Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı, 2021 Yılını, Türk Bilgelerinden Yunus Emre, Ahi Eren ve Hacı Bektaş-ı Veli'yi Anma Yılı olarak kabul etmiştir. Anadolu'nun Türkleşmesini, Türkçenin korunmasını sağlayan bu üç Türkmen bilgesinin yaşamları Türkmen Kıyımında ve Moğol istilası sonrasında bir biçimde kesişmiştir.
Türkler İslamiyet'i benimsedikten sonra hem kendi yazılarını bırakmışlar hem de Arap kültürüne doğru bir kayma göstermişlerdir. Zaman içinde bu durum adeta modaya dönüşmüş, İran ve Arap dili Türkçeyi boğacak duruma yükselmiştir. Büyük Selçuklu akıncıları zaman zaman Anadolu'ya akınlara girişmişler, yer yer ele geçirdikleri yerlere de kimi Türk boyları yerleşmiştir. 1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra ve özellikle Cengiz Han komutasındaki Moğol ordularının akınlarına dayanamayan Oğuzlar, Anadolu'ya doğru göçe başlamıştır.
Anadolu'ya gelen Selçuklular, Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurmuşlar, Anadolu'yu bayındır duruma getirmişlerdir. Ne var ki öz kültürlerini, dillerini ve Türk gelenek ve göreneklerini bir kenara bırakarak Acem (İran) ve Arap yaşam biçimini benimsemişlerdir. Selçuklu yöneticileri halktan kopmuş, halka yabancılaşmıştır.
Horasan'dan Anadolu'ya gelen Türk bilgelerinden birisi de Hacı Bektaş Veli'dir.
Horasan'dan Rum'a zuhur eyleyen
Pirim Hacı Bektaş değil mi?
Binip cansız duvarları yürüten,
Pirim Hacı Bektaş değil mi?
Doksan altı bin Horasan pirleri,
Elli yedi bin de Rum erenleri,
Cümlesinin serfirazıserveri
Pirim Hacı Bektaş değil mi?
Yukarıdaki dizeler, ünlü Bektaşi ozanı Abdal Musa'ya aittir. Ozanın belirttiği gibi Hacı Bektaş Veli Horasan'dan gelmiştir.
Hacı Bektaş Veli, 1209'da Nişabur'da doğmuş; babası İbrahim Sani, annesi Nişaburlu ünlü bilgin Ahmet Amil'in kızı Hatem Hatun'dur. Hacı Bektaş, Horasan bilgelerinden Ahmet Yesevi'nin ardılı (halifesi) Lokman Perende'den ders almıştır. 1221-1225 yılları içinde Anadolu'ya gelip Baba İlyas'ı görmek için kardeşi Menteş ile Sivas'a gitmiştir. Bu sıralarda Anadolu halkı huzursuzdu. Çünkü Devleti kuran Türkmen kitlesiyle ona yabancılaşan ve giderek İranlılaşan yönetim ve yandaşları arasındaki inanç ve çıkar çatışması almış başını gidiyordu.Dinsel görünüm altındaki toplumsal ve ekonomik bunalımlar giderek artıyordu.Yöneticiler, kardeş geçimsizliği ile birbirini boğazlıyor; devletin başında,devlet yönetim inancını, İran-Acem dokusundan alan Selçuklu beyleri bulunuyordu. Bu beyler, halka, Türkmenlere karşı acımasızdı. Eski Selçuk ordusunun özünü oluşturan Türkmenlerin yerini, ücretli Ermeni, Bizans ve Arap askerleri almıştı; Türkmenler ve Türkçe horlanıyor, kaba ve değersiz bulunuyordu.
Yukarıda sayılan nedenler ile Baba İlyas komutanlığındaki Türkmenler, Sivas'ta ayaklanmıştır. Hacı Bektaş ve kardeşi Menteş de Türkmenlerin yanında yer almış, kardeşi Menteş bu ayaklanmada şehit olmuştur, baba İlyas da yaşamını yitirmiştir. Baba İlyas'ın öldürüldüğünü öğrenen müritlerinden Baba İshak, topladığı Türkmenler ile Kırşehir dolayındaki Malya Ovası'nda ayaklanır. Bu başkaldırı, çok sayıda Hristiyan askerlerin bulunduğu Selçuklu ordusu tarafından kanlı biçimde bastırılır, Türkmenler kılıçtan geçirilir. Babai ayaklanmasına katılmaları nedeniyle başta Ahi Evren olmak üzere pek çok ahi de tutuklanmıştır.
Babai Ayaklanması'ndan üç yıl sonra da 1243'te Selçuklu ordusu, Köse Dağı Savaşı'nda Moğollara yenilir. Moğollar, Anadolu'yu baştanbaşa istila eder, her yeri yakıp yıkar, kıyım yapar. Selçuklu yöneticiler, Moğollar ile anlaşır, Türkmenlere karşı birlikte savaşır.
Türkmen kıyımından kurtulmayı başaran Hacı Bektaş, kılıç artığı Türkmenleri etrafında toplayıp kendi tarikatını kurmuştur. Hacı Bektaş Veli, Moğol istilasının ve Selçuklu Sultanlığının hedefi durumuna gelmiştir. Bu nedenle de çalışmalarını bir süre sessizce ve gizlice yapmıştır. Daha sonra geldiği Sulucakarahöyük'e (şimdiki Hacıbektaş İlçesi) kurduğu tekkesinde müritlerini ve Türkmenleri eğitir; İslam'ı, Türkçe ile anlatır ve Türklüğü unutturmamaya çabalar.
Vahit Dede (1875-1950), Hacı Bektaş için yazdığı şiirinde hem güzel bir Türkçe kullanmış hem de Hacı Bektaş Veli'nin Türklüğüne, Türkçülüğüne vurgu yapmıştır:
Velilerin velisisin
Hünkar Hacı Bektaş Veli
Er Türklerin birisisin
Hünkar Hacı Bektaş Veli
Sen inkılapçı bir ruhsun
Sevgililer gibi şuhsun
Bize ikinci bir Nuh'sun
Hünkar Hacı Bektaş Veli
Karahöyük'te oturdun
Anadolu oldu yurdun
Sen millî bir devlet kurdun
Hünkar Hacı Bektaş Veli
Ünlü Türk düşünürlerinden Türkçeci Yunus Emre'de kıtlık olduğu bir yılda öküzüne bir çuval alıç yükleyip Hacı Bektaş Veli Tekkesi'ne gelir, yemiş karşılığında buğday ister. Hacı Bektaş Veli, Yunus'a 'Buğday mı, nefes (hikmet) mi vereyim?'diye sorar. Yunus 'Buğday' ister. Tekkeden ayrılır. Sonradan aklı başına gelir, nefes istemediği için pişman olur, geri döner, 'Buğdaydan vazgeçtim, nefes verin' der. Hacı Bektaş da ' Biz o kilidin anahtarını Tapduk'a verdik, ona gitsin diyerek Yunus'u Tapduk'a yönlendirir. Yunus Emre Tapduk'un müridi olur, orada eğitim alır.
Hacı Bektaş ile sık sık görüşen diğer bir bilge de Ahi Evren'dir. Bu iki bilge insan birbirlerini çok severlerdi. Ahi Evren, ahilerin, esnafların ulusu, piri idi.
Türkmen bilgesi Hacı Bektaş'ın düşünce ve felsefesinin temelinde İNSAN vardır. Ona göre 'İnsanın değeri, taşıdığı vicdanın ağırlığı ile ölçülür. Karşısındaki insanın iyi olmasını isteyen, kendi iyi olmalı. İnsanın cemali sözünün güzelliğidir. İnsan yakut taş gibi durduğu yerde değerlenmez.' İnsanın değerini, yaptığı, yapabileceği yararlı işler ve iyi davranışları belirler. Hacı Bektaş düşüncesine göre, insanı değerli kılan, vicdanının ağırlığı, sözünün güzelliği, iyiliği ve yaptığı yararlı çalışmalarıdır. 'Okunacak en büyük kitap insandır.' diyor yüce bilge. Burada insanları tanımak gerektiği üzerinde durulmaktadır. Bir insanı tanımadan onun hakkında karar vermek yanlış bir tutumdur.'Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız.' Bu söz ile insan ve insanlık kavramı ön plana çıkmaktadır. Empati yapmak gerektiği vurgulanmaktadır. Hacı Bektaş'ın 'Sevgi ve acıma insanlık vasfıdır, şiddet ve şehvetse hayvanlık vasfıdır.' sözü, insanın duygusal bir varlık olduğunu ortaya koyar. Sevinç, sevgi, acıma, merhamet insancıl duygulardır. Bektaşi düşüncesi, sevgi ve saygı temeli üzerinde oturmuştur.Kibir, kin, kötü söz, şiddet, insana yakışmayan, kaba, kötü sonuçlar doğuran bir davranıştır, ilkelliktir. Bu nedenle hayvansal bir tepki olarak değerlendirilmiştir. Pir Sultan Abdal, 'Kibir Eyleme' diyor:
Arzulayıp Hak demine gelince
Gönülde kin, kibir eylemeyesin
Hakikatin kubbesine inince
Zinhar, kötü kelam söylemeyesin
Ağır ol, sakin ol, postunda otur
Evliya cemidir sayılmaz hatır
Eğer isterlerse bir kelam yetir
Her yerde ataklık eylemeyesin
Hacı Bektaş Veli'nin düşüncesinde her canlı birbiriyle eşittir. Hacı Bektaş düşüncesinde kadına sadece insan gözüyle bakılmaktadır. Kadın erkek diye bir ayrım söz konusu değildir. Bu tutum İslam'ın özüne uygundur.Hacı Bektaş düşüncesinde kadının yeri çok önemlidir. Kadına çok değer verilmelidir. Kadınlar bilgisiz bırakılmamalıdır. Bilge Bektaş diyor ki: 'Kadınları okutunuz. Kadını okumayan millet yükselemez.' Kadınlar, çocukları yetiştiren, eğiten ilk öğretmenlerdir. Bu nedenle kadınların görgülü, bilgili olması gerekmektedir. Kadın eşya değildir, alınıp atılamaz, Toplumun temeli, dahası insanlığın temeli kadındır. Ulu Önderimiz Atatürk'ün de belirttiği gibi 'Dünya üzerinde ne görürseniz, kadının eserdir.'