziya olanların şimdi bir 'KARAR' da kalmadıkları görünüyor. Bir ayağı Ak Parti'de bir ayağı yeni kurulacak partiler olanların karınlarını 'yürekleri kan ağlayarak tezkereye oy verenlerin' ekmeğiyle doyurmaları ne alamettir? Tevfik Fikret'in 'Han-Yağma' şiirinde demiyor mu?

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Mayakovski'nin dediği gibi 'Gözleri karınlarından daha şişko' bu insanlar yeter ki milletin aklını, inancını, yemesin!