Ankara halk oyunları ile ilgili hem sanatçıları hem de bağlama eşliğinde kıvrak hareketleri yapanları gördüğünüzde arada bir ses duyarsınız: 'vay, vay' Şimdi son günlerdeki gelişmeleri görünce ister istemez benim de aklıma bu kelime geliyor: 'Vay, Vay'

Real politik uygulayanlar; politik geçmişin politik birikimin Türkiye'de var olan siyasi aktörlerin inanç ve kültür değerlerini üzerine bina edilen bir anlayıştan yola çıkarlar. Örneğin 'Mücahit' kelimesi birçokları için yakın zamanda Ortadoğu'da şekillenen ve Afganistan'da yaşanan savaşın en önemli aktörleri mücahitleri hatırlayabilir. Ancak Türkiye'de sandığın bir ucundan tutarak 1970 yılından bu yana siyasette var olmayı ortaya beyan koymayı belki de cennet mekan Necmettin Erbakan'ın sözü ile 'hayra motor, şerre fren' olmayı öngören anlayış 'Mücahit' üst başlığıyla süregelmiştir. Her ne kadar AK Parti'nin Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir kitle partisine sahip olsa da partinin ana damarı 'Mücahit' bilincinde ve bu bilincin gösterdiği aksiyon içindedir.

Bu nedenle lider belki de partiden önce gelmektedir. Son günlerde çokça duyuyorum… Yaklaşan genel seçimlerde AK Parti'nin açacağı SKM (Seçim Koordinasyon Merkezleri)'ne alternatif olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına yönelik bağımsız SKM (Seçim Koordinasyon Merkezleri) açılacağını duyuyorum. Bunların sayısı 1 ile 2 ile sınırlı değil… Ankara'dan İstanbul'dan, Diyarbakır'dan, Erzurum'dan, Bursa'dan bir çok insanla konuştum. Birçok kişi ısrarla Recep Tayyip Erdoğan'la AK Parti'yi ayırıyor.

Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına devam etmesi gerektiğini belirtiyor. Şimdi bunları okuyunca siz de şöyle demeye başladınız mı ?

'Vay, vay'

Parti içinde konuşmayan, söylemeyen ama devamlı olarak söylenen bir kesim var. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hatalar yaptığını, bazı hataların dönülmez şekilde cereyan ettiğini Erdoğan'ın neredeyse 'kendi kuyusunu kendisinin kazdığına' ilişkin yorumlar yapıyorlar. Ama bu yorumlar, açıklama söyleme gibi değil devamlı 'söylenme' şeklinde…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın cuma namazından sonra Hazreti Adem peygamber ve eşi Hz Havva'ya ilişkin saldırılara karşı 'dilini koparırız' şeklinde net ve sert tavır koydu. Parti kurmaylarının da Külliyede de bazı yöneticilerin hoşuna gitmedi. Recep Tayyip Erdoğan'ı sahasına giren inanç değerleri üzerine yapılan saldırılar karşısında kimse sessiz kalmasını beklemesin… Sahasına gelen birçok topu karşılamaya ne yazık ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çıkıyor. İşte bizim en önemli bir tespitimizde Recep Tayyip Erdoğan'ın yalnızlığının bu son olayda da tescillenmesidir. Yalnızca Sayın Erdoğan değil yalnız olan AK Parti kadroları Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Şentop'a karşı yapılan saldırılara karşı ağzını açmadı. Mecburen ve ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı canlı yayına bağlanarak ana muhalefet liderinin sözlerini çürüttü. 'Ben gerçek Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanıyım Eğer bunu iddia ederseniz Siz de gerçek CHP Genel Başkanı değilsiniz' dedi. Mustafa Şentop'un bu çıkışından önce hatırlarsanız İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'nun Bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmaya yönelik muhalefet partilerinin sert olduğu kadar acımasız ve provokatif saldırılarına AK Parti'den kimse ağzını bile açmadı. Böyle bakılınca Recep Tayyip Erdoğan'ın yalnızlığına Sayın Mustafa Şentop da Sayın Süleyman Soylu da katılıyor.

Acaba bu partide ne oluyor ? Bunlar siyasi deneyimlerime göre gelişigüzel tesadüfi tavırlar değil. AK Parti içinde derin bir o kadar da elma kurdu siyasetine uygun bir operasyon yaşanıyor. Bir gece ansızın yapılabilecek bir sürpriz kimseyi şaşırtmasın. İşte bu nedenledir ki Recep Tayyip Erdoğan'ı sonuna kadar savunma, yola devam edebilmek için sulandırılırsa bile inadına 'reisçi' olmak dikkat çekiyor.

1987 yılından bu yana siyaseti takip eden bir gazeteci olarak açık ve net ifade ediyorum ki; Ben bugüne kadar 2 siyasi için vatandaşın 'Allah benim ömrümü alsın da sana versin' şeklinde dua ettiğini görüyorum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yapılan bu duanın bir benzeri de parti içinde belli bir algı yönetimi ile AK Parti iktidarının MHP'nin desteği ile Bahçeli'nin öngörüsü ile güvenlikçi bir anlayışı hayata geçirdiği belirtiliyor. Özellikle Süleyman Soylu'ya ilişkin Güneydoğu merkezli geliştirilen ve İstanbul merkezi ile sürdürülen kampanyada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a açık ve net olarak 'ver kurtul' deniyor.

HDP'nin ve CHP'nin oluşturduğu algı yönetimine Saadet Partisi'nden sonra AK Parti'nin içinde de bazı kadroların sarılması ve Türkiye'nin terörle mücadelede en başarılı olduğu bir dönemde 'kelle avcılığına' çıkmaları dikkatlerden kaçmıyor.

13 yaşından bu yana cennet mekan Erbakan hocamın dizleri dibinde duasıyla sözleri ile yönlendirmesi ile uyguladığı hal siyaseti ile yetişen bir gazeteci olarak söylüyorum ki: bir Mücahit için liderini sevmek imani bir özelliktir. Bunu derken aklını, fikrini askıya asmak, körü körüne bir inançtan bahsetmiyorum. Lider 'hayra motor şerre fren' olduğu müddetçe ve 'ne yaptımsa Allah rızası için yaptım' ülküsünden hareket ettikçe başımın tacıdır. Sadakatimin muhatabıdır.

Seçimlere 1,5 yıldan az bir süre kalırken safları sıklaştırmak adına ve yeniden bir Kızılelma etrafında kenetlenmek gerekmektedir.

Hataları, yanlışları, ihmalleri, uygulamaları 'adam sendenleri' görmüyor görmezlikten gelmiyor. Türkiye'nin içinde bulunduğu bu durum ve Cumhuriyetin 100. yılı büyük Türk milleti için ulaşılması gereken en önemli Kızıl Elma'dır. Bunun önünde duracak bu ideali kesintiye uğratacak her türlü 'söylemeyin, demeyin' provokasyonu açık ve net olarak karşısında olmak gerekir.

Bütün dünya biliyor ki Türkiye Cumhuriyeti miras aldığı bekası nedeniyle ve tarihi taşa yazarak, Türk milletinin gelecek muhayyellesini Göktürkler'den bu yana bir irade beyanı olarak ortada durmaktadır.