Öğretmenlerin yetiştirdiği insanların devleti yönettiği, milletin temsilcisi olduğu, iş insanı, sanatçı, memur, mühendis, hakim, savcı, asker, doktor, işçi, meslek mensubu, aile reisi, anne-baba ve seçmen olduğu gerçeğini dikkate aldığımızda; öğretmenlerin ve yetiştirdiği insanların kişisel ve toplumsal kaderimizde ne kadar etken unsurlar olduğu gerçeği ile karşılaşılmaktadır.

- Öğretmen başta olmak üzere büyüklere, yöneticilere, karşı cinse, özetle insana ve canlılara, doğaya saygı ve sevgide azalma söz konusu ise,

- Ahlak ve görgü kurallarından sapmalar olmuş ise,

- Konulan kurallara uyulmaması yaygınlaşmış ise,

- Ast-üst ilişkileri zedelenmiş ise,

- Emanet ehline verilememiş ise,

- Kariyer ve liyakat gibi ilkeler ötelenmiş ise,

- Yolsuzluk ve usulsüzlükler gündemi işgal ediyor ise,

- Vergi mükellefiyeti gibi yükümlülüklerden kaçınılmış ise,

- Yalan, iftira, gıybet yaygınlaşmış ise,

- İnsanlar arası iletişim bozulmuş ise,

- Adli ve idari yargıda davalar artmış ise,

- Siyasi ve toplumsal üslup bozulmuş ise,

- Hülasa dirlik, düzen, ekonomi ve gelecek endişesi oluşmuş ise,

- Beka sorunu tartışması gündemde yer buluyor ise,

Eğitim-öğretim hizmetlerinin Anayasanın 42 nci, 1739 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen nitelikte tam yürütülmediği, yürütülemediği gün gibi ortaya çıkmaktadır.

O halde, eğitilen, yetiştirilen ve öğretilen vatandaşta bir sorun var demektir.

Eğer böyle bir sorun var ise, bu yurttaşları yetiştirenlerde ve milli eğitim hizmetini yürütenlerde de bir sorun var demektir. Amaç bugünde ve yarında sorunun çözümünü sağlamaktır. Sorumluları tespit için zaman harcayacak kadar zamanın olmadığı, kalan zamanın çok kıymetli olduğunu herkes dikkate almalıdır.

Sorunun çözümü için mucize reçeteler aramak da gerekmiyor. Çözüm vardır ve çözümün yolu ATATÜRK'ÜN YOLU ve O dönemin MİLLİ EĞİTİM BAKANLARININ yoludur. Bu reçetenin maliyeti de yüksek değildir. Sadece inanmak, istemek ve samimi olmaktır. Bu nedenle;

1- Milli Eğitim Hizmetleri siyaset üstü ve siyaset dışı bir anlayışla ele alınmalıdır.

2- Milli Eğitim Hizmetleri Anayasa ve Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen ilkelere tam uyularak yürütülmelidir.

3- Öğretmenliğin bir ihtisas mesleği olduğu yeniden ve özenle hatırlanmalıdır.

4- Öğretmen yetiştirilmesi, seçimi, atanması, okul ve kurum yönetimine atanması gibi konular ile öğretmenler başta olmak üzere bakanlık merkez ve taşra teşkilatındaki yöneticiler ve denetim görevlileri her türlü vesayetin (siyasetin, sendikaların, bürokratların, cemaatlerin, tarikatların ve diğer baskı gruplarının) gölgesinden arındırılmalıdır.

5- Bakanlıkça, 1960'lı, 1970'li yıllarda veya daha önceki yıllarda yürütülen politikalar yeniden irdelenmeli ve değerlendirilmeli, günümüzdeki uygulamalara ilişkin usul ve esaslar, kararlar revize edilmelidir.

6- Öğretmenlerin sosyal ve mali hakları iyileştirilmelidir. Hizmette yıpranma payı uygulaması ile ilgili yasal düzenleme yapılmalıdır.

7- İl, ilçe milli eğitim müdürlüklerine, eğitim-öğretim ile ilgili şube müdürlüklerine meslekte en az 12 yıl tecrübeli olan ve okul müdürlüğü görevini ve sıralı müteakip hiyerarşik görevleri en az 4'er yıl yapmış başarılı öğretmenlerin atanması ilke edinilmelidir.

8- Milli Eğitim Bakanlığında yönetim hizmetlerinde hiyerarşik kademelere aşağıdan yukarıya basamak atlamamaksınız kariyer ve liyakat esasları gözetilerek atamalar gerçekleştirilmelidir.

9- 'Demokrasi eğitimi' ilkesini edinmiş bir bakanlıkta, okulöncesindeki, ilkokuldaki, orta ve lisedeki öğrencilere sınıf başkanlarını seçme hakkı tanındığı halde, öğretmenlerin okul ve kurum yöneticilerinin belirlenmesinde ön ya da kısmi seçici unsur olarak görülmemesi durumundaki çarpıklığın, noksanlığın düzeltilmesi gereklidir.

10- Çocuk meclislerinin oluşturulduğu, Demokrasi Üniversitesinin kurulduğu bir süreçte, 'demokrasi eğitimi' verilmesini ilke edinen Milli Eğitim Bakanlığında merkez teşkilatı birimi olarak 'Demokrasi Eğitimi Genel Müdürlüğü' kurulmalıdır.

11- Bir ilköğretim öğrencisinin 'ÖĞRETMEN KİMDİR' adlı şiirinde belirttiği üzere, 'Öğretmen Atatürk'ten bir parçadır.' dizesinden hareketle, tüm öğretmenler Başöğretmenin temsilcisi, parçası, takipçisi, yoldaşı, ülküeri olacak şekilde yetiştirilmelidir. Bu yetiştirmeyi sağlayacak nitelikte özgün kurumlar ve 'Milli Eğitim Akademisi' kurulmalıdır.

12- Bakanlık merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatının üst kademe yöneticiliklerine (özellikle Bakan, Bakan Yardımcısı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu Başkanı, Personel Genel Müdürü gibi görevlere) siyaset üstü ve siyaset dışı bir düşünceyle, 'Devlet' ve 'milli' anlayış yaklaşımıyla atamalar yapılması ilke edinilmelidir.