Çevremizde yaşanan ilişkilere baktığımda insanların tensel açlığının kapanmayacak kadar büyük olduğunu görmek için bir eğitime de gerek yok, bakmasını bilen herkes görebilir. Onlar tensel zevklerin peşinden koşarken, biz denizin maviliğini seyretmeye koşuyorduk. Her buluşmamız o güne kadar bilmediğimiz birçok şeyi birbirimizden öğreniyorduk. Her ne anlamda olursa olsun, beni sevginle tamamladın, büyüttün, geliştirdin.

Çok iyi bilirim ki, doğru ilişkiler ancak doğru insanlarla yürütülüyordu. Bu iş hayatında olduğu kadar aşk ve sosyal hayatımızda da böyleydi. İşler ne kadar yoğun olursa olsun, bir şekilde yürüyor olmasının temelinde yine insan ilişkileri yatıyordu. Yaşadığımız bu dev aşkında böyle bir anlamı var. Aramızda yıllardır bir başkasına tercih olma ya da başkasına tercih edilme ihtimali bile olmadı. Geriye baktığımda biz bu aşkı gerçekten çok büyük temeller üstüne attığımızı sadece biz değil, bizi tanıyanlar da şahit oldular. Bu tek başına yaratılacak bir şey değil. Bu dev aşk, sadece karşılıklı sevgi ve saygının ürünü. İşin en büyük özelliği ise, senden ne kadar uzak kalsam da sevgim ve aşkım hiç azalmıyor, üstelik daha da büyüyor. Gittiğin, gezdiğin yerlerde farklı insanlarla fotoğraflarını görünce itiraf edeyim aslında biraz da kıskanmıyor değilim ama bu kıskançlık duygusu yerine, seninle böyle derin bir sevgiyi yaşamanın gururunu daha çok hissediyorum. Öte yandan bana yazdığın her sözünle sana tekrar tekrar bağlanıyorum. Aramızda kutsal bir bağ var, bu bağ da tek taraflı değil. Çünkü tek taraflı bir sevgi ne kadar sürebilir ki? Eninde sonunda bitmek zorunda kalır. 'Göz gördüğünü sever, gözden uzak olan gönülden de uzak olur, ateş ile barut bir arada durmaz' deyimleri bizim için geçerli olmadı hiçbir zaman. Biz, küçük hesapların ve söylenmemiş sözlerin içinde hiçbir zaman olmadık. Ve en önemlisi de yalancı sözlerle hiç tanışmadık.

Bir de neyin farkına vardım biliyor musun kadınım; her ne olursa olsun, uğrunda savaş verdiğimiz şeylerin bizim olması gerekiyor. Burada şu tarihi gerçeği de yazmak istiyorum; erkek, sevdiğine yan gözle bakan bin erkekle savaşır ve o savaşını kazanır. Çünkü kadının sevgisi hem kendinde, hem de erkeğindedir asla bölünmez. Ama kadın, yan gözle isteyerek bakarsa bir başkasına, erkek, o tek kişiyle savaşını kaybeder. Sevgi ve aşk böyle bir şeydir. Savaşarak sevgi de, aşkta kazanılmaz. Bir aşkın üstüne çok çok düşmek, samimi olmayan sahte davranışlar sergilemek de sevgiyi büyütmez, tam tersine bir zaman sonra bıkkınlık duygusu verir ve tamamen bitirir.

Seninle yaşadığımız bu aşka baktığımda, birbirimize duyduğumuz sevgi için diğerleriyle savaşmamışız. Bir başka sevgiye gönül vermemişiz. Başkalarının sevgileri üstüne sevgiler inşa etmemişiz. İlk günden bu yana sevginin bizim olduğunu kabul etmişiz ve biz bu sevgiyi birlikte büyütmüşüz. İşte bu yüzden; gündelik, sıradan, küçük şeyler asla devleşen aşkımıza bir zarar verememiş. Bir ömürde tek olarak devam etmiş. Çünkü aşk, bizim için kovalamakla sahip olunabilecek bir duygu olmamış. Bizim için aşk, özgürlük isteyen bir duygu olmuş. Aşk, inanmak, aşk güvenmek olmuş. Hatırlıyor musun, bir akşam sohbet ederken: 'Aşk, iki ayrı bedende bir can gibi hissetmektir', demiştin. Demek ki sen, yıllar öncesinde bu duyguyu yüreğinde hissetmiş bana da yaşatmıştın.