Bilinen sözdür. Ağızına av kanı değmiş bir insanı kimse avlanmaktan alı koyamaz. Yani av eti insanın ağzına girip, kursağıyla merhabalaşınca onu tutamazsın.

Mevlana, Divan-ı Kebir'inde insan huylarını dört fitneci kuş cinsi üzerinden anlatır. Mevlana insan bedenini, dört huyun durağı olarak tanımlar:


'Halkın ebedî olarak diriliğini istersen, bu dört şom ve kötü kuşun başlarını kes.


Sonra da onları bir başka çeşit dirilt de artık onlardan bir zarar gelmesin.


O yol kesen manevi dört kuş, halkın gönlünü yurt edinmiştir.


Değil mi ki bütün doğru gönüllerin beyisin, bu zamanda Allah'ın halifesi sensin.


Bu dört diri kuşun, kes başlarını da ebedî olmayan halkı ebedîleştir.


O kuşlar kaz, tavus, karga ve horozdur. Bunların insanlardaki örneği de dört huydur.


Kaz hırstır; tavus makam (sevgisi); karga, uzun yaşama isteği; horoz ise şehvet...


Hırs kazı, kuru olsun, yaş olsun, ne bulursa yere gömer.


Bir an bile kursağı durmaz, Allah buyruğundan yalnız 'Yiyin' hükmünü duymuştur.


Yağmacı gibi evi kazar, çabuk çabuk dağarcığını doldurup durur. İyi kötü ne bulursa dağarcığına tıkar; inci tanelerini de oraya atar, nohut tanelerini de'

Buradan bakarsanız '15 Temmuz kursağımızda kaldı sözü' öldürme kastı ile söylenmiş ise öldürülenler; bu ülkenin askeri, polisi, sivil vatandaşıdır. Bu sözler; 'Demek ki az öldürdük, daha da öldüreceğiz' anlamına gelmez mi?

Hidayete erdiğini söyleyip de daha bidayete gelemediği anlaşılan Engin Noyan'ın eşi Sevda Noyan, 'şeyini şey ettiğimin şeyi diyerek' gazeteci azarlamak kursağında kalan eski TBMM Başkanı'nı bile korkutan Esra Elönü'nün programında şunları söyledi:

'Ya bak 15 Temmuz kursağımızda kaldı. Yani yapamadık istediklerimizi. Boş bulunduk. Yani yanlış anlaşılmasın doğru anlaşılsın bizim aile şöyle bir 50 kişiyi götürür. Onu söyleyeyim. Biz çok donanımlıyız bu konuda maddi ve manevi olarak. Biz liderimizin yanındayız. Asla yedirmeyiz. Ayaklarını denk alsınlar. Bizim hala sitede var 3-5. Benim listem hazır açıkçası'

Liste dediği Pandemi nedeniyle alışveriş listesi değil ölüm listesi. Yani Sevda Noyan'ın hissesine düşen 4-5 kişi var. İtiraf etmeliyim ki 15 Temmuz darbesinde kahramanca canını siper eden vatan evlatları, kahramanlar olmasa idi halimiz nice olurdu?

'Vur de vuralım öl de ölelim' sloganları altında büyüyen bir neslimiz yok ortada. Ancak bu gibi eyyamcı olduğu kadar provakatif sözleri söyleyenlerin yeni döneme hizmet ettikleri açıktır. İç savaş çıksın, kimin gücü kime yeterse değil, 'İşgalcilerin gücü herkese yeter' diye söylenen sözler bunlar.

Onların istediği dönem, yeni dönem… Taş üstünde taş, baş üstende kalma dönemidir. Söyleyen kadar söyleten, 'Dört ayaklıklar dinlesin' diyerek yardım ve yataklık eden gazeteci, televizyoncu entel dantel olayım derken, zulme antenlik etmiş insanlar da suçlu değil midir? Yıllardır 'Reis' deyip arkadan dolanan gazetecilerin ekranlarda attıkları yalancı pehlivan tefrikaları iman ve hakikat yolundan bir eser taşır mı? Kodamanların Boğaz'a karşı viski çektiği kamıştan bu adamlar da hisselerine düşeni alır, Reis'in veya adamlarının görebileceği yere dizlerini kırıp hutbeyi zoraki dinlemezler mi?

Bu sözler bir işaret fişeğidir. 28 Şubat da aynı böyle geldi. 'Hoca sarığı görmektense asker postalına razıyız' dendi. Millete öyle korku verildi ki kapı komşusu kapalı ise hele bir de çarşaflı ise '155'e ihbar yağdı. Sonra domuz bağıyla milletin Müslümanlara güveni, itimadı bağlandı. Son gündeme gelen sözler; Türkiye'deki özellikle kökten laikçi kesimin Humeyni'den daha fazla nefret ettiği siyasi lider olan Erdoğan'a yönelik din/iman üzerinden yapılan itibar sabotajının en somut örneğidir.

İnsanı öldürmek alemi öldürmek ise eğer insanı yaşatmak alemi yaşatmak değil midir?

Peki bunlar insanı öldürmekten yana değilse; insanı iftira ile, kumpas ile, yalan, desise ile, kahpelik ile öldürmek neyin nesidir?

Düşüncesi, mezhebi, çalışma üslubu nedeniyle yüzlerce insanı ekmeğinden edip Müslümanlardan kokma, başörtüsünden soğuma nedenini Sevda Noyan'a ciro ederek kurtuluş yolunu görüyorsun. Hani Müslüman, elinden, dilinden diğer Müslümanların emin olduğu kimseydi? Sizin elinizden kim emin? Ya sizin dilinizden?

Bulundukları ahval ve şerait içinde, Nizamı Alem içindeki bilmem hangi ülkede; ismi ismi değil, mesleği mesleği değilken, vatan millete yeminli kahramanların kozmik oda baskınıyla keklik gibi avlanmaları kimin kursağında kaldı dersiniz? Bir üzüntü kelamı, bir yalanlama beyanı, bir pişmanlık hezeyanı duydunuz mu?

Yazımızın burasında üç misal verelim:



1970'de MTTB'nin bombalanması sonucu şehit edilen Mustafa Bilgi'nin mezarı başında Büyük Doğu'nun Atlıları Belgeseli arşivi.

Bari Kaldırım Taşı Atın!

Birincisi Hz. Abdülaziz Bekkine'ni talebelerinden Hareket Dergisi ekolünün öncüsü Nurettin Topçu'dan… Artan terör saldırıları karşısında Milli Türk Talebe Birliği içinde karşı koyma, saldırılara cevap verme, meşru müdafaa hakkının kullanması gibi tartışmalar da hızlanmıştı. Kanlı Pazar tartışmaları ve yaşanan provokasyon MTTB yönetimi için önemli bir dersti. MTTB yönetiminin eylemsizlik kararı, hiçbir eyleme karışmaması ve aksiyonun içinde bulunmaması herkesin dikkatini çekiyordu. Nurettin Topçu kendisini ziyarete gelen Burhanettin Kayhan başkanlığındaki Hüseyin Coşkun, Osman Yumakoğlu ve Ömer Öztürk'ten oluşan MTTB yönetimine şöyle bir serzenişte bulunacaktı:

'Ya Burhanettin, evladım… Hiçbir şey yapamıyorsunuz Yani bir yerden (O zaman da belediye kaldırımları değiştiriyordu) bir iki kaldırım taşı alıp, bar-caz yazan yerleri taşlasanız da biz de sizi onunla ansak'

Ancak yapmadılar. Daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın MTTB'den ağbisi Mustafa Bilgi, gece yarası atılan bomba sonucu MTTB binasında öldürülür. Gençler kanı deli akar. 'İntikam, intikam' der slogan atarlar. Kurt başlı yerde yüzük bulunur, provokatörler MHP gençliğini işaret eder. Necip Fazıl işe el koyar.

Fikrin Kılıcı Necip Fazıl Kısakürek

Bırakın İntikamı; Siz Büyük İnşanıza Bakın

İkinci örnek Necip Fazıl'dan…

Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın;
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!..

Mısralarının sahibi Necip Fazıl'dan… Fikirde ringlerde silkelediği din düşmanlarını fikirde ringde silkeler, perişan eder de iş eyleme gelince şu sözlerle 'Destur' çekiverir:

'Mustafa Bilgi o müstesna şehittir ki, malûm devirler süresince Türk'ün ruh kökünü çürütme ve diliyle, tarihiyle, ahlakiyle, ananesiyle arasını açma cereyanının doğurduğu favorili, top enseli, zıpzıp beyinli ve kurbağa lügatçeli nesillere nispet, sırf ilahî imdat yüzünden maya tutuveren sürpriz gençlik içinde yer almış ve işte o gençliğin bu gün tek çatısı halindeki Millî Türk Talebe Birliği mekanında, o gençliğe yönelttikleri silaha hedef olmuştur.

…/…Onu, 19 yaşında bu erişilmez makama Allah tayin etti; bize düşen vazife de o mananın etrafında halkalanmak, o mananın derinliğini bulmaya çalışmak oldu. İslam henüz çile devrindeyken, ilk şehidini, hem de bağlılarının en zaifiyle, bir kadının şahsında vermişti.

Hiçbir dava, kurbanını vermedikçe o yerden gök arası inşasını perçinlemiş olamaz.

Biz de, yerin dibine geçirdikleri ebediyet mimarisini, gök delenlerin en muhteşemi olarak yeryüzüne çıkarma ve yıldızlara kadar yükseltme davasında, (beton – arme) harcımızı Mustafa'nın kanıyla ıslatıyor; ve böylece bir üfürüklük sefil gecekondulardan ibaret eserleri önünde, aşınmaz, örselenmez, parçalanmaz ve yıkılmaz binanın inşasını, Mustafa Bilgi'nin bilgili ve sevimli nesline ısmarlıyoruz.

Mustafa Bilgi'nin intikamını düşünmeyiniz! Onu öldürenler, topyekûn yeni iman gençliğini kastetmişlerdi. Size düşen, karşılığında aynı çapta olması gerektiğine göre, siz, büyük inşanızı tamamlamaya bakınız! O zaman topyekûn küfür yığınını o binanın temelleri altında ezilmiş ve kemiklerini tebeşir lekesi haline gelmiş bulacaksınız! Elverir ki Allah 'ol!' desin.'


MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan MTTB'li başkanlarına hitap ediyor.

Daha Mantar Tabancaları Bile Yok

Ya Erbakan?

'Dişe Diş, Kana Kan, İntikam İntikam' sloganları altında Şeymuz Durgun, Erdoğan Tuna, Metin Yüksel gibi önemli gençlik liderleri birer bire pusuyla öldürüldü. Erbakan kendinden 'Erbakan Komutan Bizler askeriz bir ordu gibiyiz emir bekleriz' sloganıyla yeri göğü inleten Akıncı gençlere şunları söylüyordu:

'Gençler, kan gölüne dönen ülkemizin bu manzarası, emperyalistlerin eseridir... Emperyalistlerin oyunu için vereceğimiz tek damla kan yoktur... Yabancı ideolojilerle zehirlenen bu insanlara, doktorun hastasına yanaştığı gibi yanaşacaksınız... Bu büyük milletin bir kesimi bugün farklı tavır sergilese de, özünde bizdendir ve mutlaka bize gelecektir... Kavgaya girip birilerinin kafasını kırarsanız bize gelmesini geciktirirsiniz, başkada bir işe yaramaz.'

'Sakın emperyalistlerin oyununa gelerek bu büyük millete yanlış yapmayın... Sakın ha, davaya hizmet ediyorum diye bir insanımızın hayatına kastedip, yarın Allah'ın huzuruna katil sıfatıyla çıkmayın... Bunun hesabını veremezsiniz.'

Hep Erbakan'ı pasiflikle, Müslümanları bloke etmekle suçladılar. Halbuki siyaset bir yere kadardı. İran'da Devrim de olunca iş artık inkilabi İslami Harekete dönecek, iş silaha havale edilecekti. Erbakan 'Hocam bu iş siyaset ile olmaz, silahla olur' diyenlere sert olduğu kadar açık ve netti:

-Daha mantar tabancaları bile yok. Onu kullanmayı bile bilmiyorlar.

Kursak derken tırsak diye suçlanan bu vatanın insanını yüceltme uğruna canını feda edenlerin yavşakça arkadan hançerlenmesine, algı yönetimi yapılmasına artık ses çıkartma vaktidir.

Mevla'nın dile getirmediği, bahsetmediği öyle bir kuş vardır ki Ak Parti iktidarının karabasanıdır. Türediği eski Yunanca kelimede olduğu gibi etrafı, Müslümanları, Türkiye'yi, dini hayatı en önemlisi de Erdoğan'ı baltalayıp dururlar. Rabbim Ramazan hürmetine ıslah etsin.