Hesap kitaplar yapılmış, G-20 toplantısından sonra (önceki yıllarda olduğu gibi) Türk lirasının değeri düşmüş, dolar, avro almış başını gitmiş olacaktı. Ekonomik kriz üzerine 'Yeter Erdoğan' diyerek yeni parti (partiler) kurulacak, istifalar alıp başını gidecekti. Bu Erdoğan'ın gidişini hızlandıran sebepler olacaktı. S-400, F35 krizi beklenildiği gibi tavan yapmış olsaydı bunlar gerçekleşecekti. Türk siyaseti yeniden şekle şemale bürüneceği, İstanbul seçimleri sonrası iktidar partisinin ve en büyük destekçisi CHP'nin de İYİ Parti'nin yeniden dönüşme/dönüştürme kervanına katıldığını görünce 'Projesini Projelendirdiğimin Projesi'nin işlediğini/işletildiğinin kaydını tutmaya devam ediyorum.
'Demiri soğutalım' demişti ya Cumhurbaşkanımız, gerçekten demiri soğuttular. Şimdilik kriz çıkmadı. Döviz aşağıya inmeye başladı. Piyasa durgunda olsa, turizmin canlanması ister istemez ticaret erbabını sevindirdi. Birbiri ardına iyi ekonomik haberler gelmeye başladı. Türkiye'nin ABD ile F-35 üzerinden hesaplaşması, Rusya ile S-400 yeni döneme başlaması 2020 yılına ertelendi. Hem de Nisan ayına...
Yani bundan yüz yıl önce milli mücadelenin Kuvay-ı Milliye komutanlığını Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne vermesinin yüzüncü yıl dönümüne, 'Ya İstiklal, Ya Ölüm' denilerek bağımsızlık mücadelesinin ete tırnağa büründüğü 100 yıllık tarihe yeniden dönüyoruz. Yeni Türkiye'yi, 2.Cumhuriyeti yaşıyoruz/yaşayacağız. (Unutmadan yüz yıl önce olduğu gibi yine TBMM'nin başında bir Makedonyalı Mustafa var.)
Ankara'nın manevi mimarı olduğu kadar, İstanbul'un fethinin de manevi mimarı olan Hacı Bayram Veli hazretlerinin mekanında sabah namazı kılmış ahaliye yaklaşan kadın yüksek sesle şunu söylemişti:
-Beyler, beyler...! Benim adım Derya... İçimde nice denizleri barındırırım.
Anlayana nükleer bombadan daha hasarlı, depremden daha sarsıcı bir söz. Her ne kadar fakir sofralarından alınan itibarı zengin sofralarında tüketen iktidarın olan bitenden sonra Bahattin Karakoç üstadın 'Toprağa bas deli gönül toprağa bas' sözlerini işiterek ayaklarını bağımsızlığın ve yeniden dirilmenin kaynağı toprağa basmasını beklerdim. Üstad 'Toprağa bas deli gönül' derken elbette 'galoşla basın' dememişti. Hani anlatırlar ya Çapanoğlu'nun Paşa ile diyaloğunu:
-Kahveyi bari şekersiz içseydin Paşam...
Bazılarının da böyle diyesi geliyor:
-Toprağa bari galoşla basmasaydın Başkanım!
Etrafı sarılmış, bir başkası olmaktan yorulan kalbiyle galoş giydiği ayaklarla Türkmen Bey'in evine yapayalnız, konvoysuz, resmiyetten ayrılmış bir şekilde soluk almaya gidişi bu zamana denk geliyor. Görüşme 'Dolmabahçe zirvesi' gibi, sırrı mezara götürülecek bir şekilde kayıt altına alındı. Evde arındırılmış bir ortam vardı... GSM şebekesinin bile çalışmadığı, yanık olduğu kadar toprağın çocuklarının türkülerinin duyulduğu bir ortamda Erdoğan ve Bahçeli 30 dakika Yüksek Askeri Şura başta olmak üzere 2020 planlarını konuştular.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde Atlantikçilerden sonra Avrasyacıların da tasfiye edildiği, Milli Güçlerin bir adım öne çıkarıldığı dönemi yaşıyoruz. Ak Parti içinde Pelikancılar başta olmak üzere trollerin, Ahmet Davutoğlu gibi konuşlanmaya hazır muhalefetin MHP ittifakına karşı amansız, bir o kadar da yıpratıcı muhalefeti, MHP içinde de nüksetmeye başladı. Milli Güçleri devreye sokmaya hazırlanan Devlet Bahçeli bu nedenle ilk adımı attı:
-Fiziken orada, fikren aramızda bulunan dava arkadaşlarımın müştereken karar alıp Milliyetçi Hareket Partisi'ne dönüşün tarihi sorumluluğunu yerine getirmeleri halisane ve samimi beklentimdir.
Böyle bir çağrıyı Erdoğan'da Ak Parti için yapacak.
-Biz yaptık, yine birlikte biz yapacağız.
Bir anlamda milli refleksinin siyasi parti ayakları oluşturduktan sonra milli refleksin kabinesi de oluşacak. Türkiye ittifakı da fikren başka siyasi partide olsa da fiziken Türkiye İttifakı'nda olan Milli Güçlerin şekillendirdiği bir hükümet kabinesi...
Milletin fal tutup ahkam kestiğine bakmayın... Liste Devlet Bey'in bilgisi dahilinde Erdoğan'ın cebinde...Davet edilenler, edilecekler var. Bir de eldeki köşe taşları.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu
Yerel seçimlerden, yenilen İstanbul seçimlerinden sonra, başarısızlığın faturasını Erdoğan'a kesenlerin yolunu kesmek için 'sorumluğu üzerine alıp' istifa mektubunu sunan parti yönetici tanıyor musunuz ? Bakan duydunuz mu? Ben duydum. İstanbul'a kamp kurup atılan tüm topları sahanın her yerinde karşılayan bir bakan var. Türkiye'nin terör belasının yanında kucağında bulduğu göçmen/sığınmacılar sorununa karşı cerrahi müdahalesi bu yüzden. Kabine revizyonundan sonra savunmadan sağ açığa kaydırılacak bir isim. 'İzin verin sorumluğu üzerime alayım, yükünüzü sırtlayım' dedi. Erdoğan yalnız ve yalnız 'Sabır ve aksiyon' istedi.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu
Ancak her şey bir anlamda ekonomiye bağlı. Maliye ve Hazine Bakanlığını bilmem ama Ticaret Bakanlığı'nın yanı sıra Sanayi Bakanlığı'nı da birleştirecek bir isim üzerinde özenle duruluyor. Siyaseten Kayserili olması bakımından itidalli. Ortamı kollamadan, hele hele dış dünyanın konjonktürel desteğini almadan bir de Erdoğan'ın kalıcı olacağını görmeden geçmişte olduğu gibi bakanlık tekliflerine 'evet' demeyecek bir isim.
Geçenlerde özel bürosunda eski vekil ve bürokratlara çiğköfte ziyafeti veren AYM eski Başkanı Hasim Kılıç ısrarla dış dünyanın Ali Babacan'a ve kendilerini vize vermesinden bahsetmesi ve iktidar yolunun böyle açılacağını belirtmesi onlara göre reel politik bir gerçeklik değil mi ?Bu isim de dışarıdan gelecek sese kulak kabartmış durumda.
Yıllardır yalnızca bakanlık değil merkez sağda liderlik, başbakanlık kollayan Türkiye'nin en büyük iş, sanayi ve ticaret erbabının başkanı 'selden kütük çalabilecek' operasyonel güce sahip. Bakanlığa gelmesi, yeni parti heveslilerini, onların lojistik ve stratejik desteğinin kaybedilmesi anlamına geliyor. Eğer Erdoğan 2020'ye ertelenen krizlerden yeni baştan kaldığı yerden değil kaldığı yerden devam edecek olursa, 2023 sonrası siyasete yön verecek isimlerden birini bulmuş demektir.
Şimdi 'bana da tatil lazım'diyerek CHP'de geleneksel taşlarını bir bir örüldüğü yerlerden kaldıran Ekrem İmamoğlu için iki yıla ihtiyaç var. İcraat yapacak ki şöhretiyle birlikte 2023'e uzanabilsin. Daha icraata başlamadı bile...Bu nedenle CHP'deki hesaplaşma da 2020'de başlayacak.
Yeni kurulacak siyasi partilerin lider adayları Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan... Bir de stratejiyi yöneten 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Bu isimlerin hepsi; Cumhurbaşkanı, başbakan, başbakan yardımcısı, bakan, danışman olarak Ak Parti iktidarının 15 yılında varlar. Kimse onların bu süre zarfında müdahil oldukları ekonomi ve dış politikada 'siyasi tevbe'sini duymadı, görmedi. Hele hele 'Tevbeten Nasuha' sını hiç...Peki nasıl olacak ? Yeni parti neyin küllerinin üzerinde bina edilecek. Zamana ihtiyaçları var. Yani yürüyüşleri 2020'de şekillenecek.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un dolmuş ile TBMM'ye gidip gelen, geçim sıkıntısı çektiğini söylediği milletvekillerinin iki yılı da (Haklarını, emekliliklerini almaları) 2020'nin Haziran'ında dolacak.
Siyasi partiler içinde öngörüsüyle Meral Akşener'in 2020'yi beklemeden partiyi, partinin TBMM Grubunu dizayn etmesinin altında hangi önsezi, hangi gelecek planlaması var dersiniz? Tarihçi olduğu için tarihin övme ve sövme anlayışından öte, stratejik vizyon hesaplamasında yeni baştan inşa ve imar sürecinde ne kadar etkin ve vurucu bir güç olduğunu biliyor.
Şimdi sadede gelelim... Erdoğan bu kadar yıllık tecrübesi ile risk mi, ateşle imtihan mı, kurtlarla dans mı, ne derseniz deyin; hayatının siyasi kumarını oynamaya hazırlanıyor. Koltukta otururken bir ayağını altına almış keyifle kahvesini içen Türkmen Beyi'ne şöyle seslenmesin:
-Bir gece ansızın erken seçim ilan edelim mi Devlet Bey !
Artık 2020 Haziran sonu erken seçimimiz hayırlı mı olsun dersiniz? Yoksa siyasi rençberliğe soyunup hasadı beraber kaldırıp, harman mı edelim dersiniz? Karar senin Türkiyem !